Analitik aklın gelişimi olan yapan zekada analitik akıl duygusuzdur ama insan şairin analitik aklı ile yazdığı pek çok şiirin içinde sahici duygular barındırdığını kim iddia edebilir ki
Bayram Balcı
Bu yazımda simgesel dilin Türkçe şiir üzerindeki olumsuz etkilerine değinmek istiyorum. Fakat şunun da çok iyi farkındayım. Hiç Rusça bilmedikleri halde Rusçadan Türkçeye şiir çevirisi yapan işgüzar şairlerin yarattığı bir şiir geleneğinde taşları yerli yerine oturtmak bir hayli güçtür.
İnsan çevre ve doğa ve toplumsal ilişkilerde pek çok olumsuzluğa yol açan simgesel dilin şiir üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu söylemek mümkün.
Modern dünya şiirinde oldukça etkili olan simgesel dil, Türkçe şiirde çok etkilidir. Hatta pek çok şiirde sembolik dil anlamı yaratan başat öğe gibi kullanılmaktadır.
Simgesel dilin, içerdiği öğelerle anlamın okurun zihninde canlanmasını sağladığı ve böylelikle şiirde bir anlam derinliği yarattığı bile söylenmektedir.
Bunun nedeni simgesel dilin düşünce sistematiğiyle çok yakın ilişkisidir.
Bilineceği gibi simgesel dilin gelişimi, insanın bir parçası olduğu doğadan kopuş ile başlamıştır. Simgesel dil ile insan düşünce gücüne erişmiştir. Çevresini, doğayı ve kendisini simgesel dili ile adlandırmış ve kavramlaştırmıştır. Bu adlandırma ve kavramlaştırma aynı zamanda insanın büyük yabancılaşmasının da başlangıcı olmuştur.
Adlandırma ve kavramlaştırma insana çevresi, doğa ve nesneler üzerinde hegemonya kurmasının yolunu da açmıştır. Simgesel dil ve düşünce (analitik akıl) ile insanlar arasında hegemonik ilişkiler de oluşmaya başlamıştır.
Simgesel dil aracılığıyla analitik aklın oluşması, giderek insanın duygusal akıldan uzaklaşmasını ve duygusal akıl ile yaşam arasındaki bağın açılmasını sağlamıştır.
Duygusal aklın gölgede kalması analitik aklın öne çıkması modernizmin hakimiyeti altında bulunduğumuz günümüzde de yaşanan pek çok sorunun başlangıcı olmuştur.
Bilineceği gibi analitik aklın gelişimi insan beynindeki sağ ve sol lobların gelişimi ile ilgilidir. Bilindiği gibi başlangıçta insan doğa ile bütünlük halinde yaşarken duygusal bir içgüdü ve akla sahiptir. Analitik aklın ortaya çıkaran lob ise yavaş yavaş zaman içinde beynin en son gelişim kısmı olmuştur.
Analitik aklın gelişmesiyle birlikte vücudun tüm bölgelerine hakim olan duygusal akıl gerilemiş ve analitik akıl giderek insanın karakterinde köklü değişikliklere yol açmıştır.
İnsanın karakterindeki bu değişikliklerle birlikte analitik aklın gelişmesi insanın, çevre, doğa ve toplum üzerinde hegemonik ilişki kurmasını sağlamıştır. Hegemonik ilişkilerin bir sonucu olarak da toplum içinde samimiyetsizlik, hile, yalan ve entrikalar da oluşmaya başlamıştır.
Çünkü analitik aklın oluşumunu sağlayan simgesel dil, duygusuzdur, hileli bir dildir, içinde pek çok yanılsama hatta yalan barındırır.
Elbette simgesel düşünce ve analitik akıl kendi başlarına olumsuzluk taşımazlar, bunların kimler tarafından hegemonya aracına dönüştürülmüş olduğuna bakmak gerek.
Konumuz itibariyle Türkçe şiire dönecek olursak, Fransızca bilmeyen, Rusça bilmeyen kimi şairlerin, Fransızcadan, Rusçadan Türkçe çevireler yapması sonucu, o şiirlerdeki analitik akıl ile örülü simgesel dil zaman içinde Türkçe şiire de nüfuz etmiştir. Türkçe şiiri de etkisi altına alarak, simgesel şiirin adeta sembollerle örülmesine yol açmıştı.
Zamanla simgesel dil şairin bilinçli bir tercihi olagelmiştir. Bu durum dildeki sadeliğin yitimine neden olmuştur. Artık günümüzde Türkçe olarak yazılan pek çok şiirde bir Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun, Pir Sultan Abdal’ın dilindeki sade zenginliği görmek neredeyse imkansız bir hale gelmiştir.
Modern çağdaşların, Halk Şiiri diye küçümseye geldikleri ve fakat aslında dildeki samimiyetin, içtenliğin ve hakikatin yitimi olan bu durumun nedenlerini Türkçe şiir tarihinde ve zaman zaman alevlenen tartışmalarının içinde görmek mümkündür.
Bir parantez ile bitirmek istiyorum bu yazımı. Günümüzde yaygınlaşmaya başlayan yapay zeka (tehlikeli akıl demeyi tercih ediyorum) ile şiir yazılabiliyor olmasını analitik aklın derinleştirerek daha başka merkezlere kaydırdığı yabancılaşmanın bir sonucu olarak değerlendirmek gerek.
Analitik aklın gelişimi olan yapan zekada analitik akıl duygusuzdur ama insan şairin analitik aklı ile yazdığı pek çok şiirin içinde sahici duygular barındırdığını kim iddia edebilir ki.
Kaldı ki insan şair, zihnindeki en çok bin bilemedin iki bin kelime ile yani sınırlı sayıdaki lügati ile şiirini yazarken, yapay zekanın kelime hazinesinin bütün internet ağı ve Google verileri olduğunu düşünmek bile ürkütücü geliyor bana.