Suruç’ta DAİŞ tarafından katledilen 33 sosyalistin 8’inci ölüm yıl dönümleri dolayısıyla Kadıköy’de anma yapıldı. Anma sonrası polis saldırısında çok sayıda kişi gözaltına alındı
Suruç Aileleri İnisiyatifi, Pirsûs’ta (Suruç) DAİŞ’in saldırısı sonucu katledilen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 33 gencin katliamın yıl dönümünde, Kadıköy’de bulunan Halitağa Caddesi’nde anma gerçekleştirdi.
Anmada üzerinde yaşamını yitirenlerin isimlerinin ve fotoğraflarının bulunduğu, “Hiçbir düş yarım kalmayacak. Suruç için adalet, herkes için adalet. Unutmadık, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz” yazılı pankart taşınırken, anmaya yaşamını yitirenlerin aileleri, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar ile milletvekilleri, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri’nin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Anma da katliamda yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Ardından konuşan Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Suruç’ta yaşamanı yitirenlerin kendilerine rehber olduğunu söyleyerek, özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi verenlere karşı DAİŞ’in var edildiğini ifade etti.
İktidar katliamlar üzerinden varlığını sürdürdü
Katliamın gerçekleşitiği tarihe işaret eden Uçar, “Kürt halkının yükselen mücadelesi ve Türkiye’de ortaya çıkan ortak, yeni yaşam mücadelesinden bağımsız ele almıyoruz. 2015 yılı yeni bir konseptin ortaya konulduğu yıldır. 7 Haziran’da halkların ortak yaşam iradesi kazandı. İnkar ve asimilasyonu isteyen bu iktidar kaybetti. Biz bu katliamı yaşamak zorunda kaldık. Tek adam rejimi bu katliamlar üzerinden kendi varlığını sürdürmüştür. Devlet görevlileri bu katliamın önünü kapatmadı. 8 yıldır sanık sandalyesi boş. Ve bu sandalyeler dolmadıkça buna göz yumanlar bu sandalyelerin sahibidir” dedi.
Katliamda yaşamını yitiren 33 kişinin mücadelesi ve Kobanê direnişinin kendilerine ışık tuttuğunu vurgulayan Uçar, “Bizler, Kürt, Türk halkının mücadelesini ve bu yolda geri atmayan bütün demokratik kurumların mücadelesini sahipleniyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Katliamı unutmamızı istiyorlar’
Ardından konuşan TİP Milletvekili Sera Kadıgil, alanda bulunan polis ablukasına tepki göstererek, “Göz göre göre yapılan katliamı unutmamızı istiyorlar” dedi. Kadıgil, sözlerini şöyle tamamladı: “Adalet aramamamızı istiyorlar. Bunları neden yaptıklarını bilmemizi istemiyorlar. Bizde diyoruz ki; bu çocukların mücadelesi adına, inadına unutmayacağız. Kürt ve Türk kardeşliğini savunmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Katliam görmezden gelindi!
Konuşmaların ardından Suruç Aileleri İnisiyatifi adına açıklamayı okuyan Ezgi Gürbüz, “Acımız ve öfkemiz ilk gün ki gibi büyük” dedi. 8 yıldır sokaklarda, meydanlarda, mahkeme salonlarında adalet aramaya devam ettiklerini kaydeden Gürbüz, bin yıl geçse de adalet taleplerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Suruç katliamı sanıklarının yargılandığı son mahkemede, bombacı Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün DAİŞ’e katıldığı bilgisi verilmesine rağmen, Suruç katliamından saatler önce emniyet tarafından 2 kez sorgulandığının ortaya çıktığını hatırlatan Gürbüz, “Hem Amed katliamının faili Orhan Gönder hem de Suruç ve Ankara katliamlarının failleri şeyh Abdurrahman ile Yunus Emre Alagöz aileleri tarafından ihbar edilmiş olmalarına karşın haklarında hiçbir önlem alınmamıştır. Kimlik tespitleri yapılmış ancak haklarında hiçbir önleyici tedbir alınmamıştır. Devletin hiçbir üst düzey yetkilisi bu konuda sorumluluk üstlenmemiş, güvenlik açıkları sahiplenilmemiş ve görmezden gelinmiştir” ifadelerini kullandı.
‘Saldırıyı devlet yaptı’ itirafı
DAİŞ’li Kasım Güler’in, Suruç davasında ‘Saldırıyı devlet yaptı’ itirafında bulunduğunu hatırlatan Gürbüz, “Güler, 2015 yılında Türkiye’ye giriş çıkışların rahat olduğunu, bazen jandarmanın yanından geçerek sınırdan geçtiklerini söyleyebilirken Suruç katliamında yaralı kurtulanlar yüzde 50 kusurlu gösterilip haklarında soruşturmalar açılıyor. Suruç katliamının ardından olay yerine çantasından IŞİD bayrağı çıkan ve polis tarafından halkın elinden alınan ‘imam’ lakaplı Abdullah Ömer Arslan, polis tarafından traş edilip arka kapıdan serbest bırakıldı. Suruç aileleri ve avukatları olarak Abdullah Ömer Arslan’ın her mahkemeye getirilmesini talep etmemize rağmen ısrarla talebimiz reddedildi. Devlet tarafından korunduğu açıkça ortadadır. Deliller karartılıyor” şeklinde konuştu.
Avukat Gülhan Kaya ve 33’lerin yoldaşlarının tutuklandığını hatırlatan Gürbüz, 3 gün önce bugünkü anmaya çağrı yapan gençlik örgütlerinin işkenceyle gözaltına alındığına ve bu kişilerden 6’sının tutuklandığına dikkat çekti.
Talepler
Gürbüz, taleplerini iseşöyle dile getirdi: “Tutuklu bulunan Suruç ailelerimiz, yaralılarımız ve avukatlarımız serbest bırakılsın. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu 7 Haziran-1 Kasım arasında nelerin yaşandığını anlatsın. Kırmızı bültenle arandığı dönemde Ankara’da 5 yıldızlı otelde MİT görevlileriyle görüşen İlhami Bali’nin neden yakalanmadığı açıklansın. Mahkeme salonlarında adil yargılama talebini istedikleri için haklarında soruşturma açılanların soruşturmaları iptal edilsin. Katliam öncesi ve sonrasına ilişkin görüntüler dava dosyasına üç buçuk yıl sonra eklenirken, görüntülerde katliam sonrasına ilişkin 5 saatlik kısmın kesildiği ortaya çıkmıştı. Eksik görüntülerle ilgili bugüne kadar bir işlem yapılmadı. Davanın tek tutuklu sanığı, 103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Katliamının da sanığı olan Yakup Şahin, hiçbir duruşmaya getirilmedi. Canlı Bomba Abdurrahman Alagöz’e katliam öncesi kimlik kontrolü yapan Suruç Emniyeti neden işlem yapmadığı araştırılsın. Birbiriyle bağlantılı olan Diyarbakır, Ankara ve Suruç katliamları başta olmak üzere IŞİD katliamları dosyaları birleştirilsin”
Anmanın sona ermesinin ardından dağılan kitleye saldıran polis, bir çok kişiyi ters kelepçe yaparak gözaltına aldı. Bu sırada çekim yapan basın çalışanları da alandan uzaklaştırıldı.
İSTANBUL