Türkiye ekonomisi için ”krizden malul olmuş sakatlı bir ekonomi” tanımlaması yapan İktisatçı İzzettin Önder, yapılan tedavilerin hep geçici olduğuna dikkat çekerek, ”Krizin neden oluştuğuna bakılmalıdır. Türkiye, verilen desteği taşa toprağa bu kadar yatırmasaydı böyle olmazdı” dedi.
İktisatçı Prof. Dr. İzzettin Önder, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi ve hükümetin ekonomi politikalarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. Dövizdeki dalgalanmanın ve çok sayıda firmanın konkordato ilan etmesinin ekonomik krizin en net göstergesi olduğunun altını çizen Önder, “Ekonomik kriz ülkede kronik bir hastalık gibi seyrediyor. Türkiye ekonomisi krizden malul olmuş sakatlı bir ekonomidir. Yapılan tedaviler ise hep geçici oluyor” dedi.
‘İMF makyajı siyasi fırsat sağladı’
Şu an yaşanan krizin 2000’li yıllarda uygulanan ekonomi politikasıyla alakası olduğunu belirten Önder, “Türkiye 2000’li yıllarda IMF’ye yapısal sorunlarıyla gitti. IMF ondan yararlanarak Türkiye’nin lehine bir program yaptı. IMF politikalarıyla Türkiye’nin yapısal sorunları derinden irdelenmedi. Sadece bu sorunların üzerine makyaj çekildi. Asıl sorun da buydu zaten. O makyaj siyasi fırsat sağladı. Bir takım parıltılar toplumun gözünün önüne sürülerek 16 sene yürütüldü” diye belirtti.
‘İMF’ye gitmekten korkuyorlar’
Türkiye’nin yılsonunda borç vadelerinin dolduğunu ve bu nedenle para bulması gerektiğinin altını çizen Önder, “Ehveni şer olarak adlandırdığım IMF herhangi bir ülkenin altyapısına bakılacak şekilde kurulmadı. Gelişmiş ülkeler için kuruldu. Onun için IMF altyapıya bakmaz. Bize geldiğinde ne yaptığımıza ne ettiğimize bakmadı zaten. ‘Şu kadar borcunuz var, faizler burada, fiyat burada, şöyle şöyle yapın, bu borçları ödeyin’ demek istedi. Ve o program çok değişik bir şekilde uygulanarak IMF’ye olan borç bitti. Ama bu hiçbir şey ifade etmedi. Çünkü o borçlarımız bitti, özel borçlarımız arttı. Dolayısıyla hükümet IMF’ye gitmeye şu anda korkuyor” diye konuştu.
Zenginlerden servet vergisi
Borçların ödenmesi noktasında bulunacak para meselesinde iktidarın şeffaf olması gerektiğini vurgulayan Önder, “Bu çok önemli. Bir yerden bir şekilde bu para bulunacak. İç kaynaklardan bu parayı bulmanın tek yolu var. Halka zam yaparak o para bulunmaz. Ama bunun bir yolu şudur. Ben bu olacaktır demiyorum. Çünkü bunu yapmak çok zordur. Bunu 1995’lerde TÜSİAD önerdi ama yapılmadı. Bir seferliğine büyük zenginlerden binde 1-2-3 oranında bir servet vergisi almak. Ama tabi bunu firmalar karşılayacaktır. Bu durumda da iktidar gider. O yüzden bunu yapamazlar. Daha büyük bir ihtimal dışardan bulunmaya çalışılacak
‘Şeffaf olunmalı’
Alenilik konusunda iktidarın izlemesi gereken olgunun ne olması gerektiği üzerine konuşan Önder, “Eğer Katar’dan para gelecekse ya da başka bir milletten alınacaksa bilinmedik hamleler yapılmamalı. Ne olup bittiğini halkın bilmesi lazım. Yani Katar’a Boğaz’da arsalar mı satılıyor ya da bir şirketler uyguna mı satılıyor. Veya başka bir şey mi yapılıyor. Bunu insanların bilmesi lazım. İçerideki servet transferi yabancılara bir şeyler yapıldığında dolar düşer tabi. Bu bir kötülük alametidir. İyilik alameti değildir aslında. Onun için aleni bir iktidar gerekiyor. Umarım bunu yaparlar. Yani Katar’a biz Boğazda şu arsaları verdik. Bu açık bir şekilde söylenmelidir” şeklinde konuştu.
‘Sorun yapısal’
Bütçe kötüyken zamların kaçınılmaz olduğuna değinen Önder, “Daha baştan başlarsak bu kriz yapısal bir krizdir ve kritik bir durumdadır. Bu sorunları uzun vadeli bir programla planlı olarak ama diğerlerinde farklı olarak yıllık programlara indirgeyerek yapmalı. Bu 5 sene sürebilir. Ama Türkiye’nin başka bir yolu yok. Bu şekilde davranılmalı ama böyle davranılmıyor. Böyle olsaydı eğer, biz de halk olarak bu fedakarlığa katlanır en sonunda bir yere geleceğimizi bilirdik. Ama bu böyle yapılmıyor. Orta vadeli bir program ekonominin piyasa teslim edilmesi demektir. Bence yanlışlık burada oldu. Ama bu politik oportünitedir. Çünkü hükümet Türkiye’nin temel sorunun yapısal olduğunu bir türlü kabul etmiyor. Krizi kabul etmek ise bunun alt kademesidir. Zaten kriz bunların sonrasında gelişen bir şeydir” dedi.
‘Sermaye ve politika bir arada’
Önder, artan fiyatlar karşısında yüzde 10 indirim yapılmasının bir anlamı olmadığını belirterek, “Piyasa hakimiyeti olduğu zaman orada politikacı hakim değildir. Orada sermaye hakimdir. Ama sermayede politikacıyla beraber iş yürütüyor. Sermaye ile politikacı karşılıklı oyun oynuyor. Ve arada halk eziliyor. Bu çok açıktır. Hatta politikacı ikinci durumdadır. Önce bir kamçı gösterir. Önce sermayedarlara gülerler onların istediğini yaparlar. Çünkü iktidarda kalmak isterler” diye belirtti. Türkiye’deki bu soruna reel bakılması gerektiği vurgusunu yapan Önder, politikacı ile sermaye iş birliğinde tedbirler alınması gerektiğini söyledi.
‘Desteği taşa toprağa yatırdınız’
Altyapısal sorunların irdelenmesi gerektiğinin altını çizen Önder, “Krizin neden oluştuğuna bakılmalıdır. Vaktiyle destek olarak verilmiş olan paraları siz vadesi geldiğinde ödeyebilecekken döndürüp kendi ülkenizi yönetebilecek şekilde kullanmadıysanız krizi yaratan sizsiniz. Bu çok önemli. Türkiye böyle mi yaptı? Evet, Türkiye bu kadar taşa toprağa parayı yatırmasaydı böyle olmazdı. Taşa toprağa yatırılan para aslında faizi yükseltir. Çünkü bu ödemeyi güçleştirir ve riski arttırır. Buralara bu yüzden geldik. Ha bu sırada ABD oyun oynadı mı? Oynamış olabilir. Oynamadı diyemem. Ama ben ABD’ye kızamam. Benim dönüp kendime bakmam lazım. Bu ortamı eğer ben sağladıysam. Ben kendime dönüp bakmak durumdayım” dedi.