Söz konusu AKP olunca ülkenin bölünmesine kast, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs oluyor. Ancak HDP ve içindeki insanların yakılması ‘münferit’ bir olay oluyor. Sistem dengesiz olunca tabi saldırganların da dengesiz olması doğal oluyor
Herdem Fırat
Bir hafta içinde aynı konuda farklı iki haber ajanslara düştü. Birisi AKP ilçe binasının camlarını kırdığı iddia edilen Kürt gençlerinin yargılanması, diğeri de HDP binalarına yapılan saldırılar. Cam kırdığı iddia edilen gençlere ağırlaştırılmış müebbet cezası verilirken HDP binasını yakmaya çalışan saldırganın sırtı sıvazlandı.
Birer gün arayla Iğdır ve Adana’da HDP binalarına yeni saldırı haberleri medyaya düştü. Hem Iğdır’daki saldırı hem de Adana’daki saldırı anları kameralarca kaydedildi. Kaydedilmese arada unutulup gidecekti. Adana’daki saldırgan ise kameralara yakalanmakla kalmayıp partililerce de yakalanıp polise teslim edildi. Gözaltına alınırken ki görüntülerde polisin saldırgan kadına çok rahat davrandığı ve olaya tepki gösteren partililere ‘Fazla abartmayın’ dediği görülüyor. Acaba saldırgan yanında götürdüğü yanıcı maddelerle binayı ateşe verip insanların binada diri diri yanmasına yol açsaydı durum nasıl olurdu? Polisin tavrı ne olurdu? Madımak’tan biliyoruz ki, böyle durumda da muhtemelen polis içten gülecekti. Zaten bu olayda da polisin öfkelendiği şey partililerin tepkisi değil, saldırganın görevini yerine getirmemesinedir. Çünkü saldırgan polise teslim edilmeden önce partililere “Siz kimsiniz, beni neden tutuyorsunuz, beni polis gönderdi” demiş. Polisin tepkisi aslında saldırganın bu başarısızlığınadır.
Saldırgan yakalanıp polise teslim edildikten sonra Adana Valiliği epey bilindik bir açıklama yaptı. Açıklaması şöyle: “Olayı gerçekleştiren şahsın 1997 Osmaniye doğumlu A.C. olduğu tespit edilerek Emniyet Birimlerimizce yakalanmış, şahsın ilk sorgulamasında bahse konu materyalleri kendisinin bıraktığını doğruladığı, nedeni ile ilgili tutarsız cevaplar verdiği ve hareketlerinden akıl sağlıyla ilgili dengesinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Olayla ilgili adlî tahkikat çok yönlü devam etmektedir.”
Açıklamaya göre saldırgan Emniyet mensuplarınca başarılı bir şekilde yakalanmış ve saldırganın akli dengesi yerinde değilmiş. Yani ‘dengesizin’ biri yapmış saldırıyı. Dengesiz birinin aklına gidip HDP’yi yakmak düşmüş. “Ne olacak ki, gidip bir HDP binasını ateşe vereyim” demiş. Canı sıkılmış da öyle hobi olsun diye gidip yanıcı madde almış, etrafı teftiş etmiş ve binaya girmiş. Tüm bunları da akli dengesi olmayan biri yapmış. İlginçtir daha önce de böyle saldırı durumları olmuş ve saldırgan hakkında ‘akli dengesi yerinde değil’ açıklaması yapılmıştı. Nedense bu dengesizler hep HDP’yi yakmak istiyor, sadece HDP binalarını tanıyorlar. Nedense saldırganlar ilk ifadelerinde ‘beni polis ya da bazı kişiler yönlendirdi’ diyorlar, sonrasına ise ‘çelişkili-tutarsız’ ifadeler veriyorlar.
Bunların akli dengesi yerinde değilmiş. Aslında doğru söylüyorlar. Akli dengesi yerinde biri olan, akli melekeleriyle milliyetçilik zihninden uzak, normal bir vatandaş HDP binasını ateşe vermeyi aklından geçirmez. Binayı içindekilerle birlikte ateşe vermek, içindeki insanları katletmek için gerçekten ‘dengesiz’ olmak gerekir. İnsanların diri diri yakılmasının önüne geçilmesini ‘abartı’ olarak değerlendirmek için dengesiz olmak gerekir.
Burada valilik ve emniyet müdürlüklerin açıklamalarındaki akli dengesi bozuk diye anılan saldırganların deli olduğu falan kimsenin aklına gelmesin. HDP kadar toplumda ‘deli’ diye bilinen insanlarla arası iyi olan hiçbir parti yok. Daha DEP döneminden başlayıp günümüzdeki geleneğin devamı olan HDP’nin her ilde delilerin uğrak mekânı olduğu biliniyor. Deliler HDP’yi çok seviyor. Çünkü HDP de onları seviyor. Deliler insanları diri diri yakmayı düşünmezler. Öyle bir duygu ve düşünceleri yoktur. En saldırgan deli bile kendisine karışılmadığında hayatına sakin bir şekilde devam eder. Deliler eline silah alıp özellikle gidip HDP’lileri öldürmez.
Ne var ki faşist zihniyetle hareket eden dengesizler insanlığa her türlü vahşeti yaşatmaya muktedirdirler. Dünyadaki en büyük katliamların ırkçı dengesizler tarafından yapıldığı somut olarak ortadadır. Çünkü kendileri dışında kimseyi kabul etmez bu dengesizler. Bu dengesizler yönlendirmeye son derece açıktırlar. Yönlendiren ile yönlendirilenin duygu dünyası ortak olunca çok rahat bir şekilde dengesiz hareketler sergileyip saldırı yapabiliyorlar. Başaramayınca da hınçlarını ‘abartmayın’ diye dışa vururlar.
Adana’da saldırgan akli dengesi bozuk diye sırtı sıvazlanırken çok kısa bir süre önce AKP’nin camlarını kırdılar diye 4 Kürt gencine ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. 28 Ağustos 2015 yılında Urfa’nın Haliliye ilçesinde AKP ilçe binasının camları kırılıyor. Sonrasında bazı gençler gözaltına alınıyor ve yargılanıyor. Yargılama sonucunda Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi Şilan Çetiner, Recep Çalışkan, Servet Kılıç ve Semih Altun’u “TCK 302; Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirme, yasadışı örgüt üyeliği, örgüt propagandası ve patlayıcı madde bulundurma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıyor. Vedat Donuker’e ise “örgüt üyeliğinden” 6 yıl 3 ay hapis cezası veriyor. Antep İstinaf Mahkemesi tarafından onaylanan bu karar birkaç gün önce Yargıtay tarafından da onaylandı.
Söz konusu AKP olunca ülkenin bölünmesine kast, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs oluyor. Ancak HDP ve içindeki insanların yakılması ‘münferit’ bir olay oluyor. Sistem dengesiz olunca tabi saldırganların da dengesiz olması doğal oluyor. Ama kimse bunlar dengesiz diye, tepkisiz kalmasını beklememeli. Dengesiz diye olayın doğal görülmesini de beklememeli.