Dîgor Katliamı’nda bölgeye giden heyetin içinde yer alan Sırrı Sakık, Kürtlere yönelik gerçekleşen binlerce katliamda failin belli olduğunu ancak hiçbir dönem faillerin bulunup yargılanmadığını söyledi
Qers’in Dîgor (Digor) ilçesinde koruculuk dayatması ve devlet baskısını protesto etmek için yürüyüş yapan köylülerin katledilmesinin ardından 30 yıl geçti. 14 Ağustos 1993 yılında Dîgor’a doğru yürüyüş yapan köylülere kolluk kuvvetleri tarafından ateş açıldı. Katliamda, Gülcan Çağdavul (8 ), Selvi Çağdavul (14), Yeter Kerenciler (13), Necla Geçener (14), Zarife Boylu (15), Erdal Buğan (17), Zeynep Çağdavul (19), Hacer Hacıoğlu (20), Suna Çidemal (21), Fatma Parlak (22), Faruk Aydın (27), Cemil Özvarış (39), Gıyasettin Çalışçı (41), Hasan Çağdavul (43), Süleyman Taş (47), NurettinOrun (80), Tütiye Talan (66) yaşamını yitirdi, 63 kişi de yaralandı. Failler ise cezasızlık politikasıyla ödüllendirildi.
Katliam yerine giden heyet arasında yer alan dönemin Demokrasi Partisi (DEP) Milletvekili ve şu an Yeşiller ve Sol Gelecek (Yeşil Sol Parti) Agirî Milletvekili olan Sırrı Sakık, Digor katliamına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Vali katliama kılıf bulmak için kıvranıyordu
1993’te Kürtlerin yaşadığı hemen hemen her bölgede ciddi baskılar uygulandığını belirten Sakık, “Devlet ya köyleri boşaltmak ya da baskıyla korucu yapmak istiyordu. Kars’ın Digor ilçesinde de böyle bir baskı vardı. 14 Temmuz’da köylüler bu olayı protesto etmek için yürüyüşe geçti, bu insanların üzerine ateş açıldı ve 17 kişi hayatını kaybetti. Bize bilgi geldiğinde bir grup arkadaşımızla birlikte Ankara’dan bölgeye geçtik. Orada yaşanan vahşeti gördük. Biz gider gitmez dönemin valisiyle görüştük. Vali bu katliama bir kılıf bulmak için kıvranıyordu. Katliamın valinin bilgisi dışında gerçekleştiğini fakat özel timlerin valiye baskı yaptığına birebir tanıklık ettik” diye konuştu.
Katliamın nasıl yaşandığına tanıklık ettik
O dönem yaralıları hastanede ziyaret ettiklerini söyleyen Sakık, “Oradaki hastaların nasıl bir baskı altında olduğunu gördük. Devlet hastanede bile terör estiriyordular. Yurttaşların bizimle konuşmaması için ne gerekiyorlarsa yaptılar, buna rağmen halkımızla konuştuk. İkinci gün Digor’a gittik. Kaymakamla görüştük, kaymakam da çok tedirgindi. İçerde otururken bir grup özel timin içeriye baskı uygulayarak girdiklerini ve kaymakamın da tir tir titrediğini gördük. Bize de saldırıya başladılar. Orada nasıl bir katliamın yaşandığına tanıklık ettik. Etkisiz, yetkisiz bir kaymakam ve valinin olduğu yerde güvenlik güçleri istedikleri gibi baskı uyguluyordu” ifadelerini kullandı.
Bizleri de tehdit ettiler
Kolluk kuvvetlerinin kendilerini de tehdit ettiğini aktaran Sakık, “Bir tanesi köylere, olayın olduğu gideceğimizi söylememizin üzerine, ‘Daha çok taziyeye gideceksiniz. Gerekirse Meclis’e geleceğiz. Gerekirse parlamentodan kelle alacağız’ dedi. Böyle pervasız güvenlik güçleri vardı. Bize PKK’lilerin ateş ettiğini söylediler. Ortada PKK’lilere, askerlere ait cenazelerin olmadığını söyledik. Köylere gittiğimizde insanlar yaşananları aktardı, tüm yurttaşlar korkmuştu.Yıllar geçti, Digor’daki vahşetin mimarlarının hiçbiri ceza almadı. Ölen 17 kişinin failleri belliydi, fakat faili meçhul olarak tarihi kayıtlara geçtiler. Geçmişte olduğu gibi failler belli olmasına rağmen faili meçhul oldular” şeklinde konuştu.
Kimse yargılanmadı
Kurdistan’da o dönemde birçok katliamın gerçekleştiğini anımsatan Sakık, “Kontra faaliyetleri çok yoğundu. Digor ve Malazgirt’teki katliamlardan hemen sonra Muş Vartinis’te bir aile yakılarak öldürüldü. 10 kişi diri diri yakılarak öldürüldü. O dönem oraya gittiğimde bebeklerin yanan cesetlerini gömmüştük. Bu olayı da gündeme getirdik. O dönemlerde bu uygulamalar çok yoğundu, Vartinis’ten 2 gün sonra doğduğum Zenguk (Yörecik) köyü ateşe verildi ve 5 akrabam diri diri yakıldı. Bütün bu olayların faillerinin hiçbiri ne yakalandı ne de yargılandı. Öylesi bir süreç yaşandı. Kürtler büyük bir baskı ve zulüm gördü. Kürtlere ‘Ya kaçacaksınız ya da korucu olacaksınız’ deniliyordu. O günden bugüne bütün yargılanmalarda bir tek insan bile mahkum olmadı. Mağdur olan insanların katilleri yargılanmadı. Digor’dan başlayarak Malazgirt’e, oradan Vartinis’e, oradan Zenguk’e kadar uzanan süreçten sonrası Roboski’den tutun Dedeoğulları ailesine kadar, Kemal Kurkut’a, Deniz Poyraz’a kadar ismini sayamayacağımız binlerce olayda hiçbir dönem failler ne bulundu ne de cezalandırıldı. O politika o gündür, bugündür devam etmektedir” diye konuştu.
Haber:MA / Berivan Kutlu