6 Şubat depreminden sonra en büyük darbelerden biri de eğitim alanında yaşandı. Bugün değişen bir gelişme var mı? Maalesef hayır. Örnek vermek gerekirse; Elbistan depremde en çok zarar gören ilçelerimizden biri. Yeni dönem eğitim için hazırlıklar beklenenden çok uzak. Yeni atanan öğretmenlere kalacak yer bile yok. Ya hasarlı evde kalacaklar ya da sokakta. Konteyner bile bulmak çok zor. Bu yalnız Elbistan için geçerli değil depremi en yoğun yaşayan şehirlerde de farklı bir durum yok. Hükümet tarafından yaşamları hiçe sayan bir politika izleniyor. MEB okul kıyafetleri konusunda açıklama yaparken genelge yayınladı. “Yeni eğitim öğretim yılında öncelikli hedefler, öğrencilerin akademik ve mesleki yönden ilgilerine göre öğrenim görmelerinin temin edilmesi vs.” Peki nasıl uygulanacak bu genelge? Ne demişti Sebahattin Zaim, üniversite rektör yardımcısı “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor, ben her zaman cahil halka güvendim.”
Arkasından da “Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır” diye eklemişti. Depremden önce de sonra da AKP en çok oyu buralardan aldı. Bugünün koşulları altında normal bir eğitim olması çok zor görünüyor. Atanan eğitim görevlisine yaşanacak ortamı hükümet sağlamalıdır. Okullara gidemeyecek öğrenciler tarikatların kucağına itilecek ki zaten deprem mağduru çocuklar oraya yönlendirilmişti ve bu zorunlu yönlendirmeler devam edecek. Öğretmenler de başka şehirlere tayin isteyecek. Yeni nesil tam da istenilen kaderci oy makinasına dönüşecek. Bilim adamları, doktor, avukat, mühendis ve nitelikli diğer insanlar ülkeyi terk ederken, kendi cahillerimiz yetmiyor gibi diğer ülkenin cahilleri, bilmezleriyle birlikte yaşamaya devam edeceğiz.
Yerel seçimler yaklaştıkça, birkaç dönemdir kayyum ile yönetilen belediyeler tekrar kayyum ile yönetilir mi sorusunu da beraber getiriyor. Halkın iradesi ile seçilen başkanların hak ederek kazandıkları görev yerlerinde bulunmaları gerekir. Kürt illerinde ve ilçelerinde kayyumların nasıl bir çalışma anlayışı ile görev yaptığına şahit olduk. Gösteriş sevdalısı olmanın yanında ihalelerde çoğunlukla yandaş kişilere veriliyor. Yerel seçimler diyoruz ama atama sistemle yönetiliyoruz.
Valiler ve kaymakamlar dolgun maaşlarla yereli yönetiyorlar. Oh ne ala memleket. Diyarbakır’da bir önceki kayyumun yolsuzlukları ortaya çıktı ama hakkında bir işlem yapılmadı. Yalnız makam odasına iki milyon TL harcanmış. Kendisi şu an Altındağ Kaymakamı olarak görevine devam ediyor.
AKP iktidarında artık her şey olabilir. Sözde demokrasi, barış, insan hakları dillendirilir fakat uygulanmaz, örnekler çok. Mesela Şenyaşar ailesi. Senelerdir süren bir dava ve AKP’li milletvekilinin yakınları tarafından işlenen cinayetler. Katillerin korunduğu, ödüllendirildiği bir ülkede Adalet Bakanı bu konu hakkında ne düşünüyor? Her gün kriminal olayların yaşandığı güvenilir toplumdan uzak bir ülke halindeyiz. Ekonominin durumu zaten belli. Birde Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları var bu konu üzerine. “Milletimizin malına ve lokmasına kast eden açgözlülere kesinlikle müsaade etmeyeceğiz.” Şaka gibi. Devamında” Tüm vatandaşlarımızdan biraz daha sabırlı olmalarını, attığımız ve atacağımız adımlara destek vermesini bekliyoruz.” Yirmi bir senedir iktidar olan genel başkanın açıklamaları ne kadar gerçek dışı. Bu halk yandaş açgözlüleri iyi bilir onun için de sabredecek durumu da yoktur. Kalmamıştır. Babamın dediği gibi “fazla sabır namussuzluğu da beraberinde getirir.”