Hacettepe Üniversitesi’nin Mereş merkezli depremlere dair inceleme raporunda, binaların el ile ufalanabilecek kadar düşük kalitede beton dayanımına sahip oldukları belirtildi
Hacettepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, 6 Şubat Mereş depremlerinden etkilenen illerde yaptığı yapı stokları incelemelerine dair raporunu yayımladı. Raporda Hatay ile ilgili, depremde kentte büyük yıkım meydana geldiği ve fazla sayıda betonarme binanın yıkıldığı kaydedildi.
Yıkılan binaların çoğunlukla şehir merkezinde ve 4 katlı olduğuna dikkat çekilen raporda, “Enkazda yapılan incelemelerde binaların el ile ufalanabilecek kadar düşük kalitede beton dayanımına sahip oldukları, düz donatıların sıyrıldıkları ve yetersiz sıklıkta ve çapta kullanılan etriyeler arasında burkuldukları gözlenmiştir. Ayrıca yıkılan binaların çevresinde benzer yapısal özelliklerdeki binaların kimi zaman yapısal hasarsız olarak depremi atlatabildikleri görülmüştür. Bunun temel sebepleri arasında görece olarak az hasar almış binalarda, yapısal kusurların azlığı, işçilik ve yapım kalitesinin daha iyi olması, tasarım gerekliliklerinin daha fazlasının yapısal sisteme eklenmiş olması sıralanabilmektedir” şeklinde belirlemeler yer aldı.
Yumuşak kat düzensizliği
Hatay’da hasarlı binaların dışarıdan yapılan ilk incelemelerinde göze çarpan problemlerin yumuşak kat düzensizliği ve ağır çıkmaların olduğuna dikkat çekilen raporda, özellikle giriş katları iş yeri olarak kullanılan birçok binada, bu durumun daha sık gözlendiği ifade edildi. Raporda, bu tip binaların giriş katlarında kat yüksekliklerinin fazla olması ve dış cephelerde dolgu duvar bulunmamasının “yumuşak kat” olarak adlandırılan düzensizliğin oluşmasına yol açtığı vurgulandı.
Güçlü kiriş-zayıf kolon sorunu
Raporda Semsûr için yıkılan binaların büyük bölümünün 1999 öncesi yapılan eski yapılar olduğu kaydedilirken, normal betonarme binalarda “zayıf kiriş-güçlü kolon” tasarımının önemine dikkat çekildi. Raporda, “Burada kolon, kiriş ve döşeme betonlarının beraber döküldüğünü düşünecek olursak, kiriş güçlü olduğu eksende döşemeyi de güçlendirmektedir. Üstelik bazı büyük döşeme açıklıklarını geçmek için döşeme ve kiriş derinlikleri artırılmaktadır. Bu şekilde ‘güçlü kiriş-zayıf kolon’ sorunu ortaya çıkmaktadır. Kahramanmaraş merkezli bu depremlerde, bu durumun yıkıcı bir sorun olduğu gözlenmiştir” denildi.
Düşük kalite beton
Dîlok’da ise Hatay’da olduğu gibi yıkılan binaların düşük kalitede beton dayanımına sahip olduğu, düz donatıların sıyrıldıkları, kolonlarındaki düz donatının oranının yetersizliği, yetersiz sıklıkta ve çapta kullanılan etriyeler sonucu kolonlarında burkulmaların gözlemlendiği bulguları yer aldı.
Sıvılaşma sonucu çökmeler
Mereş’in Bazarcix (Pazarcık) ilçesindeki yapılarda ise “asmolen döşeme” kullanımının çok yaygın olduğu belirtildi. Bu döşemelerin, 1999 depreminde dolgularının yuvalarından çıkarak daire içindeki insanların ölümlerine neden olması sonrasında yasaklandığına dikkat çekilen raporda, “Depremden etkilenen diğer illerde yapılan incelemelerde de benzer sorunlara rastlanıldı. Ayrıca inceleme yapılan tüm bölgelerde sıvılaşma kaynaklı çökmeler ve yapısal hasarlara rastlanıldı” diye vurgulandı.
Her yapının dijital ikizi olsun
Raporda yapı denetim sistemine yeni bir bakış açısı getirilmesi gerektiğine dikkat çekilerek, “Yapı denetim sisteminde her bina için bir dokümantasyon tutulması ve bu dokümantasyonda bina inşaatının her aşamasındaki ilerlemenin fotoğraf ve videolarla belgelenip, toplanan verilerin yapıya ait dijital ikizin oluşturulması aşamasında kullanılması gerekiyor” diye belirtildi. Raporda, zemin etkisinin özellikle binaların deprem sırasındaki performansları üzerinde oldukça yüksek olduğu belirtildi. Raporda, “Bu durum gerek yerleşim yerlerinin seçilmesi gerekse de yapı temellerinin tasarımı sırasında ayrıntılı zemin etüdü yapılması ve zemin etkilerinin (örneğin olası sıvılaşabilir tabakaların) mutlaka göz önüne alınması gerekliliğini bir kez daha açık bir şekilde göstermiştir” denildi.
Kaynak: MA