geçtiğimiz yüzyılda afrika halkının, dünyanın egemen güçleri tarafından gözden çıkartılmış olduğunu söylemek haksızlık olmaz. işgal, yoksulluk, savaşlar, katliamlarla boğuşan kıta halkı, geçen yüzyılda bir de hıv/aids salgınına teslim edilmişti. dünya üzerinde bu hastalığı kapmış olanların üçte ikisi afrika’da yaşıyordu, bunların yarıya yakını öldü. hastalık bu kıtada can almaya devam ediyor ama 2021’e gelindiğinde ölümler 2010’la kıyaslandığında yüzde 55 oranında azalmıştı. (buna karşılık afrika, çeşitli sosyal etmenler ve ebola salgınının sebep olduğu deneyimle pandemiden en az etkilenen kıta oldu.)
arap dünyasının parçası olan kuzey afrika ülkeleri dışında kalan afrika, belli ölçülerde yabancımız. belki o yüzden bugünlerde nijer’de gerçekleşen darbe ve buna yönelik tepkiler hak ettiği ilgiyi görmedi.
durumu anlamak için birkaç veriye bakalım. batı afrika, 1950’li yılların sonlarına kadar fransız batı afrika federasyonu adıyla fransa’nın sömürgesi. bu ülkelerin daha sonra bağımsız birer devlet olması, birçok şeyi değiştirmiyor.
fransa bugün dünyanın dördüncü en büyük altın rezervine sahip ama tek bir altın madeni bile yok. buna karşılık mali’nin 890 altın madeni var, yılda 50 ton altın üretiyor ama altın rezervi yok. yine fransa, nükleer santrallerinde kullandığı uranyumun yüzde 30’unu nijer’den elde ederken nijer’deki insanların yüzde 60’ının elektriği yok! nijer dünyadaki en yoksul on ülkeden biri! sadece nijer de değil, kıta nüfusunun üçte birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bildiriliyor. kobalt, elmas, platin, uranyum gibi zengin kaynakları ve çok verimli toprakları olan bu kıta neden ve nasıl bu kadar yoksul?
türkiye, sağda ve solda birçok farklı politik akımın aklına, “batı” dendiğinde medeniyetin geldiği bir ülke, maalesef. ama özellikle küresel doğu ve küresel güneyde, “batı” dendiğinde sömürgecilik, yeni sömürgecilik, emperyalizm anlaşılıyor, şükür.
nijer’de, fransa, almanya ve abd’nin askerleri var! fransa’da birçok muhalif, afrika’nın sömürülen kaynaklarının fransa’daki büyük şirketleri zengin ettiğini, bu çıkarları korumak için, fransa halkının vergileriyle orada asker bulundurulduğunu, bunu da bu şirketlerin ortağı olan siyasetçilerin sağladığını söylüyor.
nijer’deki darbe hükümeti, fransa’ya, topraklarından askerlerini çekmesi için süre tanıdı. nijer, 3 ağustos 1960’ta bağımsızlığını ilan etmişti. bugün, bunun 63’üncü yıldönümünde, fransa’yı bir kere daha topraklarından kovduklarını söylüyorlar. aynı yılın 5 ağustos’u ise, burkina faso’nun bağımsızlığını ilan ettiği gün. ama birçok “burkinabe” yani burkina fasolu, afrika’nın che guevara’sı olarak da tanınan, sosyalist eski devlet başkanı thomas sankara’nın 1983’te iktidarı aldığı 4 ağustos’un asıl bağımsızlık günü olduğunu düşünüyor. bugünkü devlet başkanı ibrahim traore, bağımsızlık günü vesilesiyle yaptığı konuşmada, “mücadele edeceğiz ama önce afrika’nın birleşmesi gerek,” dedi. burkina faso da nijer’e herhangi bir dış müdahaleye karşı çıkacağını açıklayan afrika devletlerinden. fransa dış işleri bakanı catherine colonna ise, cumartesi günü yaptığı açıklamada, “bu maceracılıktan, kişisel maceralarından vazgeçmek ve demokrasiyi onarmak için yarına kadar zamanları var,” dedi. fransa hükümetinin demokrasiden ne anladığını, çok yakın geçmişte sokak eylemlerinde görmüştük zaten de nijer’de peşinde olduğu şeyin demokrasi olduğuna kim inanır?
önümüzdeki günlerde afrika ile ilgili çok şey duyacağız, okuyacağız. bütün olup biteni ve yakın tarihi, liderlerin askeri üniformaları ve rusya’dan –hatta rus askeri şirketi wagner’dan- destek istenmesi üzerinden açıklayan kaynaklar var ve olmaya devam edecek. askerin, ordunun işlevini biliyorum. rusya’nın bugünkü dünya düzenindeki rolünün de farkındayım. bütün bunlara rağmen yeni sömürgeci güçlere karşı mücadelenin mevcut dengelerden yararlanılarak yürütülebileceğini düşünüyorum. o yüzden, bu gelişmeleri, ülkenin kendi kaynaklarına sahip çıkması, fransa’nın ve bütün sömürgeci, yeni sömürgeci güçlerin, askeriyle, şirketiyle defolması ihtimali üzerinden okumayı tercih ediyorum.