CPT “İşkenceyi Önleme Komitesi” değil. Bu, kamuoyunu oyalamayı amaçlayan ve zaman zaman gazını almaya çalışan kocaman bir yalan!
Kürt halkının gözünde CPT işkenceyi meşrulaştırma komitesidir, nokta! Susmak onaylamaktır, diye bilinen yaygın bir söz vardır. CPT İmralı Ada Hapishanesi’nde yaşanan tecrit ve izolasyon politikasının sadece susarak onaylayanı değil en temel meşrulaştırıcı gücü ve ortağıdır aynı zamanda.
Sayın Öcalan’a karşı geliştirilen mutlak tecride daha önce “koster bozuk, hava muhalefeti” gibi gerekçeler (yalanlar) dayanak gösteriliyordu. Şimdi de disiplin cezaları gerekçe gösteriliyor. Tecrit ve izolasyonun bir devlet politikası olduğu çuvala sığmayan mızrak gibi ortada.
İmralı Ada Hapishanesi’ndeki uygulamaların elbette diğer hapishanelere yansımaları oluyor. Mevcut durumda gündemi en çok işgal eden sorunlardan bir tanesi İdare Gözlem Kurulları tarafından tutsakların infazlarının yakılması. Hapishanelerde görevli İdare Gözlem Kurulları sadece hükümlünün hapishane sürecini değerlendirmiyor. Mahkeme sürecinde pişmanlık göstermediğine de bakarak adeta yeniden yargılıyor.
Kurullar, devrimci yurtsever tutsaklardan intikam almak için çok kullanışlı İsviçre çakısı haline gelmiş durumda. Bırakmak istenmiyorsa şipşak tutsağın iyi halli olmadığı gerekçesi yaratılıyor. Cezaevi kurallarına uymadığı, suyu tasarruflu kullanmadığı, cezaevinin aktivitelerine katılmadığı, fazla kitap okuduğu, arama sırasında personele yardım etmediği, imamla görüşmediği, görüşme esnasında güldüğü, marş okuduğu, Kürtçe türkü söylediği, halay çektiği ve örgütle arasına mesafe koymadığı en yaygın kullanılan gerekçelerden oldu.
Gerçek olan tek şey düşman hukuku ile tutsaklara yaklaşıldığı. Hal böyle olunca İdare Gözlem Kurulları’ndan olumlu bir şey beklemek kendini kandırmak olur. Kurullar yoluyla keyfi bir biçimde, özellikle 30 yıl ve üstü cezaevlerinde tutulan, hasta olan ve tahliyeleri gelen siyasi tutsakların infazlarını yakarak şartlı salıvermeleri zorlaştırıldı. Gerçek şu ki, itirafçı değilseniz ve nedamet getirmiyorsanız infazınız yakılıyor.
Seçimler bitti ama tartışmaları devam ediyor. Son seçimlerde alınan sonuçlardan sonra tek merkezden yürütülen ve HDP’yi KDP gibi kendi halkına ihanet eden milliyetçi bir çizgiye çekmeye çalışanların “HDP Kürt sorununu çözmekten uzaklaştı” ve “HDP, Kürtlerin temsiliyetini yok sayıyor” söylemi kuyruklu bir yalan. Bu tür kişiler daha önce “HDP’yi MİT ve ABD kurdu” ve “HDP marjinal sola teslim oldu” yalanını söylüyorlardı.
Son zamanlarda kimi güçler tarafından yönlendirildiği belli olan ve “pozitif eleştiri yapıyorum” diyenlerin HDP’ye giydirmeye çalıştığı “dar, bölgeci, milliyetçi” gömleğini yırtıp atmak en devrimci tutumdur. Yeniden yapılanırken politik çıkış yapma imkânı bu tutumda gizlidir.
HDP’ye yönelik hem devlet tarafından hem de ilkel milliyetçi çevrelerden saldırılar var. Kürtleri ve Türkleri ayrıştırma ve çatıştırma politikaları Gladyo pratiğidir. Gladyo’nun ayrıştırma taktikleri en çok da Kürtler üzerinde tezgahlanmaktadır. Seçimden bu yana birçok mecrada yapılan saldırılara özel savaş denmesi bu yüzdendir. HDP’ye yönelik saldırıların altında Gladyo gerçeğini görmek ve buna göre tedbir almak doğru olacaktır.
Gladyo oyunları ancak Demokratik Ulus perspektifi ile boşa çıkarılabilir. HDP enternasyonalist anlayışla doğdu, büyüdü, gelişti ve bugünlere geldi. Sadece Kürt’e dayanan bir anlayış Kürtleri dar bir bölgeye hapseder, tüketir ve politikasız bırakır. Böylece ortalık KDP’ye kalır.
Her kim ki HDP’yi Türkiye sosyalist hareketlerinden koparmak ya da Emek ve Özgürlük İttifakı’nı dağıtmak, parçalamak ve güçten düşürmek istiyorsa o kişi KDP’nin, AKP ve MHP’nin değirmenine su taşımış olur. Bunu iyi niyetle yapmak bu gerçeği değiştirmez. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleştirilemez, Türkiye demokratikleştirilmeden de Kürt sorunu çözülemez. Bu yüzden Türkiye sosyalist hareketleri ile girişilen her ortak çalışma Kürt sorununun çözümüne hizmet eder. Gerisi lafı güzaftır.
Son olarak kimi AKP’lilerin yaptığı açıklamalardan sonra “yeni çözüm süreci” gibi söylemlerin tamamının yalan olduğunu vurgulamak bile gereksiz. AKP ve MHP buldukları ve bulacakları her fırsatta Kürt’e dair ne varsa çökertmeye çalışacaklardır. Haliyle, AKP ve MHP gitmeden de herhangi bir çözümün gelişeceğini düşünmek kendini sonsuz bir yalana kaptırmak olur. Umut gerçektir ama sahte umutlarla kafa karıştırmak yalandır.