Rejim icraatlarına LGBTİ+’lara karşı yürütülen linç kampanyası ile başladı, gazeteci Merdan Yanardağ’ın tutuklanması ile bildiğimiz üslup ve yöntemleri uygulamaya devam ediyor. Böylece seçim sonrası parçalı muhalefetin iç tartışmaya boğulmuş durumlarını da fırsat bilerek seçim öncesi belirlediği stratejisinden vazgeçmeyeceğini göstermiş oldu.
Ve seçimlerde yaratılan milliyetçi dalganın rüzgârını arkasına alarak yeni türbülanslarla devam edeceğinin işaretini vermiş odu.
Merdan Yanardağ’ın Kürt hareketine mesafeli yaklaşımı biliniyor. Bu mesafe kişisel tutumundan çok savunduğu politik görüşleri nedeni ile farklı.
Yanardağ’ın tecrit ile ilgili hukuksal normları ifade etmesi üzerine kopartılan fırtınanın tutuklanmasından öte farklı siyasi nedenleri olduğunu düşünüyorum.
Ülkenin “bekası” için rejimi yeniden yapılandırmak isteyen bir siyasi blokun yanında durması gereken bütün milliyetçi, ulusalcı siyasi çevrelerin muhalif dahi olsa rejimin sınırları içerisinde muhalefet etmesi isteniyor.
TELE 1 programında Yanardağ sanırım laf lafı açarken bu çizgiyi aştı!
İktidarın öncelikli politik hedefi farklı bir düşüncenin cezalandırılmasından daha öte Kürt siyasi hareketine yaklaşanı “yakarım” mesajıdır.
Konuya ilişkin Millet İttifakı’nın en iri müttefiki İYİ Parti konu Kürt sorunu ve tecrit olunca Yanardağ’ı eleştirerek siyasi iktidara açık çek verdi.
Böylece İYİ Parti rejimin sınırları içerisinde muhalefet yapacağının sinyalini Yanardağ’ın yanında durmayarak bir kez daha teyit etti. Bu konuda Millet İttifakı destekçisi birçok gazeteci ve yayın organı da yaklaşık İYİ Parti çizgisinde tutum aldı. Gelinen noktada Cumhuriyet Halk Partisi tabanında çok sevilen Yanardağ’ın aleyhinde başlayan tartışmaların da yapıldığını düşünürsek, bu toplumsal mühendisliğin eklektik muhalefeti dağıtma operasyonunun başlangıcı olarak kabul edebiliriz.
Değişim beklentisinin gerçekleşmemiş olmasının yarattığı moral bozukluğu halen devam ederken, ekonomik krizin derinliği, toplumu nefessiz bırakacak düzeyde yoksullaştırması, siyasi iktidarın kaçınılmaz olarak daha otoriter, baskıcı, hukuksuz, polis devleti rejimini pekiştirmesi kaçınılmazdır. Toplumu kutuplaştırmada becerikli bir politika uygulayan iktidar, hak arayan, haksızlığa itiraz eden özgürlükleri için mücadeleden vazgeçmeyen bütün toplumsal kesimleri susturmak için hukuk tanımaz uygulamalarına devam edecektir.
İktidar kof muhalefet cılız!
Şu ana kadar Cumhuriyet Halk Partisi Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde almış olduğu % 48’lik halk desteğini etkili bir muhalefete dönüştürecek bir güven vermekten uzak duruyor.
Yeşil Sol Parti ve Halkların Demokratik Partisi başta olmak üzere sosyalistlere, sendikalara, sivil demokratik platformlara bu konuda önemli bir toplumsal sorumluluk düşüyor.
Birlikte yaşadığımız bu coğrafyada, birlikte muhatap olduğumuz faşizan ve hukuksuz uygulamalara karşı birlikte mücadele etmek zorundayız.
Platform ve bileşen hukukunu aşan politik merkez şart
14 Mayıs seçim sonuçları bize halkların ortak geleceğini belirleyecek politik bir merkezin inşa edilmesinin şart olduğunu işaret ediyor. Bu siyasi iktidara onay vermeyen milyonlarca yurttaşımızın aktif siyasete katılmasını sağlayacak bir politik aklın yeniden yapılandırmasını zorunlu kılıyor.
3. Yol paradigması toplumsal çürümeye neden olan sistem siyasetlerinin dışında başka bir yolu işaret ediyor.
Bu yol parlamentoda etkili, sokakta diri bir mücadele programıyla gerçekleşir.
Sahici muhalif siyaset gücünü toplumsal örgütlerden alır. Toplumsal örgütlerin etkisizliği iktidar karşısında muhalefeti güçsüz kılar. Etkisiz siyasetin sistem içine ya da parlamentoya sıkıştığını deneyimleyen bizler, hantal bürokratik yapılarla egemen siyasete benzemek istemiyorsak, yapmamız gereken yapılan eksikliklerin tekrar edilmesine müsaade etmemek gerekiyor.
Bu nedenle yeni siyasetin inşa süreci, işçi hareketini, güvencesizleri, kent yoksullarını, ekoloji hareketini, gençlik hareketini, kadın mücadelesini kapsayıcı bir örgütlenme ile birlikte düşünmek zorundadır. Ancak o zaman Demokratik Cumhuriyet için sürdürülen mücadelede etkili olabiliriz. Ancak o zaman Kürt halkının eşit yurttaşlık talebini güvence altına alabiliriz, farklı inanç, kültür ve kimliklerin haklarını kendi dışındaki güçlerle etkili hale getirebiliriz. Kutuplaştırma siyasetinin boğucu etkisini boşa çıkartabiliriz.
Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına, TİP Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluk halinin devam etmesine, yıllardır uygulanan tecrit politikasına, haksız hukuksuz bir şekilde hapsedilen binlerce insanımıza, grevi yasaklanan işçilere, ekolojik yıkım ve talan politikalarına karşı sahici tutum almak istiyorsak usulen yapılan açıklamalar ve cılız tepkilerle iktidarı seyretmeyelim…