3 hafta önceydi. ÖDAV’dan (Özgürlükçü Demokrat Avukatlar) genç avukat arkadaşlarım ofise geldiler ve İstanbul Baro seçimleriyle ilgili yaşadıkları süreci anlattılar.
Kürt avukatlar ve sosyalist demokrat avukatlardan oluşan gruplarının, katılımcı ve demokratik bir anlayışla yanyana durabilecekleri diğer avukat gruplarıyla ortak bir liste çıkarabilmek için çok çalıştıklarını ve hatta çok beklediklerini anlattılar. Ve süreçten dışlandıklarını düşündükleri için ayrı bir liste çıkartmaya karar verdiklerini söylediler. Ve benden kendi listelerine başkan adayı olmamı istediler.
Hiç aklımdan geçmeyen bir sürecin böylece içine girmiş oldum. Pişman mıyım hayır! Genç avukat arkadaşların istedikleri ve enerjileri beni gerçekten çok mutlu etti; geleceğe yönelik umutlarım çoğaldı. Baro seçimlerine gelince; aslında İstanbul Barosu dünyanın en büyük barosu olması bir yana, coğrafyamızda yerleşik ittihatçı, statükocu anlayışın küçük bir alanını oluşturuyor. İstanbul Barosu’na Türk-İslam sentezci resmi ideolojinin “Türkçü-Ulusalcı” tarafı hakim durumda…
Neden bu kadar çok liste çıkarıyorlar, bunu anlamak da zor değil aslında. Çünkü statükocu anlayış içinde, iktidar kavgaları da çok yer almakta. Kendi iktidarını dayatan her ulusalcı anlayış, kendi listesi de çıkartıyor. Seçimlerde, en çok ilgimi çeken şeylerden biri de bu anlayışı temsil eden avukatların salonda haykırırcasına , ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diye slogan atmalarıydı. Doğal olarak avukatların da siyasi aidiyetleri var.
Avukatlar da Mustafa Kemal de dahil olmak üzere birçok siyasi figürü beğenebilir, hatta ona hayran da olabilir. Ama hiç kimsenin karşısında düğme iliklemeyen hukukçuların, ‘askeriz’ diye slogan atmaları gerçekten inanılmaz!
Seçimlerde bir başka inanılmaz durum da Profesör Dr. Talat Canpolat’ın, çoğunluğunu AKP ve MHP’li avukatların oluşturduğu bir liste adına aday olma cesaretini göstermesiydi.
Canpolat, 1 Eylül 2016 tarihinde Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, Prof. Dr. Büşra Ersanlı gibi birçok üniversite hocasının görevden atılma kararına imza atan soruşturma komisyonunun üyesiydi. Barış talep eden, insancıl hukuk talep eden kendi meslektaşlarını üniversiteden atan zihniyet, hangi cesaretle gelip bir hukuk meslek kurumunun başkanı olmayı amaçlayabiliyordu? Bu konuyu genel kurul kürsüsünden ÖDAV adına yaptığım konuşmada dile getirdim.
Benden sonra konuşma yapan Canpolat, açıkça imzasının arkasında olduğunu konuşmasında dile getirdi. O bu konuşmayı yaparken, elleriyle kurt işareti yapan ve avukattan çok mafya yöneticilerine benzeyen bir takım adaylar sahneye çıktılar. Gerçekten çağdışı ve korkutucu bir tabloydu.
Bizim amacımız, her türlü statükocu hukuk anlayışına karşı, demokratik hukuku kürsüden savunmak ve her türlü ötekileştirmenin karşısındaki tavrımızı meslektaşlarımıza anlatabilmekti. Aldığımız tepkilerin olumlu olması, bu amacımızı gerçekleştirdiğimizi gösteriyor.
Bizler yaşamın her alanında, statükocu anlayışı kırmak, erkek egemen, militer ve feodal zihniyeti eleştirmek istiyoruz. Baro genel kurulu, bu amacımız açısından oldukça başarılı geçti.