”Gizli tanık” uygulamasıyla yapılan yargılamaları değerlendiren Avukat Nuray Özdoğan, yargılamaların kamu değil siyaset adına yapıldığını belirterek, ”Gizli tanık’taki amaç haksız yere yargıladıkları kişiler için hukuki kılıf bulmaktır” dedi.
27 Aralık 2007’de kabul edilen ve 5 Ocak 2008’de Resmi Gazete’de yayınlanan “Tanık Koruma Kanunu”nun ardından davalarda “gizli tanık” ifadeleri görünür hale geldi. Özellikle toplumsal muhalefete yönelik şimdiye kadar pek çok davada kullanılan “gizli tanık” meselesi, 2009 sonrasında başlatılan “KCK” operasyonlarında neredeyse her dosyanın temelini oluşturdu. Birçok siyasetçi, gazeteci, çocuk ve genç, bu uygulama yüzünden yıllarca cezaevinde kaldı ve cezalara çarptırıldı.
‘Gizli ihbarcılık’
“Gizli tanık” uygulamasına ek olarak 31 Ağustos 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamına giren suç faillerinin yakalanmasına yardımcı olanlara veya yerlerini, yahut kimliklerini bildirenlere para ödülü verilmesine dair İçişleri Bakanlığı yönetmeliği yayınlandı. “Gizli ihbarcılık” ve “gizli tanık” gerekçesiyle bugün Türkiye’de siyasetçilerden gazetecilere bir çok kişi yargılanıp, cezalandırılıyor.
Son olarak Diyarbakır merkezli yapılan ve 141 kişinin gözaltına alındığı operasyonda tutanaklara 19 Eylül 2018 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne yapıldığı ileri sürülen 2037860 sayılı ihbar telefonu üzerine operasyon başladığı ortaya çıkmış ve gizli tanıkların beyanları olduğu tutanaklara yansımıştı. Aralarında gazeteci Kibriye Evren ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Mehmet Şerif Çamçı’nın da bulunduğu 25 kişi bu ihbarlar ve tanık beyanları gerekçesiyle “örgüt üyeliği ” iddiasıyla tutuklandı.
‘Tutuklatıyor, serbest bıraktırıyor’
Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasının sonra da “gizli tanık” meselesi üst perdeden tartışılmaya başlandı. Brunson, gizli tanık ifadeleriyle tutuklu bulunurken, ABD yaptırımları sonrası görülen davada gizli tanıklar ifadelerini çekti ve Brunson serbest bırakıldı. Bu durum, yargıdaki “gizli tanık” meselesinin siyasi iktidarın aracı haline getirilmesi olarak yorumlandı.
‘Siyasetin güdümüne girmiş yargı’
”Gizli tanık” uygulamasını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Berivan Altan’a değerlendiren Avukat Nuray Özdoğan, şunları dile getirdi: “15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında her ne kadar ‘FETÖ ile mücadele’ adı altında bir süreç başlatıldığı söylense de 2009 ile bugünü karşılaştırdığımızda aslında aynı zihniyetin devamını görüyoruz. Kürt siyasetini, Kürt siyasetçilerin çalışmalarına dair düşmanlığın devam ettiğinin göstergesi.”
Cemaat eliyle başlatılan “KCK ” operasyonlarının faillerinin bugün yargılandığını hatırlatan Özdoğan, “Ama onların yürüttüğü davalar ise hala devam ediyor. Soruşturmaları açan, delilleri toplayan savcılar hakkında yargı içerisinde ‘FETÖ olarak örgütlendin, yapılandın’ diyorsunuz ama bu yargı mensuplarının soruşturmalarını hukuka uygun görüyorsunuz. Çünkü orada yargılananlar muhalifler, Kürt siyasetçiler. Bu düşman siyasetinin devam ettiğinin göstergesidir. Hukuki argümanlarımız bir işe yaramıyor çünkü yargı toptan bir siyasetin güdümüne girmiş durumda” ifadelerinde bulundu.
‘İstisnai yöntemdir’
Özellikle bu dönem aktif bir şekilde kullanılan “gizli tanık” uygulamasına dikkat çeken Özdoğan, şöyle devam etti: “Gizli tanık denilen şey bir Amerika’da bir de Almanya’da kullanılıyor. Aslında çok büyük suç örgütleri için kullanılan istisnai yöntemdir. Türkiye’de uygulamaya konuldu ve Anayasa Mahkemesi’ne de başvuruldu. AYM’de bir çok karşı oy yazısı vardı. Biz o zaman bu konuda çok uyarmıştık. TMK kapsamında ve 2 yıl üstü yargılamada kullanılmasının çok tehlikeli olduğunu ve bunun araç haline getirileceğini söylemiştik.”
‘Gizli tanığın var olup olmadığını da bilmiyoruz’
Tüm uyarılara rağmen bu yasanın getirildiğini söyleyen Özdoğan, “Gizli tanık meselesi bu dönemin ürünü olarak yorumluyorum ve geçmişte bu dönemler için hazırlık yapılmış. Şuan politik yargılamaların tamamında biz gizli tanıklarla karşılaşıyoruz. Siyasetçileri, siyasetten alamayacakları için bir gizli tanık uyduruluyor. O gizli tanığı bizim sorgulamamız, soru sormamız mümkün olmuyor. Hatta gizli tanığın var olup, olmadığını da bilmiyoruz. Bir dizi tanık beyanı geliyor dosyaya ve o gizli tanık beyanı yargılanan insanların yıllarca cezaevinde kalmasına yeter sebep görünüyor. Yargı gizli tanık beyanlarını esas almaya başladı ve bugün biri bir ihbarda bulunuyor ve kendinizi gözaltında buluyorsunuz” diye konuştu.
Siyaset adına yargılma
Özdoğan, son olarak şunları söyledi: “Kamu adına yargılama yapılmıyor, siyaset adına yapılıyor. O zaman o gizli tanık onların tanığı oluyor. Gerçekten gizli tanık var mı ben ondan da şüpheliyim. Normalde gizli tanığa soru sorma koşulları var ama hiçbir dosyamızda bu imkan sağlanmıyor. Sadece ifadesi yer alıyor tek bir gizli tanık ifadesi cezalandırılmaya yeterli görünmeyince bir bakıyoruz emniyet başka bir dosyadan pat bir gizli tanık ifadesi daha gönderiyor. Buradaki amaç haksız yere yargıladıkları kişiler için hukuki kılıf bulmak. Döneme ve duruma göre kullanılan bir araç. Kanunu olmasına rağmen gereğini yerine getirmeden yapıyorlar. Süreklileşen bir hukuksuzluk ve adaletsizlik ile ne ülke yönetimi olur ne de bir iktidar sürer.”