Bir daha kayyum atanmasın diye Kurdistani halklar, kadınlar çoktan istişare edip tedavi çaresini bulmuşlardır. Çok deneyimliler. Direnmek bu zehirlenmeye karşı en etkili çaredir
Ayşe Gökkan
Kurdistanlı belediyelere kayyum atanması bilinen hikâyenin devamıdır. Kürt köylerine karakol hizmeti hep revaçtadır. Şimdilerde kalekola dönüşse de vakti zamanında yine bir Kürt köyüne yapılan bir karakola bir de komutan atanır. İlk zaman iyi insan rolüne soyunan zat, köyün muhtarını çağırır.
Köylüleri tek tek evlerinde ziyaret ederek Türk devletinin karakol hizmetini yüz yüze anlatmak istediğini söyler. Muhtar da köye haber salar. Gelenektendir misafir hele de yabancı olunca en güzel yemeklerini, en güzel yarım metre yüksekliğindeki yün döşeklerini, en güzel el dokuması örtüleriyle rengârenk doğa renkleriyle hazırlıklarını bitirirler.
Xayini bi xof e (Hain olan ürkektir.) misali komutan çevresini askerle donatıp önde muhtar arkada onlar evleri ziyarete başlarlar. Her evin çıkışında komutan yüzünden bin parça düşer. Komutan ecel terleri döker, öfkeden gözleri kan çanağına döner. Turu tamamlayınca emir erine en sert bağırışıyla muhtarı çağırtır.
Muhtar şaşkınlık içinde yanına varınca komutan sahip olduğu tüm askeri gücü, silahı, tankı, topu adeta arkasına alan bir ses tonuyla şöyle der: “Muhtar sana üç gün müddet. Köydeki evlerin içinde ne kadar sarı-yeşil-kırmızı renkte süs, örtü, dokuma varsa hepsini yakacaksın. Bu renkleri görünce kan beynime sıçrıyor, deli oluyorum.”
Muhtar bir anlam veremese de köylülere söyleyeyim der. Muhtar köylüleri toplar ve komutanın dediklerini noktası, virgülüne kadar aktarır. Köylüler düşünmek için bir, iki gün zaman isteyerek dağılırlar. Sayılı zaman tez geçer misali ellerini de çabuk tutup birbiriyle istişare etmeyi tamamlayıp muhtarı çağırırlar.
Köylülerden biri söz alır ve şöyle der: “Biz çok düşündük taşındık, bu komutanın hastalığına nasıl çare buluruz dedik. Yazıktır, gençtir, biz de hastalığına çok üzüldük, belki parası yoktur; aramızda para topladık. Ver gitsin, bir tedavi olsun. Başka bir çare bulamadık. Koca bir köyü ateşe versek çok pahalı, iyisi mi komutan bu zehirlerimizden kurtulsun.”
Süleyman Soylu da Kurdistani belediyelere atanan kayyumun hikâyesini böyle anlatmıştı. “Bir gün sayın cumhurbaşkanım beni çağırdı, dedi ki Süleyman ben bu HDP belediyelerinden çok rahatsız oluyorum. Ben de hemen ertesi gün hepsine kayyum atadım. Bir daha aldılar. Bir daha atadım.” Hem de kayyumcuların hırsızlık, yolsuzluk yapmaları, rüşvet almaları üzerine bir de oh çekti.
Bir daha kayyum atanmasın diye Kurdistani halklar, kadınlar çoktan istişare edip tedavi çaresini bulmuşlardır. Çok deneyimliler. Direnmek bu zehirlenmeye karşı en etkili çaredir.