Yeşil Sol Parti, İnfaz Kanunu’nun 99’uncu maddesine, ‘ayrım siyasi ve adli suçlar açısından belirgindir’ diyerek kanun teklifi sundu
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Partisi) Amed Milletvekili ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Serhat Eren, Meclis’e sunduğu kanun teklifiyle İnfaz Kanunu’nun 99’uncu maddesine bir fıkra eklenmesini talep etti.
Eren’in sunduğu teklifte, bir kişinin hem siyasi hem de adli bir suçtan ayrı ayrı ceza alması durumunda siyasi suçtan cezanın infazı bittiği ve adli suçun infazına başlandığı halde açık cezaevine ayrılma süresinin siyasi suça göre belirlendiği ve yüksek güvenlikli cezaevinde kalmaya devam ettiği ifade edildi.
Ayrı ayrı değerlendirme
Kanun teklifinde, “Yargıtay’ın içtihatları aksi yönde olsa da uygulamadaki hukuka aykırılıkların giderilmesi amacıyla, ‘Birden fazla cezanın toplanarak infazı hâlinde, açık cezaevine ayrılmada ve infaz rejiminin belirlenmesinde her bir suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacağı’na dair kanun değişikliği gerekmektedir” sözlerine yer verildi.
Süreden faydalanamıyorlar
Denetimli serbestlik sürelerinin farklı olduğu iki ayrı suç tipinden verilen cezaların, her biri yönünden ayrı ayrı koşullu salıverme süreleri hesaplanarak toplandığı kaydedilen kanun teklifinde, “Ancak bir suç tipinden denetimli serbestlikten faydalanma süresi örneğin 1 yıl olarak düzenlenmişken diğer suç tipi için 3 yıl olarak düzenlenmişse hükümlü, lehine olan süreden faydalanamamaktadır. Bu da hükümlünün denetimli serbestlikten daha erken faydalanma hakkı olduğu halde tahliye edilememesi sonucunu doğurmaktadır. Kural olarak kesinleşmiş her bir ceza ayrı ayrı infaz olunacakken, denetimli serbestlik süreleri ayrı ayrı uygulanamamakta ve aleyhe olan denetimli serbestlik süresi uygulanmaktadır. Kanun koyucu, 107. maddede koşullu salıverilmeyi ve 105/A maddede denetimli serbestliği düzenlerken her ne kadar birbirine benzeseler de ayrı şekil ve şartlara bağlı tutarak farklı müesseseler olarak tanımlamıştır. Bu nedenle yukarıdaki 99. maddenin denetimli serbestlikle hapis cezasının infazında tatbik kabiliyetinin olmadığı kabul edilmelidir. Hapis cezalarının infazında hükümlülerin lehine sonuca varılabilmesi amacıyla kabul edilen cezaların toplanmasına ilişkin bu madde, düzenlemenin kapsamına girmeyen ve cezaları toplamanın hükümlünün aleyhine olacağı başka infaz konularında uygulanmaması gerekir. Fakat uygulamada böyle olmamaktadır. Bu uygulama kanunilik ilkesine ve hükümlü lehine yorum ilkesine aykırıdır” şeklinde aktarıldı.
Ayrım var
Dosyanın kanun yararına bozma yoluyla Yargıtay’a gidip gelmesi sürecinde çok uzun vakitler geçtiği, hükümlülerin bu süreçte özgürlüğünden yoksun kalmaya devam ettiği ve adaletin tesisinde gecikildiği ifade edilen kanun teklifinde, “Ayrıca her bir infaz hâkimliği konuyla ilgili farklı farklı kararlar vermekte, uygulamada birlik sağlanamamakta, ayrıca yargının iş yükü de artmaktadır. Öte yandan suç nevilerinin farklı olması sebebiyle barındırılan ceza infaz kurumu değişmesi gerekirken hükümlü en ağır suç hangisi ise o suç nevinin infaz rejimine göre barındırılmaktadır. Örneğin, ilçe hapishanesinde kalabilecekken yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda barındırılmaya devam etmekte ve infaz koşulları daha ağır olmaktadır. Bu ayrım özellikle de siyasi ve adli suçlar açısından belirgindir” gerekçeleriyle uygulamadaki hukuka aykırılığın giderilmesi amacıyla kanun değişikliği talep edildi.
Kanun teklifinin gerekçesinde şu ifadelere yer verildi: “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99’uncu maddesinin açık cezaevine ayrılmaya ve denetimli serbestlikten faydalanmaya, ayrıca infaz koşulları daha esnek olan bir cezaevinde kalmaya engel olacak şekilde uygulanması nedeniyle uygulamadaki hukuka aykırılıkların giderilmesi amaçlanmıştır.”
ANKARA