Cemal Kaşıkçı’nın parçalanıp öldürüldüğü, işkencede can verdiği veya Suudi Arabistan’a kaçırıldığı yazılıp çizildi günlerce. Ve en sonunda Suudiler, Kaşıkçı’nın konsolosluk içinde çıkan bir kavgada öldüğünü duyurdu. Ne kadar tanıdık bir açıklama değil mi?
Malumunuz son günlerin en tartışılan olaylarından biri, Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenler. Üzerinden iki hafta geçen hadisenin başında, Suudi Arabistan Başkonsolosu, Reuters muhabirini konsolosluk binasına çağırmış ve dolapları açıp kapatarak, alay edercesine Kaşıkçı’nın orada olmadığını göstermeye çalışmıştı. Daha sonra apar topar Suudi Arabistan’a giden Başkonsolos Muhammed el- Uteybi, olayın baş sorumlusu olarak gösteriliyor ve bir daha Türkiye’ye dönmesi beklenmiyor. Uteybi ismini duyar duymaz aklıma 1979 yılında Kabe’de yaşanan kanlı kıyım geldi. Cuheyman el-Uteybi isimli Suudi bir genç ve onun peşinden giden 400’ün üzerinde isyancının başından geçenler, halen pek bilinmez ve ısrarla saklı tutulmaya çalışılır. Suud hanedanlığına karşı geliştirilen ayaklanma, Batı’nın kuklası olduğunu söyledikleri hanedanlığı yıkma amacıyla başlatılmıştı.
Bu grup Kabe’yi işgal etmiş ve uzun süre püskürtülememişti. Bunun üzerine Suud yönetimi Allah’ın evi kabul edilen ve 1400 yıl boyunca şiddetin her türlüsü haram kılınan Kabe’de isyanın bastırılması için insanların öldürülmesine dair fetvalar çıkardı. Yine 1400 yıldır gayrimüslimlerin girmesi haram olan Kabe’ye Fransız anti terör timleri ve CIA elemanlarının müdahale edebilmesi için fetvalar hazırlandı. Hatta bu yabancı askerlere, Kelime-i Şehadet okutularak, kılıf hazırlandı.
Hemen müdahaleye koyulan Fransız anti terör timleri, Kabe’nin altındaki tüm dehlizleri su ile doldurduktan sonra elektrik vermiş ve ölenlerin cesetlerini toplamıştı. Direnişin kırılmasıyla teslim olan veya sağ olarak ele geçirilen 170 isyancı ise 8 farklı şehirde, sırasıyla elleri, kolları ve kafaları kesilerek idam edilmişti.
Sadece bu isyanın ortaya çıkışı ve bastırılma şekli bile Suud rejiminin siyasetini gözler önüne sermeye yeter. Bu rejim kendi saltanatını korumak için Allah’ın evini gayrimüslimlere çiğneten bir rejimdir. Bu rejim Batı karşıtı görünüp Arabistan’da düzenlenen 110 milyar dolarlık silah anlaşması toplantısında dünya küresini Trump ile beraber avuçlayan bir rejimdir. Bu rejim kadın kimliğini erkeğe köle yapmış ama hanedan üyeleri dünyanın her yerinde zevk u sefa içinde gezen bir rejimdir. Bu rejim İslamiyet’in birinci elden temsil edildiği kutsal şehirlerin tapu sahipleridir.
Cemal Kaşıkçı’nın parçalanıp öldürüldüğü, işkencede can verdiği veya Suudi Arabistan’a kaçırıldığı yazılıp çizildi günlerce. Ve en sonunda Suudiler, Kaşıkçı’nın konsolosluk içinde çıkan bir kavgada öldüğünü duyurdu. Ne kadar tanıdık bir açıklama değil mi?
Zira Kaşıkçı, ülkesinin kurallarına karşı gelmiştir veya iktidarı eleştirmiştir, öldürülmüştür. Ülkesinin itibarını zedelemiş, devlet sırlarını ifşa etmiş ve infaz edilmiştir vs. Siz ülke olarak bu duruma karşı çıkarken hangi argümanın arkasına sığınıyorsunuz? Mesela Suudiler çıkıp, “Sorgu sırasında kalbi durdu”, “Binanın penceresinden atladı” veya “Bir Suudi gencimiz, milli duyguları zedelendiği için vurdu” deseydi ne diyecektiniz? Veyahut konsoloslukta görevli bir memur, “Hızlıca üstümüze geldi. Üzerinde bomba olabileceğini düşündüm ve vurdum” deseydi ne yapacaktınız? Bu şaşkınlık oyunu da neyin nesi? Sanki sizin ülkenizde hiç gözaltında kayıplar, asit kuyularında eritilerek yok edilmiş masum siviller yokmuş gibi.
Bu ülkenin kamuoyu 1979 yılında sadece Mekke’ye nasıl gayrimüslimler girdi diye ses yükseltmişlerdi. 400’ün üzerinde infaz kimsenin umurunda olmamıştı. Şu an bile hacdan gelenlerin pet şişede getirdiği zemzem suyunda o isyancıların mutlaka izleri vardır. Şifa niyetine içe duruyoruz. Belki Kaşıkçı’nın kanı da su şebekesine karışmıştır, kim bilir.
Sözün özü İslam ülkeleri gövde gösterilerine alışık. Hallacı Mansurlar, Nesimiler, Aliler hep birilerinin birilerine gövde gösterisidir. Cemal Kaşıkçı da bu kervana katıldı. Allah bugün eleştirenlere yarın ‘İyi ki olmuş’ dedirtmesin.