Kutup bölgelerinde ortaya çıkan buzul erimeleri Cilo Dağları’nda da kendisini gösteriyor. Cilo Sat Buzulları maden sahası olarak işaretlenirken, diğer yandan turizm adı altında bölgede yağmalama adımları festivalle büyüyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Colomêrg’de (Hakkari) 3 bin 400 rakıma sahip Cilo Dağları ve Sat Buzul Gölleri’nde düzenlenen festival bölgenin doğal yapısının yağmaya açılmasını genişletirken, devlet eliyle düzenlenen festivalle halk üzerinde algı yaratılıp yağma da rıza üretilmeye çalışılıyor. Dağ kriyosferi yani buzul göller, insanlığın yarısına tatlı su ve diğer yaşamsal ekosistem hizmetleri sağlayan çok değerli ve mutlak korunması gereken alanlar olarak niteleniyor. Dağ buzullarındaki erime ve olası kirlilikler, bölgede yaşayan insanlar üzerinde doğrudan, buzulların beslendiği nehir havzalarında yaşayanlar üzerinde ise dolaylı etkileri vardır. Gerçekleştirilen festival alanı buzul gölünün kıyısında olması bölge ekosistemi açısından büyük bir tehdit olarak ortaya çıkarken düzenleyici devlet organlarının aynı bölgeyi maden sahası olarak belirlemiş olması, birçok yağma planının festival ardına gizlendiğini gösteriyor.
Halk bölgeden sürülür!
Turizm sermaye çıkarını besleyen özelliğe sahiptir. Ülkelerin sahillerinin yağmalanması, bitki örtüsünün yok edilmesi, doğasının bir daha geri kazanılamayacak şekilde kirletilip bozulması turizmin yıkıcı yüzünün gözlerden gizlenmesi işlevi görmektedir. Cilo buzullarını turizm adı altında sermaye hizmetine koşmak ise doğal yaşama vurulan en büyük darbelerden birisidir. Cilo Dağları ve buzullarına dönük süren çok yönlü saldırı bölge halkının yaşadığı alanlardan sürülmesiyle devam edeceği bugüne kadar dünyada yaşanan birçok örnekte yaşanmıştır. Afrika’da Batılı turistlere “safari turizmi” yaptırmak için bütün bir bölge boşaltılıp kabilelerin silah zoruyla göç ettirildiği bilinen bir gerçektir.
Cilo buzullarının yarısı eridi
Madenlerle kuşatılmaya devam edilen Cilo Dağları’nın eteklerinde büyük vadi buzulunun son 31 yılda yüzde 48 eridiği tespit edilirken en büyük erime ise son 10 yılda yaşandı. 2021 yılında “kesin korunacak hassas alan” kapsamına alındığı ilan edilen buzullarla ilgili çalışma yürüten bilim insanları, buzullarda yaşanan felaketi gözler önüne sermişti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Onur Şatır, buzullardaki erimeyi uydu verileri üzerinden hazırladıkları bir bilimsel makalesi Hollanda’daki bilimsel bir dergide yayımlandı.
‘Büyük bir çözülme var’
Doçent Satır, “Çok net bir kayıp var. Bu kayıp buzulun bütünlüğünü de bozmuş. Dolayısıyla ilerleyen zamanda bu erime devam edecek. Son 30 yılda beklenenin üzerinde bir çözülme söz konusu” dedi. Erimedeki en büyük etkenlerden birinin küresel ısınma olduğunu vurgulayan Şatır, fiziki ve coğrafi koşulların da buz tabakalarını etkilediğini aktarırken buzulların tamamen erimesine yol açan ve açmaya devam edecek olan maden girişimlerine makalede yer vermemesi dikkat çekiciydi.
Erime hızlanacak Kentteki buzullara yönelik çalışma yapan Hakkari Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Nuri Bodur ise “Türkiye’de buzulların yaşının yaklaşık 1-2 milyon yıl olduğunu yapılan incelemelerden biliyoruz. Yaptığımız son gözlemler sonucunda buzullardaki erime sürecinin hızlandığını görüyoruz. Bunun da bölgesel olarak mikro iklim, ekosistem, bitki örtüsü ile tarım ve hayvancılık açısından büyük etkilerinin olduğunu söyleyebiliriz” diye belirtti.
Çok yönlü talan
Kutuplarda buzulların erime sürecinin inanılmaz bir hızla sürdüğü ve yakın gelecekte dünyanın birçok bölgesinde kentlerin sular altında kalacağı ve milyonlarca insanın bu nedenle göç etmek zorunda kalacağı tespitleri yapılıyor. Bununla birlikte milyonlarca hektar tarım arazisi deniz sularıyla kaplanacağı ve bu durumun dünyada gıda krizini büyüterek yine milyonlarca insanın açlıktan öleceği gerçeği ile yüz yüzeyiz. Bu süreç hızla gelişirken doğal alanların mutlak korunması gerekirken Cilo Sat Gölleri’nin de içinde bulunduğu bölge hem milli park hem turizm alanı hem de maden sahası olarak işaretlenmiş olması Türkiye’de ikiyüzlülüğün önemli bir parçası olarak öne çıkıyor.
72 bin dekar alan maden sahası
Colemêrg’de 2020 Ağustos ayında 7 bin 186 hektar (71 bin 186 dekar) doğal alan içinde bulunan 5 bölge için ihale yapılmıştı. İhaleye çıkan 5 bölgenin tamamı şirketlerin yaptığı noktasal taleplerdi. Cilo Sat Gölleri ve Korgan köyü, Derecik’teki Govend Dağı ile kent merkezine bağlı Ördekli (Kotranis) köyü vadisi ve Nebirnav Yaylası maden bölgesi olarak belirlenirken, bu bölgelerde madencilik başlaması halinde neler yaşanacağını düşünmemiz gerekiyor. Colemêrg için hazırlanan MTA raporlarında; krom, kurşun, çinko, bakır, titanyum vd. madenler bulunduğu belirtilirken çinko ve kurşun rezervinin 40 milyon ton olduğu iddia edilmişti.
Cilo kuşatma altında
Hakkari Valiliği, Türkiye Kurşun ve Çinko Çalışma Grubu, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü, İl Özel İdaresi, Hakkari Üniversitesi ile Ticaret ve Sanayi Odası’nın (TSO) desteğiyle “Kurşun-Çinko Çalıştayı” düzenlenmişti. Çalıştayın hedefi Colemêrg coğrafyasını yerle bir edecek özellik barındırıyor. Çalıştay için Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (DAKA) hazırladığı fizibilite raporunda, “Hakkari-Şırnak bölgesi, Türkiye’nin en büyük çinko-kurşun provensi (aynı türden birden fazla yatak) ve 100 milyon ton düzeyinde kurşun-çinko potansiyeli içermektedir” denilirken Türkiye Kurşun, Çinko Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk çalıştayda yaptığı vurgular yağmanın birçok koldan ilerlediğini ortaya koydu. Öztürk, “Burada büyük yataklar var. Potansiyel var” sözleriyle bölgeye dair sermayenin ilgisini uyandırmaya çalışıyordu.