Aram Yayınevi’nden 4’ü Kürtçe 8 yeni kitap okuyucuyla buluştu
Aram Yayınevi’nden 4’ü Kürtçe olmak üzere 8 yeni kitap çıktı. Yayınevi, Meryem Kobanê’nin “Onur Cephesi: Kobanê”, Cebraîl Ancar’ın “Beyta Amara”, Mehmet Yoldaş’ın “Pentagon Amca”, Serkan Şahin’in “PARADİGMA, Newtoniyen Paradigmanın İflası, Kuantumsal Evrensel Oluşum ve Toplumsal Hakikat”, Mehmet Reşit Aktay’ın Kürtçe’ye çevirdiği “Don Kîşot” , Rizgar Turhan’ın “Cangoriyên Mişarê”, Sara Aktaş’ın “Üç Mevsim”, Ozan Ege’nin “Qêrîna Pênûsên Şikestî” kitaplarını okuyucuyla buluşturdu.
Kitaplar arasında şiir, mizah, anı, inceleme ve roman çalışmaları yer alıyor.
Kürtçe Kitaplar
Yazar Cebraîl Ancar’ın “Beyta Amara” ve Ozan Ege’nin “Qêrîna Pênûsên Şikestî” adlı şiir kitapları yayımlandı. Ancar’ın daha öncede “Sedef” adlı kitabı Aram Yayınevi’nden çıktı. M. Reşit Aktay, çocuk klasiklerinden olan İspanyol yazar Miguel de Cervantes Saavedra’nın Don Kîşot romanını Kürtçe’ye çevirdi. Kitabın arka kapağında romanın hikâyesine yer verildi.
Rizgar Turhan’ın “Cangoriyên Mişarê” isimli anı kitabı 584 sayfadan oluşurken, arka kapağında, “Kürtler son 40 yılda kendi tarihi üzerindeki külleri kaldırdığını ve kendi tarihini yeniden yazdı. Tarihi yazmakla yetinmediler, tarihe bakışı da değiştirdiler. Şüphesiz bu o kadar kolay değildi. Büyük bedeller sonucunda oluştu. Tarih yazımında önemli rol oynayan yerlerden biri de Botan. Botan, Kurdistan tarihinde önemli bir yeri var. Mem û Zin’in diyarıdır. Aşk hikâyelerinin diyarıdır. Mücadele ve ihanetin diyarıdır. Son 40 yıldır da direnişin diyarı oldu…” ifadeleri yer aldı.
Anıların kaleme alındığı kitapta tarihin kalemle değil, direnişle yazıldığına dikkat çekildi.
Onur Cephesi: Kobanê
Meryem Kobanê’nin “Onur Cephesi: Kobanê” adlı romanı 408 sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapağında ise, şu ifadeler yer alıyor: “Çıplak yürek ve cesaretten öte bir şey; aşk gibi, tutku gibi, inanmak gibi. Tutulduğuna, inandığına yaşamak; yaşadığına kanından, nefesinden, ruhundan solunmak gibi. Hayat vermek, verdiği hayattan beslenmek gibi… ‘Ayıkken gördüğümüz bir rüya Kobanê’ demiştik vaktiyle. Herkes görürdü çok geçmeden; vahşetin büründüğü hayasızlık bu topraklarda bir daha erdem suretinde belirmeye cüret edemeyecekti. Hiç kimsenin kendinden başka bir şey gibi görünemeye cüret edemeyeceği bir zamanın eşiğinde, kötülükten gelen kötülüğe dönecek, karanlıktan doğan karanlığa gömülecekti.
Pentagon Amca
Mehmet Yoldaş’ın mizahi bir dille kaleme aldığı “Pentagon Amca” kitabı, öte yaka hikâyelerini severek, eğlenerek okuyacaksınız. 240 sayfadan oluşan kitabın arka kapağında kitaptan, şöyle bir kesit yer alıyor: “Yüksekten uçarlar, en derinlere dalmak üzere. Sadece uçar ve dalmazlar; zirvelerden, doruklardan, görünmez yüksekliklerden güldürürler bir de. Şahinlere, kartallara benzetilirler, o yüzden ‘yükseklerden güldürürler’ dedik biz de. O yüceliklerde mizah da yaşam da ne bizim dünyamızla ne de bizim şimdiki kurallarımızla ilgili. Doğal yaşamın günümüzde yitip gitmiş saf ve temiz kaynağına dayanır. Kendine has bir acı, kendine özgü bir neşe. Işığı yıkayarak indiren yağmurlar gibi, çağlayanlarla güle oynaya düşen karlar gibi, hafif rüzgarlarda uçuşan yumuşacık yapraklar gibi. İnce bir ruh, lekesiz bir dokunuş, içten bir bakış.
Paradigma
Yazar Serkan Şahin’in “Paradigma, Newtoniyen Paradigmanın İflası, Kuantumsal Evrensel Oluşum ve Toplumsal Hakikat” adlı inceleme kitabı 352 sayfadan oluşuyor. Avcı toplayıcı dönemden araştırma ve inceleme yapılan kitabın arka kapağında, “Anlatılan hikâyelere göre eski zamanlarda çok zeki ve tuzak kurma yeteneği güçlü bir avcı yaşarmış. Bu avcı gittiği hiçbir avdan eli boş dönmezmiş. Bazen diğer klanların avcıları ile birleştikleri av seferlerinde bile avcıların lideri olur, haftalarca, hatta bazen aylarca av peşinde koşarmış. Ayrıca tıpkı kendisi gibi usta eski bir avcı olan şaman dostu varmış. Çok eski bir avcı geleneği olan; şamanların bir tören sonunda avcılara sunduğu kehanetleri bu şamandan almayı bir alışkanlık haline getirmiş. Şaman da eski bir avcı olduğu için, tecrübeleri ona doğru kehanetler sunabilmesine olanak tanırmış. Hangi yöne gidildiği takdirde av hayvanlarına ulaşabileceklerini gösterebilmesinde eski avcılık faaliyetlerinin tecrübeleri epey faydalı olurmuş. Ama yine de çok kez kehanetlerin tutmadığı zamanlar da olurmuş. O zaman da klanların kendilerini tabii gördükleri hayvan totem tanrıların, o avın gerçekleşmesini istemediği gerekçesine sığınırlarmış.
Üç mevsim
Aram Yayınevi’nden daha önce “Aksi Yalandır” ve “Göçebe Kuşlar” adlı kitapları yayımlanan Sara Aktaş, bu defa okuyucunun beğenisine “Üç Mevsim” kitabını sunuyor. 240 sayfadan oluşan kitap, zulüm ve acının gündelik dehşetinin yaşamı parçalayarak, insanları köklerinden kopararak ilerlediği karanlık zamanlarda sevdiklerinin ışığıyla kendi kalbine doğru yol alanların hikayelerini anlatıyor.
Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Üç Mevsim, her hazanda yapraklarını döken tüm kadınlar adına haykıran; kırk örgülü saçları, kadife tenleri, iğde ve karanfil kokularıyla yaşama tutunan, kendi yarım hikayesinde tüm kadınların yarım kalmış hikayesi ile hesaplaşanları anlatıyor… Sevdiklerini tek tek gömdüğü kalbinin mezarlığında yeniden diriltmeye çalışan Dicle’yi, ruhunu ele geçiren kasırgayı damarlarında azgın bir şelaleye dönüştüren Sinan’ın ölümün kıyısında kendi geçmişiyle hesaplaşmasını, acının ruhunu parçalayarak delirttiği Lorin’i, uçurumlarda kanatlanan Feride’yi, kötülüklere sarsılmaz iradesiyle direnen Şevin’i, zifiri karanlığın ellerine teslim olan Akın’ı ve diğerlerini anlatıyor…
KÜLTÜR SERVİSİ