Rus paramiliter firması Wagner’in şefi Prigozhin, 25000 kişilik ordusunu Ukrayna’dan çekerek Rostov’u ele geçirdi. Rusya sınırları içinde bulunan Rostov, Ukrayna savaşının hayati destek noktalarından biri. Asker, silah ve cephane sevkiyatı buradaki askeri üs üzerinden gerçekleşiyor. Kentteki askeri birlikleri nötralize eden Wagner güçleri kuzeye ilerleyen bir konvoy oluşturmuş bulunuyor. Prigozhin, Moskova’ya kadar sürecek bir ‘Adalet Yürüyüşü’ başlattığını bildirdi. Amacını, Rus genelkurmay başkanı ve savunma bakanını devirmek olarak açıkladı.
Prigozhin’in kadim dostu Başkan Vladimir Putin, bu girişimi vatana ihanet olarak niteledi ve ‘sırtından bıçaklandığını’ söyledi. Gözlemciler, Wagner konvoyunun 1000 kilometre mesafedeki Moskova’ya kadar ilerlemesine fazla ihtimal vermiyorlar. Hava gücünün Rus genelkurmayı elinde olması nedeniyle, herhangi bir çatışmanın Wagner’in sonunu getirebileceği değerlendiriliyor. Ama Wagner güçlerinin zaten savaş bezgini olan resmi ordudan daha üstün muharebe yetenekleri yanında kara ve hava kuvvetlerinden kopuşlar ve taraf değiştirmeler olma ihtimali bu tabloyu değiştirebilir.
Ukrayna devlet başkanı Voladimir Zelenski, yakın iktidar çevresiyle birlikte olanları izlemekte olduğu mesajını verdi. Oldukça keyifli bir seyir olmalı.
Türkiye yönetimi de kadim kuzey komşusunda olanları kuşkusuz yakından izliyor. Çünkü Türkiye, Rusya’da bir Wagner darbesi, bastırılan bir darbe girişimi ya da uzun bir iç savaş sürecinden en çok etkilenecek ülkeler arasında bulunuyor.
Kuzeyde bunlar olurken güneyde, Kuzey Suriye şeridinde de bir hareketlenme gözleniyor. Sahadaki güçlerden hemen her biri, ileri pozisyon almak için hamlelerde bulunuyor. Savaşa çözüm üretme amaçlı Astana zirvesi, geçtiğimiz hafta belli ki son kez Astana’da yapıldı. Çünkü Kazakistan devleti artık bu toplantılara ev sahipliği yapmayı istemediğini ifade etti. Bu, muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri’nin perde arkası müdahalesiydi ve Putin’i çok kızdırmış olmalı.
Astana toplantısı, özellikle Erdoğan ve Esad yönetimleri arasında bir diyalog oluşma ihtimali açısından önemliydi ancak Suriye tarafının ülke topraklarındaki Türk askeri varlığının sonlanması koşulunu yinelemesi, bu beklentiyi yine suya attı.
Barış masasındaki gerilim, Rusya takviyeli Suriye güçlerinin Türkiye destekli Heyet Tahrir Şam grubunun kontrol ettiği bazı alanlarda ilerlemesinin üzerine geldi. Bu hamle, cihatçılarla birlikte Türkiye’yi de rahatsız ediyor. Öte yandan yine Astana öncesi, Türkiye kaynaklı SİHA suikastları bu kez sivil Kürt yöneticileri hedef aldı. Türk ‘devlet aklı’ Suriye’deki Kürt varlığına saldırmak için her fırsatı kollamakta olduğunu, çatışmanın bütün taraflarına hatırlatmış oldu.
Kuzey Suriye’deki özerk Kürt varlığı, Türkiye kadar Suriye rejimini de rahatsız ediyor. Bu nedenle, Astana’da Kürt karşıtlığı üzerinden bir anlaşma ihtimal dahilindeydi. YPG güçlerinin ABD desteğine sahip olması, Erdoğan iktidarı kadar Rusya’yı ve Suriye rejimini de rahatsız ettiği izlenimi veriyor. Suriye’nin topraklarında istemediği bir başka askeri güç olan ABD ise yine Astana arifesinde Suriye içindeki üslerine F22 jetleriyle takviye yapmış bulunuyor. Bu da, ABD’nin boş durmadığı ve Suriye’deki hareketlenmeye paralel hamleler yaptığı anlamına geliyor.
Suriye kökenli gazeteci Hüsnü Mahalli, Türkiye’deki bütün sorunların Suriye’deki savaş haliyle ilişkili olduğunu söylüyor. Tabii ki Mahalli’nin sunduğu çözüm, Ankara’yla Şam’ın Kürt karşıtlığı üzerinden işbirliği önerisini de içeriyor. Bunun gerçek bir çözüm olacağı şüpheli olmakla birlikte Mahalli’nin baştaki tespiti doğru görünüyor. Seçimlerde kilit sorun olarak öne çıkan mülteci meselesinden ekonomik kriz ve uluslararası itibara, oradan laik sisteme yönelik tehditlere kadar birçok temel meselenin kökü Suriye iç savaşına dayanıyor.
Dünyanın iki süper gücü, ABD ve Rusya Türkiye coğrafyasının kuzeyinde ve güneyinde çatışma halinde. Her iki çatışmada da taraflar arasında denge tutturarak kendi ‘yerli ve milli’ hedeflerini gerçekleştirme çabası içindeki Erdoğan yönetimi, yeni hamleler karşısında kantarın hassas topuzunu kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya.
Kuzeyde ve güneyde düğümlenmiş savaş halleri yakın zamanda çözülebilir ve komşularındaki huzursuzluklarla ayakta duran AKP devleti zora düşebilir. HDP/YSP başta olmak üzere siyasal muhalefetin barıştan yana ilerici unsurların içine girdikleri yeniden yapılanma süreci içinde bu dış etkileri dikkate almaları gerekir.
Prigozhin belki de darbe girişimini ‘Adalet Yürüyüşü’ olarak adlandırırken Kılıçdaroğlu’nun altı yıl önceki aynı adlı hamlesine gönderme yapıyordu. Tabi bu gönderme, baskıcı otoriter rejimler altında adalet yürüyüşünün nasıl bir formata sahip olması gerektiği konusunda bir eleştirel öneri de içeriyor olabilir.