Karadeniz suyunda yaz sıcaklığı 28 dereceye çıkarken kış sıcaklığı ise 8 derece altına inmiyor
Karadeniz ekosisteminin adeta ölümü yaşadığı günümüz de Avrupa, Rusya ve Türkiye akarsularının taşıdığı ağır metaller son yıllarda Doğu Karadeniz’i de içine alarak genişledi. Karadeniz sularının yüzde 90’ında oksijen tükendi. Türkiye’nin AB ülkeleri ile beraber katkı sunduğu ve Türkiye ayağını TÜBİTAK’ın yürüttüğü projede ODTÜ Bilim-2 Gemisi ile çıkılan seferde 20 gün süren araştırmanın sonuçları paylaşıldı.
Karadeniz ısınıyor
Elde edilen verilerde Karadeniz’e özgü soğuk ara tabakanın eski sıcaklıkların üzerinde olduğu ve bu ara tabakada 7 derece ya da altında olması gereken sıcaklığın 8 derecenin altına inmediği tespit edildi. Bulgulara göre, deniz yüzey sıcaklıklarında 1,5-2 derece, denizin daha derininde olan soğuk ara tabakada ise 1 derece ısınma var. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ile birlikte projeyi yürüten Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, “Bütün münhasır sınırımızı Hopa’ya kadar çalışma şansımız oldu. 250 kadar noktadan profil topladık.”
Karadeniz’de oksijen azalıyor
Kış ve yaz mevsiminde sıcaklığın çok değişken olmadığı Karadeniz’e özgü soğuk ara tabakanın, eski sıcaklıkların üzerinde olduğuna işaret eden Yücel, “Soğuk ara tabaka iyi gibi görünmüyor maalesef, ısınmanın etkisiyle yapısı bozuluyor, eskisi kadar soğuk değil. Bu, derinde de ısınma olacağı anlamına geliyor. Isınma giderek daha derinlere sirayet ediyor, soğuk ara tabaka kıyılarda oluşuyor ve daha yoğun olduğu için batıyor. Isınma sadece ısınma ile kalmıyor, bunun yanında oksijen kaybı, akıntılarda değişim gibi bir zincirleme etkiyi maalesef getiriyor. Bu seferler sonucunda bunları net olarak bulduğumuzu söyleyebilirim” dedi.
Yaşam ilk 70-80 metrede
Karadeniz’de oksijenin bittiği derinliğin giderek yükseldiğine dikkati çeken Yücel, denizdeki oksijenin yıldan yıla giderek daha da azaldığını belirtti. Derinliği 2 bin 200 metre olan Karadeniz’de hayatı sağlayan bölgenin, kıyılarda 100, açıklarda ise 70-80 metrelik üst tabaka olduğunu vurgulayan Yücel, bu oksijenli tabakanın giderek inceldiğini belirtti.
Marmaralaşma süreci!
Yücel, “Bu nedenle türler baskı altına alınmış oluyor, Marmaralaşma süreci başlıyor. Bir gün sadece deniz anaları veya müsilaj olan bir denize dönüşür. Şu an bu noktada değil ama oksijen kaybının ilk yansıması bu olur. Besin zincirinin en temel basamaklarında önemli dönüşümler yaşanıyor. Muhakkak besin zincirinin üst basamaklarına sirayet edecektir” diye konuştu. Karadeniz’deki hidrojen sülfürlü tabakanın yerinde durduğunu aktaran Yücel, “Oksijenin bitip hidrojen sülfürün başladığı 100 metre bandındaki yerlerde çok özel reaksiyonlar cereyan ediyor” dedi.
Nehirlerle taşınan kirlilik
Yücel, Karadeniz’in baskılara direnemeyerek hidrojen sülfürün yükselmesi durumunda her şeyden önce toplu balık ölümlerinin yaşanabileceği, yüzeyle buluştuğu yerlerde müsilaj benzeri, halk sağlığı açısından sorun yaratabilecek oluşumların meydana gelebileceği uyarılarında bulundu. Yücel, “Biz büyük nehirleri yönetirken küçük dereleri, çayları göz ardı etmişiz, onlarla kirlilik daha fazla taşınıyor olabilir. Dikkatimizi Tuna gibi büyük nehirlerden ziyade tüm kıyıya yayılmış girdiye yoğunlaştırmalıyız. Sakarya Nehri’nin ağzında, Sakarya ile Sinop arasında çok fazla biyolojik olay vardı ve su yemyeşildi. Henüz bu, açık denize yansımamış durumda” sözlerini kullandı.
EKOLOJİ SERVİSİ