İddianamede, müvekkiline yönelik ‘yöneticilik’ suçlaması olduğunu ancak bu suç maddesinin mütalaada yer almadığına dikkat çeken dava avukatlarından İbrahim Ergün, ‘Suçu açık bir şekilde bilemediğimiz için savunma yapamıyoruz’ dedi
Mahkeme, siyasetçi Alp Altıörs’ün sağlık sorunu sebebiyle duruşmadan vareste tutulmak üzere dilekçe sunduğunu belirterek, talebi kabul etti.
Daha sonra söz alan Gülfer Akkaya’nın avukatı İbrahim Ergün, daha önce sunduğu ve bir dizi talebin içinde yer aldığı dilekçeye rağmen bu taleplerin karşılanması için işlem yapılmadığını paylaştı. Dün dosyaya giren evraklara işaret eden Ergün, mahkemenin bu evrakları okuduğunu ancak iddia makamının bu evraklara ilişkin görüşlerinin sorulmadığını aktararak, bu durumun usulsüz olduğunu dile getirdi. Ergün, “Savcı, beş binlik mütalaayı verip işini bitirdi herhalde. Ayrıca dün hakkında evrak gelmeyen bir arkadaşa, ‘sizin ile ilgili evrak yok ama yine de siz söz verdik’ diye bir cümle kurdunuz. Bu dosyaya giren her evrak, bütün arkadaşlarımızı ilgilendiriyor” diyerek, tepki gösterdi.
Mütalaaya karşı yetersiz süre tepkisi
Dosyadaki eksikliklerin taleplerine rağmen giderilmediğini dile getiren Ergün, “Bir yandan esasa ilişkin savunmamız yapmamızı isterken, bir yandan deliller toplanıyor. Yani muhakeme aşaması devam ediyor. Tabi bu bir yargılama ise” dedi. Bugüne değin müvekkile dair gelen evrakların paylaşılmadığını dile getiren Ergün, esas hakkındaki mütalaaya da dikkat çekerek, beş bin sayfa olduğunu ve karışık olduğunu bu nedenle anlaşılmadığını söyledi. Ergün, bu nedenle adil yargılama haklarının gasp edildiğini belirtti. Bu mütalaaya karşı çok kısa bir sürede yanıt verilmesinin istendiğini dile getiren Ergün, “Büyük bir hacim var. Sanık sayısına da bağlayamayız bunu. Dosyada ne varsa, duruşmada ne varsa alt alta dizilmiş. Çoğu yerde ise yer alan ifadelerinin nereden alındığı da bilinmiyor. Bu nedenle anlam ilişkisi kuramıyoruz. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim” diye kaydetti.
Mahkemeden talepte bulundu
Ergün ayrıca duruşmaların aralıksız yapılma kararının da kendileri açısından sorun oluşturacağını ve savunma haklarını gasp edeceğini söyledi. Akkaya’ya ilişkin “Pendik olayları” iddiasına da değinen Ergün, böyle bir olayın olmadığını ve mahkemenin bu olayın ne olduğuna dair savcılığa yazı yazmasını istedi. Müvekkiline yönelik yasak yayın iddiasına da değinen Ergün, sundukları dilekçede bu yasaklı yayınların ne olduğuna dair talepte bulunduğunu ancak bu taleplere de cevap verilmediğini dile getirdi. Ergün, savcının mütalaada söz ettiği ancak ne olduğu bilinmeyen bu “yasaklı” yayınları delil olarak gösterildiğini kaydetti.
‘Olmayan delillerden hüküm kurulmak isteniyor’
“Delil olarak dosyaya sunulmayan şeylerden mütalaa sunulmuş ve bu olmayan delillerden hüküm kurulması isteniyor” diyerek, sözlerini sürdüren Av. Ergün, “Mütalaada 9 sosyal paylaşımdan söz ediliyor. Bunlardan üçü 26-29 Eylül 2014’te yapılan paylaşımlardır. Bu paylaşımların HDP ile ilgisi yok. Ancak bu paylaşımlarla halkın sokağa çıkmaya çağırdığı iddia ediliyor. Bunun kaç kişi tarafından görüldüğünü ve kaç kişinin bundan etkilenip sokağa çıktığının sorulmasını istedik. Kim görmüş, okumuş ve okuyanlardan suç işleyen var mı? Bunu iletişim uzmanları çok kolay bir şekilde ortaya çıkarabilir” diye konuştu.
Emniyetin yüksek ceza talebi
Davanın hukuki bir dava olmadığını ifade eden Ergün, “Eğer hukuki olsaydı bu şekilde delil toplanamaz ve bu şekilde savunma alınıyor-muş gibi yapılmazdı” dedi. Dosyaya katılma talebinde bulunan devlet kurumlarının sunduğu dilekçelerin hemen hemen tümünün hazine avukatının imzasının bulunduğuna dikkat çeken Ergün, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaptığı katılma talebine atıfta bulundu. Ergün, emniyetin, “Üst sınırdan da daha ağır bir ceza” talebinde bulunduğunu paylaştı. Ergün, “Nasıl verilecekse böyle bir talebi var. Bununla, ‘savı hatta yapmış daha çok ceza verin’ demektir. Savcılığın memurluğunu yapan bir kurum, savcının az ceza istediğini söylüyor” diye kaydetti.
Diyanet’in fetvası
Ergün, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da 11 Mayıs’ta bulunduğu katılma talebine de dikkat çekti. Başkanlığın, HDP’lilere “ahlaksız” dediğini söyledi. Dilekçenin altında imzası bulunan avukat başkanlığın hukuk müşaviri Selami Açan’a da dikkat çeken Ergün, “Misli ile kendisine iade ediyorum” diyerek, tepki gösterdi. Ergün, ayrıca, “Bu, hukuk kılıfına sokulmuş fetva olarak görüyorum” dedi.
Yanı sıra iddianamedeki suç tarihine değinen Ergün, iddianamede yer alan Altan Tan dışında tüm isimlerin suç tarihinin aynı ve 9 Eylül 2014 olduğunu dikkat çekti. Ergün, bu tarihte HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sınır ötesine geçip açıklama yaptığı ve tarihin de suç tarihi olarak seçildiğini söyledi. Ergün, “9 Eylül’ü suç tarihini yapamazsınız. En azından maksimum 6 Ekim olmalıdır. Suçun sona erme tarihi ise 30 Aralık 2020. Yani mahkemenin iddianameyi kabul ettiği tarih. Ben ilk dava açılma tarihinin suçun sona erme tarihi olarak görüyorum. Bu sırada zaten Demirtaş ve Figen Yüksekdağ cezaevindeydi. Bu neye işaret ediyor, biz buradan neyi çıkaracağız?” diye konuştu.
Cezaevinden ülkeyi bölme suçu
Ergün, iddianame ve mütalaada yer alan tarihe işaret ederek, bunun bir hata olmadığını ve bilinçli olarak yazıldığını söyledi. Ergün, “Normal şartlarda hukuka itibar eden bir ülke olsaydı bunu yazanı görevden alırlardı. 7 yıl soruşturma yürütmüşsünüz ancak suçun tarihi bilmiyorsunuz. 7 yıl soruşturma yürütüyorsunuz ancak cezaevinde bulunanların ülkeyi böldüğünü söylüyorsunuz!” ifadeleri ile tepki gösterdi.
Altan’ın suç tarihinin farklı olmasına değinen Ergün, “Buna tek bir cevap var; hukuki kaygılarla değil keyfi amaçlarla yazıldığını gösteriyor” dedi.
‘Faşizm, yaptıklarınızdan değil yapmadıklarınızdan sizi suçlar’
Ergün, mütalaada yer alan ifadelere işaret ederek, mütalaada siyasetçilerin PKK’ye “terör örgütü” demediğine dair ifadelerin yer aldığını paylaşarak, siyasetçilerin söylemediklerinden de suçlandıklarını belirtti. Bu durumun hiçbir ceza usulünde yer almadığını dile getiren Ergün, “Buna hukuken söylenecek sözümüz yok! Ancak söyleyecek çok sözümüz var. Savcı, ayrıca psikolojik analiz de yapmış. Savcının işi mi bu? Bu nedenle bu tür durumlara hukuki yorum getiremiyoruz. Ancak siyasi yorum yapabiliriz. Faşizm, yaptıklarınızdan değil yapmadıklarınızdan sizi suçlar. İşte bunun ismi de faşizmdir” diye konuştu.
Evraklar tartışılmadan dosyaya konuluyor’
Yanı sıra emniyetten sürekli dosyaya evrakların geldiğini ve bu evrakların tartışılmadan dosyaya konulduğunu paylaşan Ergün, tartışılmayan “delillerin” delil olarak dosyaya konulmaması gerektiğini söyledi. Müvekkiline yönelik suçlamalara dikkat çeken Ergün, müvekkilinin aynı zamanda “örgüt üyeliği” ile suçlandığını ancak buna dayanak olarak mütalaada herhangi bir dayanak gösterilmediğini söyledi. Müvekkilinin Kobanê olaylarının başladığı 6 Ekim’de İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından yurtdışına çıktığını ve HTS kayıtlarının da bunu doğruladığını ancak iddia makamının mütalaada Akkaya’nın Pendik’te meydana geldiği ileri sürülen ancak mütalaada yer almayan olayları örgütlediğinin iddia edildiğini anımsatan Ergün, “Mütalaada; ‘terör örgütü kapsamında’ diğer sanıklar ile birlikte hareket ettiği söyleniyor. Üyesi midir, değil midir? sorusuna net bir şey yer almıyor. HDP MYK üyesi olduğu için cezalandırılması isteniyor” diye kaydetti.
İddianamede var mütalaada yok
İddianamede, müvekkiline yönelik “yöneticilik” suçlaması olduğunu ancak zorunlu olmasına rağmen bu suç maddesinin mütalaada yer almadığına da dikkat çeken Ergün, “Suçu açık bir şekilde bilemediğimiz için savunma yapamıyoruz. Sürekli eylemlerden söz ediliyor ve buradan ceza isteniyor. Akkaya’nın eylemleri ise sosyal medya paylaşımları” diye belirtti. Ergün, mütalaada MYK açıklaması esnasında Akkaya’nın yurtdışında olduğunun kabul edildiğinin ancak aynı zamanda Akkaya’nın önceki paylaşımları ve sonrası paylaşımlarından işaret edilip, bundan ötürü, “Birlikte hareket ettiği” değerlendirilmesinin yer aldığına vurgu yapan Ergün, “Ne iddianamede ne de sorguda SYKP suçlaması yer almadı. Ayrıca 2013’te HDK-Avrupa içinde yer aldığı söyleniyor. Olabilir, suç tarihi daha sonra. Bunu söyleyen mütalaa somut bir delille de işaret etmiyor. Delilin açık kaynaktan alındığı söyleniyor. Ancak bu açık kaynak neresi olduğunu söylenmiyor. Açın biz de görelim. Müvekkilin SYKP balonlarının yer aldığı balonları paylaşmasından bu kanıya varılmış sanırım, fal bakar gibi. SYKP üyesi olsa ne olacak bu arada?” diye sorarak, tepki gösterdi.
Akkaya’nın SYKP’den HDP’ye geldiğinin ve “örgütün” onayının alındığının ileri sürüldüğünün altını çizen Ergün, bu değerlendirmeye dair somut delilin ne olduğunu sordu. Ergün, ayrıca onay verenlerin kim olduğunu ve ne şekilde örgüt üyesi olduğu kanısına ulaştığını da sordu.
Duruşma 3 Ağustos Perşembe günü saat 10.00’da görülmeye devam edecek.
HABER MERKEZİ