Dêrsim’in tarihsel-toplumsal gerçekliği, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ki tarihsel serüveni çokça tartışılmış, son on yıllarda da bu yaşanmışlıklara dair pek çok belge ve bilgiye ulaşılmış. Bu bağlamda Dêrsim’e yönelik politikalar ve sonuçları geniş kitlelerin bilinçlerinde daha da netleşmiştir. Dêrsim’e dair feodallik, gericilik, ağalık, ilkellik gibi yaftalarla yaratılan, manipülasyonlarla perdelenen soykırımcı faşizm tamamen deşifre olmuştur.
Mücadele, bilgilenme ve belgeler üzerinden yaşanan aydınlanma sonrası gerek bizzat Dêrsimlinin duruşu, gerekse siyaset alanının Dêrsimle ilişkilenme biçimi artık bilinçli bir tercih durumudur. Festival ve her türlü etkinliğe yaklaşım da bu bağlam içindedir.
Dêrsim, Kürt bütünselliği içinde özgün bir renktir, Dêrsimli için yurttur. Etnik, kültürel, tarihsel gerçekliği, Raa-Rêya Haq fikriyat ve inancı üzerine inşa edilmiş toplumsal formasyonu, duygu ve anlam dünyasıyla insanlık gerçekleşimlerinden biridir. Ve tek tip iktidar alanına odaklı zihniyetin sistematik şiddet politikalarıyla yok edilişin sınırlarına getirilmiştir.
Her canlı yaşamını ve yaşam alanını sonuna kadar savunmaktadır ve bu bir haktır. Bu durum insan denen varlık için de vazgeçilemezdir. Ve hak temelli mücadele yürüttüğünü, özgürlükçü-eşitlikçi olduğunu iddia eden siyaset biçimleri ve örgütlülükleri özellikle de soykırımın nesnesi durumuna getirilmiş halk gerçekliklerini görmek, gözetmek, dikkate almak zorundadır. Değilse, son tahlilde kendini var etmek uğruna o halkın maruz bırakıldığı yok ediş politikalarının paraleline düşer.
Bu yıl Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin 21.’si gerçekleştirildi ve her defasında olduğu gibi içeriğe dair tartışmalar var. Evet, doğa ve kültür festivali… Doğamız ve kültürümüz, yani yaşam alanımız ve halk olarak kendimizi var etme biçimimiz olan kültürümüz siyasal bir saldırı altındadır. Tek tipçi politikalarla tahakküm ve bu tahakküm üzerinden doğa ve emek talanı gerçekleştirilme hedeflenmektedir. Bu politikalarla Dêrsim’in aleyhine ciddi mesafe kat edilmiş durumdadır.
Oldukça bilinçli, sistematik, çoklu araçlarla, an be an yoğun bir şiddet temelinde yürütülmekte olan politikalarla.
Neredeyse insansızlaştırılmış topraklar, adeta son sınırlara varmış asimilasyon, son hızla devam eden göç. “Çekirdek Dêrsim vurulursa kabuk Dêrsim çürüyecektir” belirlemesi üzerinden tüketilen çekirdek Dêrsim. Beter duruma düşürülmüş Dêrsim hinterlandı.
Peki bu halkın evlatları sürece cevap olabiliyor mu? Duruşunu ve fiilini bu somut durum üzerinden gerçekleştiriyor mu? Ana cevap olunamaz, bugün kurtarılamaz ise bu halkın yarını olabilir mi? Geleceğine inanılan yarının dünya cennetinde esamesi okunabilecek mi? İnsanlık alemi şu ya da bu yaşam tarzları ve yönetim biçimleriyle halk gerçeklikleri biçiminde, dilleriyle, kültürleriyle vardır. Özgürlük, eşitlik tamamının yakıcı sorunudur. Mücadeleleri, ittifakları, gelecek projeleri vardır fakat halk gerçeklikleri tartışma konusu edilmemektedir. Her biri tarafından sonuna kadar savunulmaktadır. Bizde ki zafiyetlerin sebepleri nedir?
Dêrsim’de festival, adeta nefessiz bırakan bir kuşatma ve baskılama sürecinde bu kuşatmayı kırmak, halkımızı topraklarıyla buluşturmak için gündeme gelmiş, birincisini gerçekleştirmek için yoğun bir emek verilmiş, çaba gösterilmişti. Bu yıl 21. etkinliğimiz. Evet değerli bir girişim ve hizmetti fakat o günden bugüne kat ettiğimiz mesafe nedir? Dêrsim’in hakikatiyle ne kadar buluşabildik?
Bütün bunlara vurgu yaptık çünkü azımsanmayacak Dêrsimli bir kitle kendi hakikatinden koparılmış ve Dêrsim gerçeğinin önünde engel durumuna gelmiştir. Bu durum yüzyıla yaklaşan bir zaman dilimi içinde yürütülen inkâr ve imha politikalarının sonucudur. Hak temelli siyaset yürütme iddiasıyla yola çıkan çeşitli siyasal yapılar sistematik şiddet politikalarıyla yaratılan bu fiili durumu kendilerini var etme kaygı, fikriyat ve pratikleriyle, bir hak olan Dêrsim’in tarihsel-toplumsal gerçekliğiyle buluşma, kendini yaşatma mücadelesini sekteye uğratabilmektedirler.
Hak temelli mücadele iddiası olan her siyasal hareket gerek Dêrsim’in gerekse benzer durum yaşayan farklı halkların gerçeğini, somut durum ve ihtiyaçlarını esas alan fikriyat, duruş ve pratiğin sahibi olmalıdır. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde Dêrsimî rengin bir türlü baskın gelememesi sadece tesadüf müdür? Festival etkinlikleri bütününde; bu halkın tüm birikimlerinin taşıyıcı hazinesi olan dile, halkımızın temel belirleyenlerinden olan Raa-Rêya Haq yoluna, direniş ve bedelleriyle Dêrsim’in sembolleşmiş kişiliklerinin mücadele anı ve anlamlarına yeterince yer verilmiş midir?
Evet, siyasal saldırı altında olan bir halkın cevabı da her alanda siyasal olmak, kendi gerçeği üzerinden yükseltilmek zorundadır. Anadolu’yla, genel demokratik mücadeleyle en anlamlı buluşma da bu şekilde gerçekleşebilecektir.