Güçlü bir karşı duruş sergilenmediği sürece devlet ajandasını daha hızlı bir şekilde hayata geçirecektir. Bunun en somut örneği ÇEDES projesidir. Güçlü bir duruş sergilenmediği içindir ki bugün bütün okullara din adamları atamaları hızlı bir şekilde artmaktadır
Hüseyin Ballıkaya
Gerçek anlamda din devlete karşıdır. Emevi İslam anlayışından günümüze kadar din devletin ve egemen sınıfın anlayış hizmetine sokulmuştur. Din devletleştirildikçe toplumda ayrıştırmaya ve ötekileştirmeye gitti. Özellikle Osmanlı’dan günümüze kadar dönemsel olarak devletin gizli bir ajandası vardı. Ajandanın içeriği kendisini kabul ettirmediği inançlara, halklara karşı gizliden çalışmalar yapıp içten çürütmekti. Bu çürütme dönemsel olarak katliamlara varmıştır. Koçgiri, Dersim, Çorum, Maraş ve Sıvas katliamları buna örnektir.
Bu katliamlar yetmezmiş gibi inancı belden aşağı vurup sapkın gösterme toplumda yaratılan ön yargıyla Alevilerin yemeği yenmez, kızı alınmaz, mum söndü gibi ahlakın, vicdanın, bilincin kabul etmeyeceği şekilde aşağılayıcı çalışmalarını halk arasında yaygınlaştırmaktadır.
Bütün bu katliamlar, asimilasyon ve inancı karalama çalışmalarının sonuç vermemesinden dolayı ajandaya yeni bir sayfa açılmak isteniyor. Bu çalışmanın amacı düşkünler yaratıp inancı temelinden sarsmaktır.
Yakın tarihte ise bu süreci eski İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu ve ekibi cemevlerini ziyaret ederek başlattı. O dönemin iktidarı hakikatin yanında olan Alevi halkının içine nifak tohumları ekti. Bu sürece çanak tutan bazı cemevleri, pirler ve Cem Vakfı’nın yaklaşımı da bütünüyle Alevi inancını Sünni İslam anlayışına entegre etmesi yönündeydi. Öyle ki Alevi Ocakları’nda ve cemevlerinde cem erkanının dışında posta oturulmaz ama cem erkanın dışında bizden olmayanlar, siyasetçiler yani nehak düşünce içinde olanlar posta oturtularak inancımıza sapkın inanç diyenlerin nehak anlayışının kölesi olmuşlardır. Aleviler için hakikat hiçbir inancı ötekileştirmezken Hz. Ali ve Hacı Bektaşi Veli’nin görselleri indirildi, Cumhurbaşkanı posta oturtuldu.
İçteki bu teslimiyetleri gören iktidar, tarih boyunca resmi devlet düzleminde kabul görmeyen, Alevileri bir inanç olmaktan çıkartıp cemevlerini kültürel bazda da olsa Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlayıp resmiyette kabul etti. Tarihsel olarak belki bir kapı açılmıştı inanca, bu yönden, bir kabullenme Aleviler için olumlu olsa bile altında yatan gerçeklik ajandayı hayata geçirmenin argümanlarını oluşturmaktaydı. Yani ben seni kabul ettim ama sen de benim istediğim şekilde hareket edeceksin, Sünni İslam anlayışına göre şekilleneceksin dedi. Şunu çok net söyleyebilirim ki bugünkü iktidar bütünüyle “şer’î hukuk” (şeriat hukuku) anlayışını benimsemektedir. Verdiği bazı hizmetler karşılığında cemevlerine İmam-Dede atamaları yapmaktadır.
Bu yılgınlığa karşı ses yükseltmeyen Alevileri gören iktidar hızlı bir şekilde süreci hızlandırdı. Hızlandırılan bu süreçte bazı Alevi kurumlarının desteğini alan iktidar ajandasını hızlı bir şekilde işlemeye başladı.
Bu temelde Alevi inancını kültürel bir çerçeveye alarak Kültür Bakanlığı bünyesine almasından sonra, son süreçte özellikle Reya heq Alevileri ve Türkmen Alevi süreklerinin yoğunluklu yaşadığı bölgelerde Kültür Bakanlığı’na bağlı ekiplerin gizliden Alevi cemevlerinde gizli çalışmalar yürüttüğü gün gibi aşikardır ve devlet gizli ajandasını yeniden açmıştır. Bu ajandanın içindeki kirlilikler de her gün, gün yüzüne çıkmaktadır. Kalu beladan bu yana rızalıklı yaşayan Aleviler ne yazık ki iktidarın asimilasyon sürecini daha da hızlanmasına sebep olanlar ikrarından vazgeçenlerin gerçekliğiyle karşı karşıya kaldık.
Buna karşı gerçek anlamda Alevi kurumları tavır geliştirmemişken mekan sahiplenme yarışı içinde debelenip birbirlerini ötekileştirmektedir. Burada sanırım en belirgin özellik sosyalist yaklaşımın inanç kurumlarında tezahür etmesidir. Oysa bütün Alevi kurumlarının bu süreçte hızlı tavır geliştirmesi gerekiyor.
Biz Aleviler diyoruz ki yol yürütücümüz olan pirlerimizin toplumun rızalık vermediği böyle bir eylemlikler içinde bulunmamaları gerekir. Bilmeliler ki toplum bunları düşkün belleyecek, bağlı oldukları ocaklarına karşı ihanet etmiş olarak görecekler ve bizler talipler olarak cemlerine gitmeyeceğiz.
Bu temelde özellikle Alevi kurumlarının bu süreçte ciddi bir tavır alıp iktidarın bu gizli ajandasını deşifre etmek zorundadır. Güçlü bir karşı duruş sergilenmediği sürece devlet ajandasını daha hızlı bir şekilde hayata geçirecektir. Bunun en somut örneği ÇEDES projesidir. Güçlü bir duruş sergilenmediği içindir ki bugün bütün okullara din adamları atamaları hızlı bir şekilde artmaktadır.
Bu süreci durdurmaları için öncelikle Alevi kurumlarının bu dağınık çok seslilikten ve köşe başı tutma anlayışından kurtulmaları gerekir. Bununla birlikte demokratik eylemlilikler geliştirmelidirler. AİHM kararlarının uygulanması için daha aktif mekanizmalar geliştirmeli ve halkla birlikte yol alınmalıdır.
Aşk ile niyaz ederim.