Amed merkezli soruşturmada tutuklanan 15 gazeteci hakkında açılan davada 13 ay sonra ilk duruşma bugün görüldü. 5 gazetecinin savunmasının ardından mahkeme duruşmanın yarın devam etmesine karar verdi
Amed merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022’de gözaltına alınan ve 16 Haziran’da tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn Gazeteci Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile tutuksuz Esmer Tunç, İbrahim Bayram ve Mehmet Yalçın’ın ilk duruşması başladı. Mesleki faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyesi olmak”la suçlanan gazetecilerin davası Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
15’i tutuklu 18 gazetecinin yargılandığı duruşma 4. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Duruşmaya Yeşil Sol Milletvekilleri Cengiz Çandar, Adalet Kaya, Serhat Eren ve CHP Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra, DİSK Basın-İş, TGS, MLSA ve uluslararası gazete kuruluşu temsilcileri katıldı.
Sivil toplum örgütlerinin de katıldığı duruşma öncesi mahkeme başkanı, gazetecilerin ses ve görüntü alması konusunda uyararak laptop ve telefonların kapatılmasını istedi.
Savunma avukatları yerinin almasının ardından tutuklu gazeteciler duruşma salonuna getirildi. Duruşma kimlik tespiti ile başladı.
Savcının eşi mehkeme heyetinde
Duruşmada gazetecilerin iddianamesini hazırlayan soruşturma savcısının mahkeme üyesi ile evli olduğu ortaya çıktı. Avukatlar reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme başkanı ise talebi reddetti.
Duruşmada yaşananlar;
Kimlik tespitin ardından ilk olarak DFG Esbaskanı Serdar Altan savunmasını yapmaya başladı. Altan savunmasını Kürtçe yaptı.
Büyük salonda yapmadıkları için savunmalarının kısıtlandıklarını aktaran Altan, “13 aydır tutukluyuz ve neden tutuklu olduğunuzu bilmiyoruz. Hakkımızda hazırlanan iddianameyi anlamaya çalıştık. Anlıyoruz ki içeriği siyasi atmosferden kopuk bir iddianame değildir” İfadelerini kullandı.
‘Ezilenlerin sesi olduk’
Altan, savunmasında basın ve Kürt basın tarihinde yaşanan baskı, sansür ve yasaklanma politakalardan örnek verdi. Altan, “özgür basın olmasaydı gerçekler açığa çıkmayacaktı, gerçeklerden taviz vermedik,,hakikatin izinden gittik. Biz kimsenin sözcüsü olmadık havuzlaea girmedik. Objektif idik ama taraf olmadığımız anlamına gelmez. Emekçi ve işçilerin, köylü ve çiftçinin, ezilenlerin sesi olduk. ” dedi.
Bir çok bedel ödediklerini söyleyen Altan, gözaltina alındığımız gün Hafız Akdemirin ölüm yıldönümü idi. 31 yıl geçti. Halen katilleri bulunmadı. Hakikatin savuncusu olmak kolay değildi. Bedeli de bu kadar ağır olmamalıydı”dedi.
Ekipmanlara el konuldu
Gelelim bize neden dava açıldı” diyen Altan, “Seçimlere bir hazırlık vardı. Seçime girerken toplum sessize bürünmek isteniyordu. Bu sıradan bir operasyon değildi. Özel bir operasyondu. Özel bir savcı görevlendirildi. Gözaltı süremiz sekiz gün uzatıldı. Kurumlarımıza bir ay karakol kuruldu. Gazetecilik ekipmanlarına el konuldu. Bu ekipmanları emniyet suç unsuru gibi sergiledi. Bu büyük bir rezaletti. Emniyet bizimle uğraşacağına, çetelerle, kadın ve çocuk katilleri ile uyuşturucu tacirleri ile uğraşsaydı. 13 aydır tutukluyuz. 10 ay ne ile suçlandığımızı bilmedik. Gerçi halen bilmiyoruz.13 aydır özgürlüğümüzden alıkonulduk” dedi.
Son olarak Altan şu sözlerle savunmasını sonlandırdı: “biz suçlu değiliz, hesap sorma durumundayız. Bu hesabı kim verecek diye soruyoruz.13 aydır tutukluyuz. Bu hesabı kim verecek. Ailemize kim hesap verecek. Gazetecilik sıradan bir meslek değil. Kamusal bir meslektir. Okuyucularımıza kim hesap verecek.
Altan’ın savunmasının bitmesinin ardından duruşmaya 1 saat ara verildi.
Gazetecilik örgütlerinden adliye önünde açıklama: Utanç verici
Ömer Çelik savunma yaptı
Aradan sonra gazetecilerin yine kelepçeli şekilde duruşma salonuna getirildiği davada gazeteci Ömer Çelik savunma yaptı.
Gazeteci Çelik, savunmasında dayanışma için duruşmaya gelenlere teşekkür etti. Dayanışmanın basın ve ifade özgürlüğü için önemli ve değerli olduğunu söyledi. Ömer Çelik, ‘Gazetecilik faaliyetlerim suç gösterildiği için burada yargılanıyorum’ dedi.
Çelik savunmasına şöyle devam etti;
Savcılık iddianameye bir kılıf uydurmaya çalışmış programlar üzerinden. Bunları kabul etmiyorum. İçerikte diyor bir şey yok ama aldığı talimat gereği böyle bir şey hazırladı. 15 yıldır gazeteciyim. 1 yıldır sunuculuk yapıyorum. Konu Kürt sorunu olarak ele alındı düşünelim Kürt sorununu konuşmadık o zaman ne yapacağız?
Biz söyleyince yargılanıyoruz
İddianamede programları talimat ile hazırladığımı iddia edildiğine dikkat çeken Çelik, programları kendim hazırlıyorum. Kimseden yardım bile almıyorum. Konuklarıma sorularımı da ben hazırlıyorum. İddianamede konu olan iddialar Kürt sorunu ile ilgili. Kürt sorununu konuşmayalım mı? bu ülkede çözüm sürecleri yaşandı. İktidar bu süreci yaşanmamış gibi davranıyor. Kürt sorununu sümen altı ediyor” dedi. Çözüm sürecinde AKP’li siyasetçiler ve yandaş medya yazarlarının PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolünü öven açıklamalarına örnek veren Çelik, “Onlar söyleyince hiç bir şey olmuyor. Aynı şeyi biz de söylüyoruz. Söyleyince bugün yargılanıyoruz” dedi.
Çelik savunmasını bitirirken “Yaptığım şey gazetecilik ve hakikati paylaşmak. Hakikat yolumuzu aydınlatacaktır” ifadelerini kullandı.
Zeynel Abidin Bulut savunma yaptı
Çelik’ten sonra savunma için söz alan gazeteci Zeynel Abidin Bulut, Kürtçe yaptığı savunmasında gazeteci olarak bugün burada yargılandıklarını söyledi. 10 yıldır Kürt halkının sesi olmaya çalıştıklarını söyleyen Bulut, “Kürdistan gazetesinden bu yana tamamen bu amaçla hareket ettik. Kürtler, asimilasyon, katliam ve sürgüne maruz kaldı. Bizler de gazeteciler olarak bu halkın başına gelen trajedileri duyurmaya çalıştık. Bu yüzden yargılanıyoruz” dedi.
İddianamede bahsedilen Televizyonların Kürt halkı tarafından kendi televizyonları olarak gördüğünü ve izlediğinin altını çizen Bulut, ” Bizlerde gazeteciler olarak yaşananları yorumluyoruz. Bu gazetecilik görevidir. Gazetecilerin eleştiri, araştırma ve yorumlama hakkı vardır. Bu yorumlar yandaş medyada söylense asla soruşturma konusu olmuyor. Ancak Kürt gazeteciler söz konusu olunca standartlar değişiyor. Bu da bizim için gurur verici bir durum, iyi bir şey yaptığını gösteriyor” dedi.
Kürt gazeteciliği yargılanıyor
‘Bizim şahsımızda Kürt gazeteciliği yargılanıyor’ diyen Bulut, “Bugün Kürt gazeteciler olmasaydı halkım başına gelen olaylar karanlıkta kalacaktır. Örneğin Tahir Elçi’nin öldürülmesi, Roboski olayı gibi olaylar karanlıkta kalacaktı. Kürt gazeteciler sayesinde bu olaylar karanlıkta kalmadı. Bunları yazdığımız için iktidarı rahatsız ettik” dedi.
Ertaş: Bir halkın anadili yargılanıyor
Ardından savunma veren Xwebun Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Ertaş, şahsında kürt gazeteciliğin, evrensel gazeteciliğin yargılandığını söyledi. Faaliyetlerini yürütürken evrensel ilkeleri göz önüne aldıklarını söyleyen Ertaş, ” Bu evrensel hak, halkın haber alma hakkıdır. Her gazetecinin temel görevi halkı doğru bilinçlendirmektir. Bu da evrensel ilkeler gereğidir. Bizler evrensel gazetecilik ilkesini esas alarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz” dedi
Şahsında Kürt gazeteciliğin yargılandığını söyleyen Ertaş, “bu halkın parçası olarak kendi değer ve anadilimizle haber yapıyoruz. Xwebun, kürtce yayın yapan tek gazetedir. Bugün burada Xwebun yargılanıyor. Kürt gazeteciliği yargılanıyor. Xwebun şahsında bir halkın anadili yargılanıyor” dedi.
Ertaş’ın savunması sonrası duruşmaya 15 dakika ara verildi.
Şahin: İddiaların hiç bir alt yapısı yoktur
Aradan sonra söz alan Gazeteci Mehmet Şahin, bugün bizim şahsımızda demokrasi, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü, Kürt halkının çığlığı, hak, hukuk ve adalet yargılanıyor. 2016 yılına kadar iki mesleğim vardı. Biri öğretmenlik idi. Ancak 2016 yılında hiç bir gerekçe gösterilmeden ihraç edildim. O günden bu yana gazeteciliği tek meslek olarak yapıyorum. Gazetecilik, iddianame ile terörize ediliyor. İddia makamı, Kürt gazetecileri tasfiye etme görevini omuzlarına almıştır. Hazırlanan iddianame farazi, kanaat ve yorumlardan ibarettir. İddiaların hiç bir alt yapısı yoktur” dedi.
Mahkeme başkanı Şahin’in savunmasına yarın devam etmesini belirterek, duruşmayı erteledi.
Gazetecilerin yargılandığı dava yarın saat 09.00’da Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edecek.
HABER MERKEZİ