Paralı askerlerin tarihi eskiye dayanır. Paralı asker, sivil yaşamda “kiralık katil” olarak tanınır. Seçim öncesi SADAT örgütü çok konuşuldu ve başkanının Bakanlar Kurulu’nda yer alması eleştirildi. Kemal Bey kapılarına kadar gitti ama görüşme yapamadı. Seçimden sonra da konu sanki kapandı. Akşener, bu konuya hiç değinmedi. Diğer ittifak partileri de sessiz kaldı. Bugünlerde bu konu tamamen kapanmış görünse de bu teşkilat halen varlığını sürdürüyor. Ülkemizde güvenlik konusunda birçok legal kuruluş var ayrıca hiç kabullenilmeyen illegal şiddet kuruluşları da var. En vahimi de bu kuruluşların devletin bilgisi dahilinde kurulan silahlı güçler olması. Akşener, bu güçleri çok iyi tanır ve “başbakan” olsaydı bunları açığa çıkartabilir miydi? Ülkenin en karanlık dönemlerinde iç işleri bakanlığı yapan bir kişi suçluların üzerine gidebilecek miydi? Kürtleri içinde eritmeyi düşünen bir siyasi yapı ile hiçbir Kürt partisinin bunlarla ittifak yapmasına gerek yoktur. Kürtler için sözde değil özde olan yaklaşımlar önemlidir.
Rusya’nın da Wagner adı altında benzer bir kuruluşu var. Ukrayna Savaşı’nda belirgin bir şekilde savaşa dahil oldu. Şimdi kendi kurdukları paralı askerlerle Rus Ordusu karşı karşıya geldi. Putin, bunları ihanetçi olarak nitelendirdi. İç savaşın eşiğine geldiler. Ülkeyi günlerdir tedirgin eden iç savaş tehdidi şimdilik rafa kaldırılmış görünüyor. Ama şu da bir gerçek; kurulan paramiliter yapılar her zaman toplum içinde tehlike oluşturacaktır. Bu gelişmeler NATO’nun elini de güçlendirdi. Türkiye’de de bu gibi yapıların olmasının acısını yıllardır çekiyoruz ve bu gruplar ortadan kalkmadığı sürece de toplumdaki tedirginlik maalesef devam edecek. Korucuların durumu buna en güzel örnek. Ayrıca Hizbullah terör örgütünün yaptıkları da bilinen bir gerçek.
Hukukun işlediği bir ülkede sorunların daha çabuk çözüleceği herkesin kabul ettiği bir konu. Cezasızlık devam ettiği müddetçe, ortak eşit haklarda yaşama yolunda önümüze birçok engel çıkacaktır. Özellikle de kadın hakları konusunda yaşananlar gerçekten vahim. Kadın cinayetlerinin bu kadar artmasının nedeni de “erkek” toplumun hukuksal bir cezaya tabi tutulmaması. Yalnız bu hukuksuzluklar değil tabi ki. 30 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilmeyen insanlar var bu ülkede. Gün yok ki hukuksuzluk yaşanmasın. “Ben başkan olduğum müddetçe o cezaevinden çıkamaz” adaletiyle yönetildiğimiz bir ülkede yaşıyoruz.
Çocuklarımızın geleceği konusunda toplumsal çalışmalar örgütlülük içinde hayata geçirilmelidir. Bu konuda bizlere düşen en büyük görev geleceğimizi kurtarmaktır. Bir an önce yanlışlıklar düzeltilmeli önümüzdeki yerel seçimlere kadar bir saat bile gecikmeden çalışmalara başlanmalıdır. Yerelde başarılı bir çalışma ülkeyi de değiştirebilir. Bu çalışmalar bilinçli yerel yönetim kadroları ile başarılı olacaktır. En önemlisi meclis oluşumudur. Umudumuzu korumak zorundayız, umarım umudumuza darbe vurulmaz.