2021 yılının Kasım ayında bazı haber sitelerine ve gazetelere şöyle bir haber düşmüştü:
“6-8 Ekim Kobane eylemleri sırasında Yasin Börü’nün de arasında bulunduğu 4 kişiyi öldürme iddiasıyla 14 yaşında tutuklanan ve 7 yıldır cezaevinde olan Mazlum İ.’nin yargılandığı davada ortaya çıkan bilgiler, mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararını tartışmaya açtı. Dava dosyasına giren belgelere göre, Mazlum İ. cinayet anında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde olay yerine 140 km uzaklıkta bir mezrada düğündeydi. Düğün sahibi damat ve Mazlum İ.’yi düğüne götürdüğü söylenen taksici de mahkemede bu bilgileri doğrulayan ifadeler verdi, ayrıca olay sırasında Mazlum İ.’nin telefon sinyallerinin Kulp-Lice arasını gösterdiği belirlendi. Dosyaya giren bu deliller üzerine önce yargılamanın yenilenmesine ve infazın durdurulmasına karar veren mahkeme…”
Haber ne yazık ki “Mahkeme Mazlum’u serbest bıraktı” şeklinde bitmedi. Aksine haberlerde mahkemenin görüş değiştirdiği, bir sonraki duruşmada Mazlum İ.’ye ağırlaştırmış müebbet hapis cezası vereceği yer aldı.
İşte bu karar, geçtiğimiz günlerde Yargıtay tarafından onandı. Yani 14 yaşında tutuklanan şu anda 23 yaşında olan Mazlum İ.’ye verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanacak.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere pek çok çocuk hakları belgesinde “bir çocuk suç fiili gerçekleştirmişse bile” tutuklamanın son çare olması gerektiği yazarken, suçu işlemediği delillerle, tanıklarla ispatlanan 14 yaşındaki bir çocuğun müebbet cezasına çarptırılması hukukun, insan hakları standartlarının ve o çocuğun çocukluğunun yok sayıldığı anlamına geliyor.
Hatırlayalım, yine haberlere yansımıştı: IŞİD’e karşı 6-8 Ekim 2014’de gerçekleştirilen eylemlerde Yasin Börü’nün de aralarında bulunduğu 4 kişiyi öldürme suçundan dolayı Mazlum İ’nin aile fertlerinin daha önce kaldıkları adrese polis baskın yapmış ve 14 yaşındaki Mazlum’u aramıştı. Ailenin daha önce kaldığı ev olduğu için Mazlum adreste yoktu. Ama ertesi gün, Mazlum’un babası oğlunu emniyete götürmüştü. Mazlum İ., emniyette gözaltına alınmış ve bir kişinin teşhisine dayandırılarak Yasin Börü, Ahmet Dakak, Hasan Gökgüz ve Riyat Güneş’ın hayatını kaybetmesi ilgili tutuklanmıştı.
On bir ay sonra Mazlum’u teşhis eden kişi ifadesini geri çekmiş ve Mazlum tahliye edilmişti. Ancak bir yıl sonra, Mazlum bu kez Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin kararı ile “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, canavarca his sevkiyle ve eziyet çektirerek 4 kişiyi öldürme, 1 kişiye karşı öldürmeye teşebbüs ve örgüt propagandası yapma” suçlamalarıyla 124 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmış ve yeniden tutuklanmıştı.
Verilen bu cezaya Mazlum’un avukatı elbette itiraz etmişti. Ancak aynı şekilde itiraz eden bir başka kişi daha vardı: Savcı. Savcı da Mazlum’un lehine istinafa itiraz başvurusu yapmıştı. Ancak İstinaf iki itirazı da reddetti.
Bu süreçte Mazlum’un İ.’nin avukatı, 14 yaşındaki çocuğun olay günü Kulp’taki düğünde olduğuna ilişkin deliller ve tanıklar sebebiyle yeniden yargılama istemişti. Hatta hazırlanan bilirkişi raporunda düğündeki kişinin Mazlum olduğuna dair görüş de yer almıştı. Bir de Mazlum’a ait HTS kayıtları vardı. Bu kayıtlar da Mazlum’un düğünde olduğuna işaret ediyordu. Bunlar üzerine Savcı 28 Mayıs 2021 tarihli yeniden yapılan duruşmada Mazlum için beraat talep etmişti. Karar bir sonraki duruşmaya kalmıştı. 25 Haziran’da gerçekleşen bir sonraki duruşmada beraat beklenirken Savcı, mütalaasını değiştirmeyi gerektirecek ve Mazlum İ’nin hukuki durumunu etkileyecek herhangi bir gelişmenin olmamasına karşın, bu kez Mazlum İ.’nin cezalandırılmasını talep etmiş ve Mazlum 124 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. İşte geçtiğimiz gün Yargıtay’ın onadığı karar bu karardı.
Karar üzerine Salı günü İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin bazı açıklamalarda bulundu. “30 yıldır insan hakları hareketi içindeyim, hukukun bu kadar yerlerde olduğu başka bir süreç hatırlamıyorum. Yaşanan bu hukuksuzluğa karşı ‘Hukukun uygulanmasını istiyoruz’ diyerek bir kampanya başlatma düşüncemiz var. Bu kampanya içerisinde başta Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen, hangi görüşten olursa olsun barış isteyen, oyuncular, futbolcular, hukukçular, toplumu etkileyen kesimlerin bu kampanyanın içinde yer alması gerekiyor. Önce bir imza kampanyası başlatacağız, daha sonra ortak kararlarla bu kampanya devam edecek” diye seslendi…
Mazlum’un çocuk olduğunu görmezden gelen, somut delilleri dikkate almayan bu karara ilişkin İHD’nin yürüteceği kampanya önemli. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kendisine temel belge kabul eden, hukukun üstünlüğünün, demokrasinin, bir arada yaşamın olmazsa olmazı olduğunu bilen her kurumun, her kişinin bu kampanyaya katılımı gerekli sadece Mazlum için değil bu ülkede yaşayan tüm çocuklar için, adalet için…