Faşist zihniyet normal ve normal olmayanları belirliyor. ‘Her şeyin anormal olduğu yerde normaller anormal sayılır’. Ahlaki ve politik toplumun binlerce yıllık birikimiyle elde edilen toplumsal özgürlükler, erkeğin ulus-din devletinin iktidarı altında yasak hale gelir, illegalleşir.
Son haftada yapılan harekâtlara (jöh, pöh…) bakıldığında tam da bu tarz uygulamalar netleşmiştir. Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistlerinin bir birleriyle olan tüm sosyal ilişkileri ve iletişimleri illegalize ediliyor. 9 Ocak katledilen siyasi kadınlarla dayanışma, 8 Mart, Newroz, Çarşemba Sor, Paskalya, 1 Mayıs, 3 Ağustos kadın soykırımına karşı, 1 Eylül, 25 kasım, 6-10 Aralık kadın hakları, uluslararası: ekoloji, kültür, tarih, eğitim, sağlık, hukuk, dünya anadil günü ve benzeri günlere katılan TJA aktivistlerinin kadınlarla, hareketlerle, inisiyatif, kurum, kuruluşlarla birlikte katıldığı her türlü organizasyon devlet tarafından illegalleştiriliyor. Bu politika sadece TJA’ ya yönelik değil, Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu ve dünya kadın mücadelelerine yönelik bir saldırıdır.
Devlet illegalleşmeden hiçbir yapıyı, hareketi, inisiyatifi, örgütü asla illegalleştiremez. Tek tek bakalım. Kadına yönelik şiddetle mücadele İstanbul Sözleşmesi’ne AKP döneminde çekincesiz imza atıldı. Dolmabahçe protokolü AKP döneminde imzalandı. Ancak Kürt sorununun demokratik çözümü, kadın hareketlerinin mücadelesi ile hem uluslararası kurum ve kuruluşlar hem de Türkiye’de yasalarla kabul edilen kadının kazanılmış haklarını şimdilerde gasp ediyor, illegalleştiriyor. Kadın mücadelesi karşısında askıda tuttuğu; TBMM Boşanma Komisyonu Taslak Raporu adeta fiili bir hükümet programına dönüşmüştür, yasa dışıdır. Bu rapor ile çocuk yaşta zorla evliliklerin teşviki, çocuk istismarcılarına af, tecavüzcü ile evlendirmenin planını yapıyor. Kadının ev içi emeğinden kaynaklanan miras hakkını elinden alma, erkeklerin boşanmasını kolaylaştırma, boşanmak isteyen kadını ise (nafakasını evlilik süresine bağlayarak, nafakasız bırakma tehdidi ve “aile arabulucuları” gibi yöntemlerle) boşanmaktan vazgeçirme; şiddete karşı devlet korumasını belge sunma şartına bağlama gibi düzenlemelerin önü açılmak isteniyor. Bunlar AKP-MHP onayından geçerse bu konuda mücadele eden tüm kadınlar ve kazanılmış tüm haklar illegalleştirilecek. Oysaki, kadınların söz, karar ve iradeleri dışında kazanımlarına el konulması illegaldir Türkçesi yasa dışıdır.
Bu yasa dışı zindan ve göz altılarla da; toplumda kendini ifade eden, bir araya gelip sesini yükselten kadınları yalnızlaştırma politikasıdır. Toplumsal dayanışma gelenekleri olan hasta ziyareti, başsağlığı, taziyeler, bir arada olunan tüm etkinlikler illegalleştiriliyor. Dozaj öyle arttırılıyor ki, gözaltına aldıklarının bir kısmının ailelerini de alarak, “bunları ayrı hücreye koyun, bunlar güvenlikli aile kapsamındalar” deniliyor. Aynı daneyim ve birikime sahip haksızlığa karşı mücadele edenlerin biri diğerini yönlendiriyor algısı yaratılıyor. Aslında bununla bir bütün eve kapatılma politikası üretiliyor. Özellikle kadının uzun yıllardır kendini var ettiği siyasi alandan çekilmesini sağlamaya çalışan tekçi zihniyettir.
İllegalleştirme savcılık kararlarıyla yapılmaktadır. Baskın düzenlenen hanelerde polise kapının açılacağını seslenmelerine rağmen “hayır sakın açmayın, kıracağız” denmektedir. Kapıların savcılık kararlarıyla kırıldığına dair yazılı belgeler yer almaktadır. Hatta polis ev arama tutanaklarında ‘kapı kırılarak açılmıştır’ resmi olarak yazmaktadır. Bu uygulamayla paramiliter tarzı saldırılar savcılık kararlarıyla garanti altına alınıyor. Uygulanan başka bir yöntem de kadın polislerin saldırganlıklarını arttırarak, çıplak arama dayatarak, kadını kadına karşı kullanmaları da yıllardır süregelen erkek politikalarının bir parçasıdır.
Gözaltında yasal haklar da bir şantaja dönüşmektedir. TEM’de veya emniyette ifade vermemek yasal bir hak olmasına rağmen, vermeyenler illegal tutummuş gibi tehdit edilmektedir. Meşru, yasal olan yasa dışı olursa bunun adı illegal devlet olur ve legal olan illegal olursa insanlık kaybeder.