DİB Koordinasyon Kurulu üyesi Zeki Tombak, Türkiye’nin, Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı ve Kürt örgütleri üzerindeki etkisine ihtiyacı olduğuna dikkat çekti
Türkiye, Federe Kurdistan’da bulunan Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük KDP’nin desteğiyle 14 Temmuz’da çekildiği bölgelere yeniden saldırarak, bazı alanlarda kimyasal kullanımıyla sonuç almayı hedefliyor. Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Kurulu üyesi Zeki Tombak, Türkiye’nin bölgeye dönük saldırılarını değerlendirdi.
Bir başarı elde edemedi
Türkiye’nin iç savaşı gerekçe göstererek Suriye’ye; PKK’yi gerekçe göstererek Federe Kurdistan Bölgesi’ne saldırdığını söyleyen Tombak, Şu anda Suriye ile görüşmek istiyorlar. Suriye, ‘İlk şartım, topraklarımı terk et’ diyor. Bizim Dışişleri Bakanlığı da, ‘Ön koşulsuz görüşelim’ diyor. ‘Ön koşul’ diye bir şey olabilir mi? Adamın ülkesini, topraklarını işgal etmişsin, birde oraya okullar, resmi daireler açmışsın, postane kurmuşsun. Çıkman lazım oradan. Aynı şey Güney Kurdistan’da da geçerli. Türkiye’de devlet aklı sürekli genişleme, toprak kazanmak, komşularının aleyhine sınırlarını genişletme derdinde” diye konuştu.
Türkiye’nin Nisan 2022 ile Kasım 2022 tarihleri arasında en seçkin birliklerini Garê ve Zap’ta tuttuğunu, yine de bir başarı elde edemediğini ifade eden Tombak, ciddi can kayıplarına dair haberler okuduklarını, fakat bunun Türkiye tarafından şeffaflaştırılmadığını kaydetti.
Operasyon halka baskı ve şiddettir
İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın 29 bin 32 kez operasyon yaptıkları açıklamalarına “Gerçek dışı” yorumunu yapan Tombak, “Operasyon dediğimiz şey ne? Sınır ötesi harekatın adı da operasyon, İHA, SİHA’yla bir arabayı vurmakta operasyon. Topçu atışlarını, obüs atışlarını operasyon saymıyoruz. Yani onlara operasyon denmez. Yoksa 1984’ten beri her sene bir operasyon yapılıyor. Suriye’ye 6 kara operasyonu yapıldı. ‘Bu da operasyon, İHA, SİHA’da, bir suikastta, tuzakta operasyon’ dersen, her şey operasyon. O zaman 29 bin olur ama bunlar aynı şey değil” ifadelerini kullandı. Bu operasyonların bir kısmının halka baskı ve şiddet olarak geri döndüğünü kaydeden Tombak, “güvenlikçi” politikalarla halka zulüm edildiğinin altını çizdi.
Sivil insanlar hedef alınıyor
Bölgede kullanılan İHA ve SİHA’larla birçok sivil insanın yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Tombak, gazeteci Murat Yetkin’in “Devlet Kandil’de İHA, SİHA operasyonlarıyla Kürt hareketinin alt kademeleri arasında bağlantıyı kuran orta derece kadroları ayıklıyor” yorumuna değinerek, “Sürekli bu tür efsaneler uydurulur. Sivil öldürüyorsun kardeşim. Minbiç’in Belediye Eşbaşkanlarını havadan vurdun. 2 insan sivil insandı, seçilmiş insanlardı. Bir başka şey, sınırdan obüsle 40-45 kilometre menzilde her yeri vuruyorsun. Böylece oradan sivil nüfusun Güney’e göç etmesine sebep oluyorsun, orada yaşatmıyorsun. Dolayısıyla oraya da cihatçı, selefi örgütleri yerleştiriyorsun. Bu arada demografik bir değişim yapmaya çalışıyorsun” diye belirtti.
Savaşın ekonomik yükü
Savaşa dönük kaynak kullanımının ekonomik krizi derinleştirdiğini vurgulayan Tombak, savaş politikalarının “çalmayı” da kolaylaştırdığını sözlerine ekledi. TSK’nin harcamalarının Meclis’te konuşulamadığını belirten Tombak, iktidarın ekonomik anlamda herhangi bir tasarruf yapma veya en zengin varlıklı sınıflara savaş maliyetinin bir kısmını yüklemek gibi bir derdi olmadığını ifade etti.
Türkiye’nin Öcalan’a ihtiyacı var
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Ben bu sorunu bir haftada çözerim” çağrısını hatırlatan Tombak, şunları söyledi: “Silahlı Kürt örgütünün lideri olduğu için çatışmayı bir haftada sonlandırır. Fikirleri bakımından da geniş kesimleri etkileyen bir insandır. Abdullah Öcalan içeride boş durmuyordur. Fikir üretiyordur, yazıyordur, çiziyordur. Tecrit edilse de onu takip edenlerin gözünde değeri artıyor. Türkiye’nin, Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı ve Kürt örgütleri üzerindeki etkisine ihtiyacı var. O, barış, demokrasi, özgürlük, eşitlik için bir imkandır. Hiçbirimiz ölümsüz değiliz. Öcalan, sağlığında bu coğrafyanın halkları için bir imkan haline getirirlerse çok iyi olur.”
Haber:MA / Rukiye Adıgüzel