Freud öldükten sonra Jung’a bir söyleşisinde Freud’un bir mahremi ile ilgili bir soru sorulur. Jung bu soruyu cevaplamak istemez. Soruyu soran, Freud öldüğü için bunu söylemesinde sakınca olmadığını ima eder. Bunun üzerine Jung şu cevabi verir; “Saygı yaşamdan daha uzun sürer.”
Freud ölmüş olsa da yaşamının çok ötesinde bir zaman dilimi boyunca saygı duyulmayı hak edecek bir emeğin, bir değer üretiminin sahibidir. Kendisine duyulacak saygıyı, yaşam süresini kat be kat aşacak bir değere ulaştırabilmiştir Jung’un ifade ettiği biçimiyle. Ne var ki çağımız, saygının yaşamdan uzun sürdüğünü bilmeyenlerle dolu. Saygı en çok değer yitimine uğrayan değerlerden birisi. Her gün, her saat yaşamımızın tüm alanlarında saygının nasıl değer kaybettiğini, anlam yitimine uğradığını görüyor, yaşıyoruz. İnsanın değerler sistemi içerisinde hiyerarşik olarak en yukarıda duran değerlerden biridir saygı. Buna öz saygı da dahildir elbet. Zaten saygıyı hak edenlere saygı göstermeyenlerin kendilerine de bir saygısından söz etmek mümkün değildir.
Saygı, hızla alınır satılır bir metaya dönüştürülürken insanın, insanda tutunacağı, kendini yaslayacağı yerler de hızla azalmaya başlıyor. Toplumun sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel tüm yaşamına yön veren, etki eden kanaat önderleri, siyasetçiler, iş insanları, bürokratlar, yöneticiler, cümle seçilmiş ve atanmışlar, sanatçılar, saygıyı üretmekle, emek vermekle, iyi olanı yaratmakla değil, güçle özdeş hale getirdikçe bir arada oluşun, toplum olmanın bütün değerlerini paramparça ediyorlar her gün bir parça daha.
Sesi güzel olduğu için sanatçı unvanı verilmiş, gösteri toplumunun bir zamanlar önemli isimlerinden biri olan Kibariye böyle bir figür olmasından, bir zamanlar toplumdan itibar görmüş olmasından mütevellit iktidar partisinin 22. kuruluş yıl dönümünde yapılan etkinlikte sahneye çıkarılıyor. Yaklaşan seçimlerde Romanlardan bir parça oy devşirmek de sahneye çıkarılmasından murat edilenlerden biri. Sanatçı, sahneden iktidarın cumhurbaşkanına, eşine iltifatlar yağdırırken safça bilmeden, bir samimiyet göstergesi olarak “Götürdük malları (ya da yatırdık malları diyor) Valla. İyi misiniz? Sağlığınız, sıhhatiniz iyi mi? Allah daim etsin” deyiveriyor. Bu hitabın muhatapları kısa bir duraklama yaşıyor, sonra zoraki bir gülümseme ile savuşturuyorlar, bu överken içinde itham barındıran sözleri. Sonra hitap ettiği siyasetçiye ve eşine, onlara kurban olacağını ifade eden övgülerini sıralıyor peş peşe.
Bir sanatçı, bir siyasetçiye neden kurban olmak istediğini söyler ki? Bir siyasetçi böyle bir övgüye nasıl tahammül edebilir ki? Mesele malı götürmekte saklı herkesin de bildiği gibi. Burada gerçek bir saygıdan söz etmek mümkün mü? Siyasetçilerin, bürokratların, sermaye sahiplerinin malı götürmek ilişkisi içerisinde güç sahibine ram oluşları, kurban hayran oluşları toplumca çok yadırganmaz da bir sanatçının böyle bir ilişkiye girmesi hala insanda bir şaşkınlığa yol açıyor. Her hayran olurum, kurban olurum diyenin bir yerlere geldiği düzenin egemen olduğu toplumda elbette sanatçılar da bunun bir parçası oluveriyorlar. İktidar partisinin dünya görüşüyle, yaşam tasavvuruyla taban tabana zıt bir yaşam biçimi ve telakkinin sahibi olan sanatçıların, bu partiye, liderine bu kadar övgü düzecekleri ilişki içinde olmaları ve bu övgülerinin bir makamla, bir ihaleyle, bir çıkarla mutlak taltif edilişi artık her gün şahit olduğumuz bir durum. Mesela Yavuz Bingöl, mesela Tamer Karadağlı, Hasan Kaçan. Bu partiye, liderine ifade ettikleri saygının çıkar ilişkisinden azade olduğunu düşünmek mümkün mü? Öyle olmadığı gözlerimizin önünde ayan beyan cereyan etmiyor mu?
Saygı yitiminin, saygının güce, paraya, mevkiye bu kadar tahvil edilişinin bedelini çok ağır öder bu toplum. Kendi dininden, kendi ırkından, kendi mezhebinden, kendi yaşam biçiminden, kendi hemşehrisinden, kendi diye uzayıp gidecek listedeki kendinden başkasına saygı duymayanın her gün biraz daha cehenneme dönüştürdüğü bir yaşamın kıyısındayız hepimiz. Ama “döğüşenler de var bu havalarda. El ayak buz kesmiş, yürek cehennem. Ümit, öfkeli ve mahsun. Ümit sapına kadar namuslu. Dağlara çekilmiş, kar altındadır” dediği gibi şairin, onurlu, saygın bir yaşam uğruna mücadele edenler, kendisine ve halkına saygısını koruyan; onu hiçbir çıkara tahvil etmeyenler kurtarabilir insanlığı bu bataklıktan. İktidarların ömrü kısadır. Biri gelir biri gider. Saygı, iktidarlardan daha uzun sürer.