Cem Karaca’nın herkesin diline düşmüş ünlü şarkısıdır. Burjuvalara özenen çırağa ustasının nasihatidir “işçisin sen işçi kal.” Bu cümle şarkıda işçi sınıfına dair olumlamayı ve sınıf kimliğine sahip çıkmayı içerir. İronik bir şekilde AKP iktidarı yoksul ve işçi çocuklarına bugün aynı şeyi dayatıyor. İşçi ve yoksul kalın…
Güncel tartışma eğitimde dinselleşme ve buna karşı laik eğitimin savunulması ekseninde yürütülüyor. Okullar açılırken iktidar bir dizi hamle ile devlet okullarını neredeyse imam hatip haline getiren uygulamaları devreye koydu. ÇEDES adı altında okullara manevi danışman, imam gönderirken seçmeli din derslerini zorunlu hale getiren ve hatta ilkokullarda Arapça zorunlu dersi koymayı hedefleyen adımlar atıyor. İktidarın bu yönelimi doğrudan laik yaşamın tasfiyesi olarak okunuyor ve tepkiler sınıf temelli olmak yerine yaşam tarzı temelinde laikliği savunmak şeklinde ortaya konuyor. Bu ortaya konuş farkında olmadan yoksul ve işçi kitleleri üzerinde laik-dindar kutuplaşması ekseninde hegemonya kuran iktidar politikalarına hizmet etmektedir. Önümüzdeki günlerde İzmir’de, Eğitim-Sen ve bir dizi kitle örgütünün organize ettiği ‘Laik Eğitim, Laik Yaşam, Eşit Yurttaşlık’ mitingi yapılacak. Miting iktidarın yukarıda anlatılan uygulamalarını hedef alıyor. Ne yazık ki bu haliyle bu mitingin hiçbir karşılığı olmayacaktır.
Görülmesi gereken temel olgu eğitime yönelik tüm bu uygulamaların devlet okullarının hedef aldığı gerçeğidir. Bir bütün eğitim politikaları değil, yoksul ve işçi çocuklarının gittiği devlet okullarının içi boşaltılmaktadır. Özel okullar bu uygulamadan azadedir. Yani saldırı tüm topluma değil işçi ve yoksullara yöneliktir. Dindarlaştırılmak istenenler işçi ve yoksul çocuklarıdır. Sorun sadece okullarda din dersi verilmesi değil, devlet okullarının bilimsel içeriğinin boşaltılması, okulların kadrosal ve yöntemsel olarak çökertilerek özel okullarla rekabet edemez hale getirmesidir. Var olan sınav sistemi düşünüldüğünde AKP politikaları ile devlet okulu sistemi çökertilmekte, yoksul ve işçi çocuklarının okuma hakkı tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Meseleyi sadece laiklik ekseninde ele almak iktidar politikalarının sınıfsal karakterini görmezden gelmek anlamına gelecek, iktidarın ekmeğine yağ süren kimlik siyasetine sıkışmayı getirecektir. Geleceği çalınan dindar, Alevi, Kürt, Türk her ulus din ve mezhepten işçi ve yoksulların çocuklarıdır. Bu miting eğitimdeki özelleştirme politikalarına itirazı gündemleştirmeyen, parasız eğitimi temel almayan ve tüm özel okullarının kamulaştırılıp halk çocuklarına açılmasını istemeyen şekliyle güdük kalmaktadır.
AKP sadece dindar değil aynı zamanda şovenist vatanseverliğe körü körüne bağlı bir nesil de yetiştirmek istemektedir. Bu noktada anadilde eğitim meselesi doğrudan iktidarın şovenist-savaşçı karakteriyle alakalıdır. Okulların laik yapıda olması, onların şovenist, cinsiyetçi, militarist karakterini değiştirmez. AKP’den önceki okullar yukarıdaki karakteri yetiştirmiştir. Okullar var olan haliyle sadece dindar değil aynı zamanda ırkçı, homofobik, cinsiyetçi bireyler yetiştirmektedir. Bu nedenle iktidarın devlet okullarındaki politikalarına karşı çıkarken anadilde eğitimi talep etmemek, tersten otoriter bir laikliğin arkasına geçmek anlamına da gelecektir. Savaş politikalarının iktidarın ve devletin varoluş gerekçesi haline geldiği ülkede barıştan yana olmamak savaştan yana olmak anlamına gelir. Anadilde eğitimi savunmamak bilerek ya da bilmeyerek şovenizmden yana taraf olmayı getirir. Miting AKP’ye karşı çıkarken devlet politikalarının arkasında durur hale gelmiştir.
İktidarın devlet okullarının yönetimini ve eğitimin içeriğini dinselleştirmekteki amacı kendi politikalarına sessizce biat eden bir kuşak yetiştirme kaygısıdır. Aynı zamanda patronlara onların kölece hizmetine koşacakları düşük ücrete ses çıkarmayan örgütsüz, güvencesiz, kuralsız çalışmaya itiraz etmeyen her çeşit örgütlenme ve direnişe karşı çıkan uysal işçiler yetiştirmeyi hedeflemektedir. İktidar eğitimi paralı hale getirerek işçi ve yoksul çocuklarının okuma imkânlarını yok ederken aynı zamanda bu işçi çocuklarını sermayenin istediği dindar, uysal köleler olarak hazırlamayı hedeflemektedir. AKP’yi sadece ideolojik temelde din partisi olarak ele almak onun sınıfsal karakterini görmezden gelmeye yol açmaktadır. AKP, neo-liberal İslamcı bir partidir. Din onun için sadece bir ilişki sermayesinden ibarettir. İktidarın dine yaslanan tüm politikaların arkasında bu sınıfsal gerçeklik yatmaktadır. Savunulması gereken, ilk kademeden üniversiteye tüm özel okulların kamulaştırılıp eğitimin tüm kademelerde parasız ve eşit olarak verildiği cinsiyetçilikten ve her çeşit şoven içerikten arındırılmış anadilde eğitim hakkı olmalıdır. İktidar işçi çocuklarına işçi kalmayı dayatıyor.