Yıllardır Cûdî’de, Gabar’da, Dersim’de, Licê’de ormanlar, yüz yıllık tekçi aklın ürünü politikalar nedeniyle bilinçli ve sistematik bir şekilde kesilmekte, yakılmaktadır. Diğer yandan ülkenin dört bir tarafından yürütülen kapitalist sistemin endüstriyel sanayi ve kazanç artırma politikaları sonucu olarak doğaya, topluma dair her gün onlarca yangın, kesim, kırım haberi gelmektedir.
Özellikle son 40 yılda ulus devletin inşası için bulunan yöntem yakarak yok etmek olmuştur. Cûdî’de çıkan, çıkarılan orman yangınlarında muhatap kurumlar kesimi durdurmak ya da söndürmek için bir çaba sarf etmemektedir. Yetmezmiş gibi yerel halkın müdahalesi, kesimi engelleme çabalarına ve yangını söndürmesine de izin verilmemektedir. Onlarcası endemik olmak üzere yüzlerce türe ve milyarlarca canlıya ev sahipliği yapan Cûdî Ormanları’nın yakılmasıyla ekolojik sistem yok edilmektedir.
Tüm ülkede orman yangınları kayıtları her yıl açıklanır. Ki bu listede kayıtlara geçenlerden çok geçmeyenlerin olduğu bilinir. Ormanlardan sorumlu, koruyan merkezi kurum kayıtlarında bölgede yanan, yakılan ve kesilen ağaçlara dair veriler yer almaz. Cûdî Ormanları’nda güvenlikçi politikalarla kriminalize edilerek yapılan kıyımlar saklanmaya çalışılmaktadır. Cûdî’nin sesine ırk, tür, cins ayrımı yapmadan karşı çıkmak, işlenmeye çalışılan ekolojik kırım suçunun engellemek tümümüzün sorumluluğudur. Bu nedenle burada yaşanan sadece orman kıyımı, katliamı değildir. Bir ekolojik kırımdır. Suç mahali Cûdî’dir, faili de sistem eliyle bu kırımı gerçekleştiren iktidar ve bilinçli bir şeklide sahip çıkmayanlardır.
Cûdî’de güvenlik-ulus devlet inşası gerekçe gösterilerek yok edilmekte, Dikmece’de deprem krizini fırsata çeviren sermaye ve iktidar ortaklığı TOKİ yapıyoruz diye arazileri kamulaştırma adı altında gasp ederek aşırı kârı beslemekte. Akbelen’de enerji ihtiyacı var denilerek endüstriyel ölçekte enerji ve maden sermayesinin santralleri için Akbelen Ormanları katledilmekte. Üç farklı yerelde göçertme ile sisteme entegre etme amacı güdülerek yıllar içinde oluşmuş moderniteyi kapitalizme hizmet eden bir noktaya taşımaya çalışmaktadırlar. Bu dört esastan yapılan saldırıların sonucu tam olarak ekolojik kırımdır.
Bilinsin ki; Cûdî’de yanan meşenin Akbelen’de kesilen çam ağacının, Dikmece’de kesilen zeytin ağacının çığlıkları aynı gökyüzünde yankılanmaktadır. Onlar farklı bahaneler sunarak yanlış yönlendirmeye çalışsa da asıl amacın kapitalist sisteme hizmet olduğunu bilmekteyiz.
Buradan hareketle kapitalist sistemin yeşil yüzü olan kötü niyetli kurumları da misyonları gereği, kesilen ağacı yok edilen ormanı görmez, ceylanın çığlığını duymaz, bu politikaların yarattığı kırımları da asla dillendirmeyerek sömürünün üç birlik kuralına uyarak kör-sağır-dilsizi oynarlar.
Toplumu ve doğasıyla barışmayan, düşman gören ulus devletin tekçi aklının yaşama geçirdiği bütüncül saldırı politikaları ekolojik kırımla sonuçlanmaktadır. Licê’yi Marmaris’ten, Gabar’ı İkizdere’den, Dersim’i Kazdağları’ndan, Cûdî’yi Akbelen’den ayırmadan tüm bu ormanların ekosistemin parçası olduğu bilinciyle yapılan kesme, yakma ve yakılmaya dayanan ekolojik kırım suçundan dönülmesi gerekmektedir.
Cûdî, Licê, Dersim, Gabar’da ormanların yakılmadığını göreceğimiz; güzel günler, güneşli günler ekolojik yaşamın müjdelendiği gün olacaktır.
Cûdî’deki EKOLOJİK KIRIM son değil ama SON olsun!