HDP Ekonomi ve Tarım Politikalarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Rıdvan Turan, Merkez Bankası’nın faiz artışı, beklenenin altında gelip piyasalarda hoşnutsuzluk yaratırken faiz artışının tek başına çare olmadığını söyledi
Merkez Bankası yeni başkan Hafize Gaye Erkan yönetimdeki ilk politika faizi artışını, 27 ay sonra 650 baz puan olarak gerçekleştirdi ve faiz yüzde 15’e çıktı. Piyasaları memnun etmeyen bu faiz artışının geniş emekçi kitleleri ve Türkiye halkları açısından ne anlam ifade ettiğini HDP Ekonomi ve Tarım Politikalarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Rıdvan Turan değerlendirdi.
Faiz artışı kurtarıcı değil
“Faiz artışı bir enstrüman olarak kullanılır” diyen Turan, faiz artışının ekonomiyi durgunluğa sürükleyeceği, büyümeyi azaltacağı, dolayısıyla istihdamı azaltacağı bilinen şeyler olduğunu söyledi. Her koşulda faiz artışına bir tür kurtarıcı olarak bakmanın doğru olmadığına dikkat çeken Turan, “Burada iktidarın planı, özellikle vurguladığı şey aslında bir imaj değişikliğiydi. Hem Merkez Bankası’nın hem Hazine ve Maliye Bakanlığının değiştirilmesiyle birlikte dünyaya makul olarak görülen, Ortodoks ekonomi politikalarına dönme potansiyelini içlerinde barındıran kişilerin bu makamlara getirilmesiyle esasen Türkiye ekonomisinin dışarıdan sıcak parayla fonlanmasını sağlanacaktı. Tabii sadece bu isimler geldiği için dışarıda dolanan para Türkiye’ye gelmez. Onları çekmek için de faiz artışı bir enstrüman olarak kullanılıyordu. Faizin artmasıyla birlikte sıcak para Türkiye’ye gelecek, doğrudan yatırım olarak ekonomiye bir tür aşı vazifesi görecekti. Bunun için de 25 puana çıkan bir faizin ancak böyle bir süreci tetikleyeceği iktisatçılar tarafından söylene geldi. Görülen o ki; açıklanan rakam, yabancı kaynak girişini cezbedecek bir miktar değil” diye konuştu.
Kur artmaya devam edecek
Böylesi bir faiz oranının piyasaları tatmin etmediğini söyleyen Turan, “Enflasyon üzerinde azaltıcı bir etkiye sahip olması mümkün değil. Yani harcamaları kısarak faizin artması, hanelerin harcamalarını kısmalarına sebep olan ve dolayısıyla da talep çekişli bir enflasyonun azalmasına sebep olacak bir faktör olarak iktisatta gösterilir. Bunu sağlaması ön görülüyordu. E bu da sağlanmayacak. Kur da artmaya devam edecek, zaten ediyor” dedi.
Nas karambole gitti
Turan, Türkiye’nin ciddi bir döviz krizi riskine işaret ederek, “Belli ki seçtikleri yöntem, faizi böyle tedrici olarak artırmak biçiminde devam edecek. Tabii biz burada her şeyin bir imaj çalışmasından ibaret olduğunu, Saray vesayetinin hala Merkez Bankası üzerinde bir biçimiyle sürdüğünü gördük. Dolayısıyla bu insanlar kendi başlarına bütün yatırımcıyı çekecek olan insanlar değil, ancak buna uygun enstrümanları geliştirebilirlerse, ona uygun para politikalarıyla bu mümkün olabilirdi. Bir anlamda dağın fare doğurduğunu söylemek mümkün olabilir. Bu arada ‘nas’ da karambole gitti. Cumhurbaşkanı’nın faiz konusundaki en büyük başvuru kaynağıydı biliyorsunuz. Enflasyonun ve kurun yükselmeye devam etmesi, bize özellikle maliyeti enflasyonu ya da maliyet yönlü olarak enflasyonun yükselmeye devam edeceğini gösteriyor” diye belirtti.
Çok daha sıkıntılı günler bekliyor
Turan, 11 bin 402 liralık asgari ücret açıklanır açıklanmaz da, enflasyonun düzenli yüksek olduğu bir yerde bunun tekrar açlık sınırının altına ineceğini söyledi. İktidarın ekonomi politikalarının emeğiyle geçinenler başta olmak üzere geniş kesimlere, var olan durumu sürdürebilme imkanı dahi tanımadığını belirten Turan, “Çok daha sıkıntılı günler ücretlileri, işçi ve o pozisyonda çalışan insanları bekliyor” dedi
Daha fazla borçlanacaklar
Turan, Türkiye ekonomisinin ikiz açıklarla malul bir ekonomi olduğunu hatırlatarak, şunları paylaştı: “Bir tarafta cari açığın, bir tarafta devasa boyutlara ulaşmış bir bütçe açığının olması, tabloyu ortaya koyuyor. Bu tür şeyler üst üste eklendiğinde zaten bu kaynakların devşirilmesinin alt sınıflar ve yoksullar üzerinde büyük bir tahribat yaratacağı aşikar. Nasıl değiştirilecekler? Ya daha fazla borçlanacaklar ve bu borcun finansmanı da en fazla ücretliler tarafından sağlanacak, yani tüm toplum borçlanacak ya da maliye politikalarına başvuracaklar ve vergileri, KDV, ÖTV’yi arttıracaklar. Böylece bu vergi biçimiyle yoksullar daha fazla vergilendirilmiş olacak.
Kaynak: ANF