Seçimlerin ardından çok şey tartışılıp durdu. Sanki dünyanın en meşru ve demokratik seçimlerinden biri yaşanmış gibi Yeşil Sol Parti (YSP) ve Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) karşı çok ciddi bir linç ve itibarsızlaştırma kampanyası başlatıldı.
Bu kampanyanın Kürt düşmanları, HDP’nin Türkiye’yi demokratikleştirme felsefesi ile esas aldığı Türkiyelileşme politikasını “Türkleşme” olarak çarpıtan ve karşı çıkan Kürt milliyetçileri tarafından başlatılıp sürdürüldüğünü ve buna da kimi a-politiklerin alet olduğunu tekrarlayıp durmayacağım ancak önemle belirtmek istediğim başka bir şey var.
Bilindiği gibi seçim sürecinde YSP’ye aday adaylığı için çok sayıda kişi başvurdu. Seçim sonrası HDP fikriyatını daha da güçlendirme ve kalıcılaştırma temelinde yeniden yapılanma tartışmalarında açığa çıkan bir husus oldukça dikkat çekici.
Aday adaylığı sürecinde neredeyse partide yatıp kalkanların büyük bir bölümünün aday gösterilmediğini öğrendikten sonra kaybolduğundan, bir daha partiye gelmediğinden ve bu kişilerin çalışmalara katılmadığından söz ediliyor.
Buna bir de aday gösterilip de sırasını beğenmeyenlerin çoğunluğunun çalışmadığı da ekleniyor. Yani yerellerde koskoca seçim çalışması her türlü zorlukta partisine bağlı kişilerin omuzlarına yükleniyor.
Aday adayları ile HDP İstanbul il binasında yapılan toplantı çok coşkulu geçerken adaylar netleştikten sonra buranın ölü sessizliğine boğulmasının nedenini iyi sorgulamak lazım. Demek ki milletvekilliğine hizmet alanı olarak değil de iktidar alanı olarak bakan bozuk ve kirli bir anlayış var.
Kim ki bahsettiğimiz bu tanımlara uyuyorsa bu yazının başkahramanı ta kendisidir, başkası değil. Bütün sorumluluğu kendi dışında görmenin ve istenilen elde edilmeyince sorumluluğu büyük bir özveri ile çalışan birkaç kişiye yüklemenin gayri ahlakiliği de işte tam da buradadır. Kastım elbette ki iyi niyetli ve dürüstçe yapılan eleştiriler değildir.
Bu denli gözü kara ve koltuk sevdalısı kişiler ne ara Kürt siyasi hareketinde alan bulmaya başladı? Haklı olarak halk tarafından bu durum sorgulanıyor. Eğer bir düzeltme yapılacaksa bu noktanın da gözden kaçırılmaması ve bu tarz kişilere açılan alanın kapatılması gerekir.
Kürt siyasi hareketini yakından tanıyan herkes çok iyi bilir ki, parlamento olmazsa olmaz bir şey değildir. Önemsiz de değildir ama sadece halka daha güçlü hizmet etme alanıdır. Yani Kürt halkının özgürlüğü için yegâne hizmet mekânı değildir. Milletvekilliği parti mutfağında bardak yıkamaktan daha değerli değildir. Her ne kadar kimilerinin asıl amacı bu olsa da amaç değil araçtır.
Siyaset alanı sadece Meclis değildir ve siyasetin yolu Ankara’dan geçmemektedir. Siyaset yapmak isteyenler için esas alan sokaklar, mahalleler ve köylerdir. Toplumsal sorunları çözmeye dayalı girişilen her adım siyasettir. Bir aksakallı dedenin yaptığı da siyasettir, bir sanatçının, edebiyatçının yaptığı da…
Kürt halkının dili, kimliği ve kültürü için bir şeyler yapmak isteyenler mutlaka kendilerini ifade edebileceği alanlar bulabilir ama sadece mevki makam peşinde olanlara alan kapatmak en büyük çalışma olur.
Bu yazının başkahramanı olan kendini geri çeken ve hiçbir çalışmaya katılmayanlar, milletvekilliğine seçilseydi kendilerini yaşatmaktan ve popülist bir tarzla kendilerini konuşturmaktan başka ne yapacaklardı? Hiçbir şey! Demek ki onlar için Kürt halkının yaşamış olduğu bunca acının ve vermiş olduğu bedelin hiçbir önemi yok. Varsa yoksa kendi kişisel hırsları ve çıkarları.
Önümüzdeki yıl yerel seçimler yapılacak. Belediye Eşbaşkanlığı, il meclis üyeliği için muhtemelen yine binlerce kişi başvuru yapacak. İşte bu süreçte pirinci taştan ayıklar gibi bu tarz kişilikleri ayıklamak gerekiyor. Yolu hiçbir şekilde siyasi partiden geçmeyenlere itina ile ya sokakta, mahallede, köyde çalış denmeli ya da kapı gösterilmeli. Kirli insanlara alan kapandığında dürüst ve temiz insanların daha görünür olacaklarından şüphe etmemek gerekir.
Söz gelimi Gimgim, Farqîn, Lice, Elbak ve Pirsûs gibi ilçelerde siyasi partinin yönetimi ve ilçe eşbaşkanı olmak için istekli davranmayanların mesele belediye eşbaşkanlığı olunca aşırı istekli olmaları ne anlama geliyor sizce?
Bu tür yerleşim yerlerinin ilçe başkanlığına bir kişi zor bela bulunurken nasıl oluyor da belediye başkanlığına adaylık için binlerce kişi koşar adım başvuruyor? Bu sorunun yanıtını sizlere bırakıyorum.
Kendi çıkarı dışında hiçbir şey düşünmeyen, buram buram bencillik kokan bu kişilerden nasıl olur da bir halkın özgürlüğü için mücadele etmesi beklenebilir?
Sanal medyada yanlış adaylar çıkarıldı yaygarası koparanların bu kişiler olma ihtimali ne kadar yüksek sizce? Onlara göre kendileri dışında çıkarılan her aday yanlıştır. Bu yüzden hoşnutsuzlar. Emekten uzaktırlar ve asla değiştirecek, geliştirecek bir şey yapmazlar. Onlar için daima başkaları suçludur. Daima eleştiri adı altında saldırıp dururlar.
Dili çatallaşan, inşa etmesi gerekirken yıkan, sorumluluğu kendi üzerinden atan, negatif eleştirilerle değerlere saldıran, tabiri caizse birer ruh emici olan ve bin bir emekle açığa çıkan değerler üzerinden kendilerini yaşatmayı amaçlayan bu kişilerden partiyi arındırmak en devrimci görev olsa gerek.
Demokratik siyasette dürüstlük, güven, emek ve hesapsız çalışmak, görev ne olursa olsun yapmak en temel esaslardandır. Bu özelliklere sahip olmayanlar, uzak durulması gerekenlerdir. İkiyüzlülük sadece yüzünüze karşı samimi ve nazik davranırken arkanızdan sizi eleştirip dedikodu yapmak değildir. Muhataplarına eleştirilerini yapacakları imkanlar olmasına rağmen bunu görmezden gelip tepkilerini sanal medya mecralarına taşırıp halkın kafasını karıştırmak da ikiyüzlülüktür. Ve ikiyüzlü insanlar güvenilmezdir!