Bir yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan gazetecilerin 11 Temmuz’da görülecek duruşması için dayanışma çağrısında bulunan gazeteci meslek örgütleri, halkın gazetecilere sahip çıkma çağrısında bulundu
Amed merkezli 8 Haziran 2022 tarihinde yapılan ev ve işyeri baskınlarında gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 15’i tutuklu 18 gazeteci, 11 Temmuz’da ilk kez hakim karşısına çıkacak. Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyesi olmak” suçlaması yöneltilen gazetecilerin ilk duruşması Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Gazeteci örgütlerinin yanı sıra çok sayıda hukuk ve sivil toplum örgütünün de duruşmayı takip etmesi bekleniyor.
Gazeteci örgütleri, gazetecilerin tutukluluk sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, 11 Temmuz’da görülecek duruşmaya katılım çağrısında bulundu.
İktidar eliyle toplumun hakikati öğrenmesi istenmiyor
DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, iktidarı rahatsız eden her haberin tehdit olarak görüldüğünü belirterek, Kürt gazetecilerin de bu nedenle 1 yılı aşkın bir süredir tutuklu olduğunu söyledi. Ayrıca Türkiye’de şuan 200’ün üzerinde gazetecinin benzer nedenlerle yargılandığına dikkat çeken Eren, “İktidar eliyle toplumun hakikati öğrenmesi istenmiyor. Sadece iktidarın söylediklerinin duyulması isteniyor. Neredeyse her gün bir habere ya erişim engeli getiriliyor ya da dava açılıyor. Bu normal bir durum değil. Kürt gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamalar ile toplumu habersiz bırakmak isterken, bölgede ne olup bittiğinin öğrenilmemesini istiyorlar. Eğer o gazeteci arkadaşlarımız olmasaydı, Van’da helikopterden atılan ve işkence gören o yurttaşları, Newroz’da öldürülen Kemal Kurkut’un vurulma anını öğrenemeyecek ve bunlar ‘terörist’ sayılacaktı” dedi.
Halk gazetecisine sahip çıkmalı
Gazeteci örgütleri başta olmak üzere tüm meslek örgütlerinin bu süreçte tutuklu gazetecilerle dayanışma içerisinde olması gerektiğini vurgulayan Eren, “Bu sorun sadece gazetecilerin sorunu değil. Sözünü ettiğimiz şey, haber, hakikat ve gerçeğin kendisi olduğu için tüm toplumu ilgilendiriyor. Hep halkın haber alma hakkından bahsediyoruz ya halkın haber alma hakkını sağlayacak olanlar gazeteciler değil, halkın kendisidir. O yüzden halk kendi haber alma hakkına ve gazetecisine sahip çıkmalıdır” çağrısında bulundu.
Bu bir cezalandırma yöntemidir
Gazetecilerin bir yıldan uzun bir süredir tutuklu olmalarına rağmen şu ana kadar duruşmalarının görülmediğini belirten MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, bu durumun iktidarın bilinçli politikası olduğunu söyledi. İktidarın bu yöntemle gazetecilerin kendilerini savunma haklarını elinden aldığını dile getiren Ok, “Şimdi bir yıldır hakim karşısına çıkmamış ve kendilerine savunma hakkı imkanı verilmemiş gazetecilerden bahsediyoruz. Bu açıkça ayrı bir cezalandırma yöntemidir. Dava başlayınca hem avukatlar hem gazeteciler büyük olasılıkla o iddianamedeki suçlamaları yerle bir edeceklerdir. Hiçbir suçlamanın hukuki olmadığını ortaya çıkaracaklardır. Yargı ve devlet de bunu çok iyi bildiği için maalesef bunu çok sonraya verip, gazetecilerin hiçbir hukuki zemin olmadan çok uzun yıllar tutuklu kalmasına vesile oluyorlar. Bu da bir intikam ve cezalandırma yöntemidir” diye belirtti.
Kürt medyası her zaman hedefte
Kürt basınında çalışan gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamaların birçok nedeninin olduğuna değinen Ok, öncelikli nedenin Kürt sorunundaki çözümsüzlükle bağlantılı olduğuna işaret etti. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt medyasının her zaman hedefte olduğunu vurgulayan Ok, “Son dönemlerde Kürt sorununda bir tıkanıklık yaşanıyor. Devlet, Kürtlerin kurduğu ve güçlü olduğu kurumlara yönelik ciddi bir baskı ve refleks gösteriyor. Sadece Kürt gazeteciler de değil, Kürt siyasetçiler, hak savunucuları, ekolojistler ve kadın hareketlerine de yargısal taciz uyguluyor. Bu tamamen devletin Kürtlerle olan ilişkisiyle ilgili bir durum. Örneğin ‘çözüm’ sürecinde siyasal iklim daha yumuşak olduğu için hiçbir dava, saldırı ve baskı haberi duymazken, Kürt sorununun tıkandığı dönemlerde devletin ilk hedefi tekrardan Kürt gazeteciler oluyor” şeklinde konuştu.
Gazeteciler bölgede gözümüz kulağımız
Kurdistan’da devlet eliyle yürütülen hak ihlallerinin yaşandığını söyleyen Ok, bu ihlallerin bölgede çalışan Kürt gazeteciler aracılığıyla açığa çıktığının altını çizdi. Bu nedenle Kürt gazetecilerin iktidarın hedefi haline geldiğini belirten Ok, “Bizim bölgedeki kulağımız ve gözümüz o gazeteciler. Orada ne olup bittiğini, polislerin sokakta yaptıkları hak ihlalleri ve karakolda yaptıkları işkenceleri Kürt gazetecilerden öğreniyoruz. Devlette bunun farkında olduğu için hedefe de Kürt gazetecileri koyuyor” diye konuştu.
Ok, iktidarın Kürt sorununu bir kırmızı çizgi haline getirdiğini, bu çizgiyi aşanların ise en başta “yargısal taciz” ile tehdit edildiğini ifade etti. Kürt gazetecilerin tutuklanmasını örnek veren Ok, iktidarın tutuklamalar ile topluma gözdağı verdiğini söyledi. Merdan Yanardağ’ın tutukluluğunu da örnek veren Ok, Kürt sorununa değinen herkesin kırmızı çizgi aştı denilerek tutuklandığını söyledi.
Dayanışma çağrısı
Toplumda tutuklamalara karşı dayanışma duygusunun var olduğunu söyleyen Ok, bu dayanışma halinin büyütülerek sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi. Ok, tutuklu gazetecilerin 11 Temmuz’da görülecek duruşması öncesinde tüm toplumsal örgütleri adliye salonunda yer almaya davet ederek, “11 Temmuz’da görülecek duruşmaya bu örgütlerin katılımı çok önemli. Çünkü mahkemede ki hakimin gazeteci arkadaşlarımızın yalnız olmadığını bilmesi ve hissetmesi gerekiyor” diye seslendi.
Haber: MA / İbrahim Irmak