Şiddet, manipülasyon, yalan ve hilenin belirlediği bir seçimi geride bıraktık. Muktedirler yine bildiğimiz yöntemlerle kazandılar. Ve ama elbette faturayı ana akım muhalefete kesip işimize bakmayacağız. Kendi ittifakımızın, halkın ittifakı olmaya aday olan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aldığı sonuçlar üzerinden bir muhasebeye girişmemiz gerekiyor.
“Böyle olacağı belliydi, zaten iktidardaki suç çetesi kazanacaktı, başka türlü olmasını beklemek halkı aldatmaktır.” basitliğine de düşmeden, seçimlerde neden iktidarı sarsamadık, halk güçlerinin önünü açamadık sorularına devrimci cevaplar aramamız gerekiyor. Devrimci cevaplar en radikal söylemlerle değil, güncel olana en doğru dokunuşlarla mümkündür. Mücadeleden kaçarak değil, mücadelenin içerisinde mücadeleye yön vererek çıkabiliriz solun krizinden. Öyleyse soyut tartışma zeminlerinden, tespitçilikten, ben demiştimci tespitçilik güzellemelerinden derhal çıkılmalı.
14 Mayıs süreci
İttifakımız ne yazık ki hareket halinde olan, arayışta olan ve faşizmin tam bir başarıya ulaşmasını engelleyen bir zeminde konumlanamadı. Birinci zaaf seçimle sınırlı bir zemine oturmaktan kaynaklanıyordu. Seçim bir vuruş anıdır, ama o vuruşun gücü vuruş anıyla sınırlı değildir.
İktidardaki suç çetesine etkili ve sonuçları olan bir vuruş indirebilmenin birinci koşulu o vuruşun gücünü biriktirmekten geçiyor. O vuruşun gücünü biriktirmek içinse halklaşmak gerekir. Halkın salt oyuna talip olarak ve halka “Sizin gerçek dostunuz biziz” diyerek aslında değişim için çok az şey yapmış oluyoruz. Hatta hemen hemen hiçbir şey yapmamış oluyoruz.
Tek zaaf bu değil elbette. Diğer zaafı açıklayabilmemiz için konuyu uçlaştırarak yukarıda söylediğimizi de inkâr etmemiz gerekiyor.
Biz, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak aslında bir seçim ittifakı da olmayı başaramadık. Çünkü ortak bir seçim stratejisinden uzak bir çizgide hareket ettik. Son tahlilde ortaya çıkan seçime giriş biçiminin de gereğini yerine getirmedik/getiremedik. Böylece seçime bir arada giren ama ortaklaşmacı anlayıştan uzak bir tarz ortaya çıktı.
Bu durum bitmek tükenmek bilmeyen ve ittifakın sorunlarına gerçekçi teşhisler koymayı engelleyen bir kavgaya yol açtı ki, halen sonu gelebilmiş değil.
Yerel seçimlerde özeleştiri
Elbette bu eleştiri ve tartışmalar uzatılabilir. Ancak şu anki koşullarda süreklileşme eğiliminde olan bu tartışma ortamı bir devrimci yenilenmeden ziyade ittifakın enerjisini giderek dibe çekme potansiyeli taşıyor. Tartışmayı yeni bir pratiğin içerisine yedirerek, buradan bir yenilenmenin filizlenmesini sağlayabiliriz.
Önümüzde yerel seçimler var ve yerel seçimler bizlere gerçek bir özeleştiri verme imkânı sunuyor. Yerel seçimlerin dinamiği bazı yönlerden genel seçimlerin dinamiğinden farklılık gösterir. Buradaki siyasallaşma biçimi halk güçlerini birçok bakımdan doğrudan katılıma ve özneleşmeye sevk eder. Bu potansiyel, yenilenme ihtiyacımız için ihtiyaç duyduğumuz yakıtı oluşturabilir.
Çelişkilerin derinleştiği siyasi mücadelenin keskinleştiği öncülüğe soyunulması gereken yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.
Emek ve Özgürlük İttifakı nesnelliğin yarattığı tarihsel bir kazanım olarak ortaya çıktı. Ve ama seçimler ardına ne kadar kritik ve yerinde bir strateji olduğu yine aynı nesnellik tarafından teyit edilmiş olsa da ittifak stratejisi doğru taktiklerle işlevlendirilemedi.
Özeleştirinin pratikte teyit edilmesinin önemli bir ayağı ittifakın kurumsallaşması, ittifak paradigmasının yaşamsallaşması olacak.
Şimdi ittifakımızı darlaştıran tartışmaları bırakıp yerel seçimlerden yenilenmiş, büyümüş ve halkın içlerine kök salmış bir biçimde yenileme zamanı. Şimdi Emek ve Özgürlük zamanı.