PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin giderek derinleşmesinin tüm topluma yayıldığını aktaran ÇHD üyesi Avukat Yağmur Kavak, ‘Tecridin hukuksuz, sessizliğin politik olduğunu’ söyledi
Uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, o tarihten bu yana İmralı’da ağır tecrit altında tutuluyor. Abdullah Öcalan’a yönelik İmralı’da uygulanan özel sistem son 28 ayda ise mutlak iletişimsizliğe dönüşmüş durumda. En son 25 Mart 2021 yılında kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı 4-5 dakikalık yarıda kesilen telefon görüşmesinden bu yana Abdullah Öcalan’dan hiçbir haber alınamıyor. Aile ve avukatların yaptığı tüm başvurular ya yanıtsız bırakılıyor ya da “disiplin cezası” gerekçesi ile reddediliyor. Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit ve haber alamama durumuna ilişkin başta Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) olmak üzere tüm uluslararası kurum ve kuruluşlar ise sessizliğini koruyor.
Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Avukat Yağmur Kavak değerlendirmelerde bulundu.
Sadece fiziksel tecrit uygulanmıyor
Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinde çokça hak ihlallerinin yaşandığına dikkat çeken Kavak, başta sağlık olmak üzere infaz yakmalarıyla birlikte derinleşen hak ihlalinin baş gösterdiğini aktardı. Tutsakların avukat ve aile görüş haklarının kısıtlandığına işaret eden Kavak, bununla birlikte tecridin yaşandığını tecridin çok büyük bir problem olduğunu söyledi. Öcalan’a yönelik sadece fiziksel bir tecrit uygulanmadığına dikkat çeken Kavak, “Tüm hakları ellerinden alınıyor ve tüm iletişimleri kısıtlanıyor, büyük hak ihlaline sebep oluyor. Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları da der ki bir kişi fiziksel olarak suç işlemiş sıfatıyla tutuklanmış olabilir. Ama kişinin hak ve ifade özgürlüğü hakkı korunmaya devam eder” dedi.
Ağırlaştırılmış bir hak ihlali
İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’a vurgu yapan Kavak, “Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit devletin hapishane politikalarına ilişkin çok şeyi gösteriyor. Tecrit meselesi bir sınırlama ve hak ihlaline varan bir noktada ve ağırlaştırılmış bir hak ihlali. Tüm avukatlar başvuru girişimlerinde bulunuyor fakat hiçbir yanıt gelmiyor. Avukatın kendi müvekkilleri ile görüşememesi herkes için büyük hak ihlalidir. AYM kararlarına aykırıdır. Söz konusu Öcalan olduğunda CPT ve Türkiye sessizliğe bürünüyor. Bunlar programlanmış bir kısım. CPT başta olmak üzere diğer kurumlar da aslında bu sessizliğe gömülmüş durumda” şeklinde konuştu.
Tecride sessiz kalmak politiktir
Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin tüm topluma yansıdığını kaydeden Kavak, tecrit politikalarının tüm siyasi tutsaklara da sirayet ettiğini aktardı. “Bugün Abdullah Öcalan’a yarın tüm herkese tecrit uygulanır” diyen Kavak, bu gün Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, sistematikleşen bir hak ihlaline dönüştüğünü Sessiz kalmak bu yönüyle de uygulanan tecridin hukuksuzluk, devam eden sessizliğin ise politik olduğunu söyledi.
Ses çıkaralım
Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizliğe dikkat çeken Kavak, sosyal, fiziki birçok boyutu içerdiğini belirterek aylardır hiçbir haber alınamadığını belirterek şunları söyledi: “Sağlığı ne durumda onu bilmiyoruz. Bu gün bir kişiye yapılanlar bundan sonraki süreçlerde ve diğer cezaevleri için de çokça anlam ifade ediyor. Aslında vermek istediği mesajdır bu. Devlet sindirme politikasını sürdürüyor. Yaşanan hak ihlallerine kimsenin sessiz kalmaması gerektiğini ve net bir tavır ortaya koymak gerekiyor. Tecridin her boyutuna karşı, infaz yakmalara karşı, hak talebiyle mücadelenin büyümesi gerekiyor. Cezaevlerindeki tüm hak ihlallerine karşı çıkmak gerekiyor. Toplumdaki tüm sivil toplum kuruluşları, dernekler, demokratik örgütlerin cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ses çıkarması ve mücadeleyi yükseltmeleri gerekiyor.”
Haber: Elfazi Toral/Jinnews