Kobanê Davası’nda Abdullah Öcalan’a dair suçlamalara değinen Emine Ayna, ‘İki kişi kavga ediyorsa barıştan söz edilebilir. PKK ve devlet savaşıyor. Barış olacaksa bunların arasında olur. Bu yüzden Öcalan’a ‘özgürlük’ dedim’ diyerek Öcalan’la görüşülmesi gerektiğini belirtti
Kobanê Davası’nın 29’uncu duruşmasının ikinci oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda devam etti.
Siyasetçi Sebahat Tuncel, Pervin Oduncu ve Nazmi Gür’ün yanı sıra diğer tutuklu siyasetçiler ve tutuksuz yargılanan siyasetçi Emine Ayna da duruşma salonunda hazır bulundu.
Duruşmada söz alan siyasetçi Ayna, iddia makamı ve mahkeme heyeti arasındaki ilişki ile mahkeme ile savunma makamı arasındaki ilişkiye değinerek, bu ilişkinin eşit olmadığını söyledi. Ayna, mahkeme heyetinin iddia makamından yana olduğuna işaret ederek, buna gerekçe olarak savunma makamının taleplerinin sürekli reddedilmesi ve pek çok gerekçeyi saydı. Ayna, Diyarbakır’da açılan bir dosyasının bu dosya ile birleştiğini de anımsattı.
Anadillde eğitim talebi suçlama konusu
Dosyadaki suçlamalara gerekçe yapılan hususlara değinen Ayna, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük talebinin ve anadilde eğitim gibi hususların da suçlama konusu yapıldığını belirtti. Ayna, “Ben Kürdüm, anadilde eğitim hakkı talebinde bulunabilirim. Yüzyıldır bana dayatılan asimilasyon politikaları nedeniyle Türk gibi yaşatmam dayatılıyor. Türkçe ile bir problemim yok. Çok da seviyorum. Ancak neden anadilimi bilmeyeyim? Neden bu hak tanınmıyor?” diye sorarak, tepki gösterdi.
“Devlet ana dil eğitimi vermiyor ama neden biz vermeyelim? Biz de okul, üniversite açabiliriz” şeklinde düşüncelerini ifade etmesinin de dosyada suçlama konusu yapıldığını paylaşan Ayna, “Bunun nesi yanlış? Bu bir suçlama. Niye? Şiddet içeriyor mu? Türkiye’nin aleyhine mi? Hayır. Bir ortamda bir düşünceyi ifade etmişim. Buradaki suçlama konusu ne, gerçekten anlamıyorum? Ayrıca, ‘devleti anadil hakkını tanıması için zorlamalıyız’ şeklinde ifadeler de yer alıyor. Bunun neresi yanlış. Bir talebimiz olduğunda devletten isteyeceğiz. Ben siyaset yaparken böyle yaptım. Ben bunları siyasi partinin etkinliklerinde bunu konuşmuşum. Peki bunu nerede konuşacağım? Ben neden burada siyaseti tercih etmişim? Çünkü burada Kürt sorunu ile ilgili cümle kurma şansı var. Niye bu ‘terör’ örgütü üyeliği sebebi olarak ele alınıyor? Kendinizi biraz bizim yerimize koyun. Ya da demokratik özerklik neden suç olsun. Ayrıca bu sadece Kürtler ile ilgili bir kavram değil” dedi.
‘Özerklik birçok yerde uygulanıyor’
Dünyanın pek çok yerinde özerklik olduğunu ve bu özerkliğin bulunduğu ülkelerin bölünmediğini ifade eden Ayna, “Küçük küçük mahalleler, köyler kendi kaderleri hakkında karar veriyor. Belediyeler falan demeyin bana. Bunların kararını bir siyasi partinin başındaki veriyor, halk vermiyor. Asgari düzeyde demokrasi ile birçok ülkede denenmiş, tutmuş ve geliştiriyor. Çok basit, demokrasi geliştirir” diye kaydetti.
‘Çözüm için Abdullah Öcalan ile görüşeceksiniz’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dair suçlamalara da değinen Ayna, “İki kişi kavga ediyorsa barıştan söz edilebilir. PKK ve devlet savaşıyor. Barış olacaksa bunların arasında olur. Bu yüzden Öcalan’a ‘özgürlük’ dedim. Abdullah Öcalan ile niye görüşmeler kesildi? Yok Emine Ayna şöyle demiş, öbürü şöyle demiş. Halt etmiş Emine Ayna. Siz Emine Ayna’yı niye dinliyorsunuz? Görüşmeleri niye kesiyorsunuz? Çözüm için Abdullah Öcalan ile görüşeceksiniz. Orada duruyor! Düşünsenize çözüm süreci bitmeseydi nasıl bir Türkiye’de yaşıyorduk? Neden ölümler bitmesin, bu kadar kolayken… ‘Bir Öcalan’la görüşüp sorunu çözebilirsiniz’ Bunu panelde söylemişim, mitingde söylemişim. Bir şiddet çağrısı var mı? Yok. Bunları ifade ettiğim için yargılanıyorum. Bir örgüt üyesi olmak o kadar da kolay bir şey değil” diye konuştu.
”Silahlar sussun’ demişim’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Fetullah Gülen ile olan fotoğraf ve söylemlerine işaret eden Ayna, pek çok siyasetçinin de Gülen ile fotoğrafı ve söylemi olduğunu dile getirdi. Bu durumun Erdoğan’ı “FETÖ”nün üyesi yapmadığını öne süren Ayna, “Kendi içlerindeki iktidar kavgası oldu. Bu nedenle ayrıştılar. Şu anda bile aslında AKP’nin yaşama geçirmek istediği Fetullahçıların hayata geçirmek istediği ile aynı. Daha önce sanırım Alparslan Türkeş, ‘İçerde olabiliriz ama düşüncemiz iktidarda’ demişti. Yani benim özerklik istemem beni PKK’li yapmaz. Benim anadilde eğitim istemem beni PKK’li yapmaz. Ben ‘daha önce siyaset öyle bir güçlensin ki silahlar sussun, artık konuşmasın’ demişim. Evet, silahlar sussun. Oradaki insanlar gelip siyaset yapsın ve silahın önü artık alınsın. Bundan nasıl örgüt üyesi çıkartırsınız. Peki biz gençlere nasıl anlatacağız? Nasıl gelin siyaset yapın diyeceğiz? Onlara nasıl ‘taleplerinizi siyaset ile dillendirin’ diyeceğiz. Kürtler var. Bombalanma devam ediyor. Hadi hepsini öldürdünüz, ne olacak? Bitecek mi? Yeni bir örgüt çıkar. Bu siyasi, sosyolojik bir gerçek. Düşünün bir insana kutu içinde evladının cenazesi veriliyor. Böyle olmaz, çözüm odaklı olmamız lazım” diye belirtti.
Habur süreci
Habur sürecine değinen Ayna, bu sırada çözüme dair çok umutlandığını dile getirerek, bir telefon görüşmesinin de dosyada yer aldığını aktardı. Bu sırada binlerce insanın toplandığını ve etrafının da silahlı jandarma ile sarıldığını paylaşan Ayna, bu sırada 3 kişinin tutuklanmaya dair bir duyum nedeniyle avukat ile görüştüğünü ve bu görüşmede, “Eğer bunlar tutuklanırsa kan çıkar, çatışma çıkar. Bir asker yanlışlıkla tetiğe basarsa her şey biter, heba olur” diyorum. Bu telefon görüşmesi dosyada yer almış. Biz orada sonuç olarak insanların umudunu büyütmek için oradaydık. Bu telefon görüşmesi nedeniyle örgüt üyesi olduğum ileri sürülüyor” şeklinde ifadeler kullandı.
Türkiye’nin yüzüncü yılına girdiğini ifade eden Ayna, “Önümüzde deneyimler, bu deneyimlere bakarak yıllarca acı çekmeyelim. Örneğin İspanya, Güney Afrika önümüzde duruyor. Bu ülkeler bölünmedi, tam tersine geliştiler. Türkiye’nin en çok nefes aldığı yıllar hangi yıllardı? Çözümün, barışın konuşulduğu yıllardı. Şu anda yaşanan tüm krizlerin sebebi ise bu sürecin yok heba edilmesidir” diyerek, sözlerini bitirdi.
Yasin Börü ve 4 kişiye yönelik eylemden sorumlu tutuluyor
Söz alan Ayna’nın avukatı Mehmet Emin Aktar da, davanın HDP’yi kapatmak için açıldığını söyledi. Aktar, savcının Ayna’ya soruşturma evresinde HDP üyesi olduğunu söylendiğini ancak Ayna’nın HDP üyesi olmadığını ve HDP üyesi olmanın da herhangi bir suç oluşturmadığına söyledi. Olaylarda yaşamını yitirdiği söylenen 37 kişinin kim tarafından ve ne şekilde öldürüldüğüne dair yargılama herhangi bir şeyin ortaya çıkarılmadığını anımsatan Aktar, “Müvekkilim ile ilgili deniliyor ki; Diyarbakır’da Yasin Börü ve 4 kişiye yönelik eylemden sorumlu tutuluyor. Diyarbakır’da diğer ölümlerden sorumlu tutulmuyor. Bir kamera görüntüsü, silah, parmak izi mi var? Buna ilişkin bir telefon görüşmesi var?Hayır. Düşünün bu sırada müvekkilim Diyarbakır’da değil” diyerek, tepki gösterdi.
Polis tarafından öldürüldü
6 Ekim’de tüm kentlerde olaysız bir şekilde protestoların sürdüğünü 7 Ekim’de ölümlerin başladığını aktaran Aktar, Mûş’ta öldürülen Hakan Buksur’un panzerden açılan kurşun ile öldürüldüğünü ifade etti ve soruşturmanın akamete uğradığını paylaştı. Mêrdîn’in Derîk ilçesinde iki kişinin de aynı gün yaşamını yitirdiğini hatırlatan Aktar, bu kişilerin HÜDA-PAR’lılar tarafından öldürüldüğünün iddiasının olduğunu kaydetti. Bu iki kişiden biri olan Sinan Toprak’ın babasının daha önce verdiği beyanlara işaret eden Aktar, Toprak’ın öldürüldüğü gün kendisine bir telefon geldiği ve bir yere çağrıldığı, gittiği yerde öldürüldüğüne dair iddianın olduğunu ayrıca vurulduktan sonra bilinci açıkken kimin tarafından vurulduğunu bir arkadaşına söylediğini ancak buna rağmen bu hususların araştırılıp ortaya çıkarılmadığını söyledi.
Afyon plakalı bir araç…
Aynı ilçede öldürülen Bilal Gezer’in babasının verdiği beyana işaret eden Aktar, baba Gezer’in 7 Ekim’de Afyon plakalı bir aracın 6 kişiyi farklı bir adrese bıraktığına dair beyanlarının olduğunu ifade etti. Aktar aynı zamanda bu aracın plakasını okudu. Aktar, bu aracın ortadan kaybolduğunu aynı zamanda Balıkesir plakalı bir aracın da görüldüğünü ancak bunun da araştırılmadığını söyledi. Aktar, “Demokratik bir biçimde başlayan ve süren protestolar amacından saptırılmış, provoke edilmiştir ve ölümlere neden olunmuştur” diye kaydetti.
Yürüyüşten, ‘Ülke bütünlüğünü bozma suçunu’ çıkardı
Suçlamalar arasında bulunan “Eskişehir Olaylarına” değinen Aktar, bu olayların Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin DAİŞ saldırılarını kınamak için yaptığı yürüyüş olduğunu aktardı. Savcının bu yürüyüşten, “Ülke bütünlüğünü bozma suçunu” çıkardığının altını çizen Aktar, “tanık” beyanlarına da değindi. Aktar, bu tanıkların müvekkili Ayna ve diğer siyasetçilerin PKK’nin kadroları olduğuna dair iddiada bulunduğunu ancak hiçbir tanığın siyasetçilerin bir kod isminin olup olmadığına dair bir şey söylenmediğini ifade etti.
Aktar, ayrıca Yargıtay içtihatlarına işaret ederek, örgüt üyeliği koşullarını anlattı ve bu kararlarda “kod” isminin arandığını belirtti. Aktar, müvekkilinin legal siyaset olanağının kalmadığına dair inancı nedeniyle 30 Ocak 2016’da siyaseti bıraktığını da paylaştı. Müvekkiline yönelik suçlamaların Fırat Haber Ajansı’ndan (ANF) alındığını paylaşan Aktar, “ANF’nin en iyi, düzenli okuyucuları Cumhuriyet savcılarıdır. Biz bu suçlamaları görmek için ANF’ye girmeye çalışıyoruz ancak giremiyoruz. Bu bilgilerin doğru olup olmadığını teyit ettiremiyoruz. ANF’ye erişimi talep ediyoruz” diye kaydetti. Aynı haberlerin Anadolu Ajansı (AA) ve pek sitede de yer aldığını dile getiren Aktar, bunlar yerine niçin ANF’den alındığını da sorarak, tepki gösterdi.
Mahkeme, avukatların talebi üzerine duruşmaya yarına kadar ara verdi.
Kaynak: MA