Çanakkale Cezaevi’nde Kürt halkına yönelik baskılara karşı bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin ölümünün üzerinden 25 yıl geçti. Anne Zennure Yüce kızını ve mücadelesini anlattı
Kürt halkına yönelik uygulanan, katliam, asimilasyon ve inkar politikalarına karşı 21 Mart 1998’de Çanakkale Cezaevi’nde bedenini ateşe veren ve sonrasında ağır yaralanarak kaldırıldığı hastanede 17 Haziran’da hayatını kaybeden Sema Yüce’nin ölümünün üzerinden 25 yıl geçti.
Direnişin sembolü oldu
Ardından bıraktığı mektupta “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyen Yüce yıllardır Kürt halkı için direnişin sembolü olmaya devam ediyor.
Ağır işkencelerden geçti
1971 yılında Agırî’nin (Ağrı) Dûtax (Tutak) ilçesine bağlı Qerxelixa Jêrê köyünde dünyaya gelen Yüce, ilkokulu köyde, ortaokulu Dûtax’ta, liseyi öğrenimini ise Agirî’de bitirdi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Sosyoloji Bölümü’nü kazanan Yüce,1991 yılına gelindiğinde Merdîn’de PKK’ye katıldı. 1992 yılının yaz aylarında bir grup arkadaşıyla Agirî’ye dönen Yüce, burada bir ihbar sonucu gözaltına aldıktan sonra yaşadığı işkencelerin ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. 22 yıl hapis cezası verilen Yüce, önce Nevşehir’e ardından Çanakkale Cezaevi’ne sürgün edildi. 21 Mart gecesi ise bedenini ateşe verdi.Yüce, 80 gün İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kaldıktan sonra, 17 Haziran’da hayatını kaybetti.
‘Ateşten köprü yapmak istiyorum’
Kürt halkı için kendini adayan Yüce son mektubunda ise Kürtlere şöyle sesleniyordu: “Mübalağasız, kişiliğimde yaşanan çatışma düzeyinde bin yılların bir çatışmasını hissediyor, duyumsuyorum. Bu, aynı zamanda kendimi aştığım an’ı ifade ediyor. Bunun tesadüf olmadığını biliyorum. Bu durum Başkan Apo şahsında Kürt gerçekliği içinde verilen insanlaşma, sosyalleşme ve özgürleşme mücadelesini, ‘Savaşta Zafer, Yaşamda Özgürlük’ aşamasına gelmesiyle yakından ilişkilidir. Bu dönemin bir emridir. Bu dönem, mücadelenin geldiği bu aşama, tükenmiş bir toplumun tüm öfkelerini, inadını, sabrını ve acısını kendinde biriktiren, büyük intikam savaşını, peygamberlerde dahi görülmemiş bir sabırla yürüten Başkan Apo’nun emeklerinin bir ürünüdür. Bu temelde beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ın ve diğer tüm şehitlerimizin iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newroz’laşmak istiyorum. Diğer Newroz’laşan Berivan, Ronahi, Mirza Mehmet ve Eser yoldaşların izinde kararlıca yürümek istiyorum. Kadının yaşam gücünün, zafer gücünün olduğunu, kadının da yoldaş olabileceğine olan inancımı soylu bir eylemle taçlandırmak isteğimin nedeni; soyluluğu bilinen tüm tanımlarından arındırarak, kendisi basit düşleri büyük insanın erdemi olduğunu haykırmak isteyişimdir.”
Kızının ölüm yıl dönümü dolayısıyla Mezopotamya Ajansı’ndan ( MA) Berivan Kutlu‘ya konuşan Yüce’nin annesi Zennure Yüce, kızını, mücadelesini anlattı.
Kızının yaşamı boyunca paylaşımcı olduğunu belirten anne Yüce, “Herkesle diyalogu vardı, herkes için paylaşımcı bir çocuktu. Biz PKK’yi tanıdığımızda Sema’nın katılım yapacağını bilmiyorduk. Şeyh ailesiyiz fakat hiçbir zaman feodal bir aile olmadık. Ailede kadınlarımız hep özgürdü. Dershane için İzmir’e gönderdik daha sonra ODTÜ’yü kazandı. İki yılın ardından Sema’ya ev tuttuk ben de yanına gittim. 7 Nisan’a kadar Sema ordaydı, ramazan ayıydı. 7 Nisan’da Sema eve gelmedi, aradık, sorduk ama Sema’yı bulamadık. Daha sonra bir arkadaşı bana Beritan’ı göstererek ‘Sema’nın bu kıyafetleri giymesini ister miydin’ diye sordu. Sema’nın gideceği hiç aklıma gelmediği için güldüm cevap vermedim. Daha sonra bize bir telefon geldi ve Sema’nın PKK’ye katıldığı söylendi. O dönem Serhat’ta kadınlar PKK’ye katılınca aileler dışlanıyordu bu yüzden bir süre etrafımızdan gizledik” diye konuştu.
Onu eve getirmemizi istediler
Bir gün evin etrafının askerlerce sarıldığını belirten anne Yüce, “Her yerde askerler vardı. Evimizi aradılar fakat bir şey bulamadılar. Sema’nın PKK’ye katıldığını ve ona ‘yardımcı’ olmamızı istediler. ‘Kızın PKK’ye katılmış, Malatya’da bir ailede kalmış ve ihbarı gelmiş, bize yardım et, kızını getirelim’ dediler. Ben de, ‘Bu ihaneti kızıma yapamam, kızım kendi iradesiyle gitti. Ben aileme ihanete etmem’ dedim. Benim kararlı olduğumu görünce ısrar etmedi. Askerler o gün gitti fakat yıllarca evimize baskınlar düzenlediler, eşimi ve oğlumu gözaltına aldılar işkence yaptılar fakat biz yolumuzdan dönmedik, şerefimizi satmadık” diyerek yaşadıkları baskıları dile getirdi.
Bedeni yanmıştı ama yüzü hala güzeldi
Kızının eyleminin ardından hastaneye kaldırıldığını ve 80 gün boyunca yanında kaldığını hatırlatan anne Yüce, “Uzun bir süre onu görmemize izin vermediler. Daha sonra biri beni gizlice içeri aldı ve Sema’yı gördüm. O asker her nöbetinde beni gizlice çağırır ve Sema ile görüştürürdü. Daha sonra hastane Sema’yı görmeme izin verdi. Sema’nın vücudu yanmıştı fakat yüzüne hiçbir şey olmamıştı, gözlerine ve kaşlarına bakmaya kıyamazdın o kadar güzeldi ki. Yanında oturdum ilk sözü, ‘Serok eylemime kızdı mı?’ oldu. Kızmadığını söylediğimden sonra askerler beni dışarı çıkardı. Sonra Sema’yı uzun bir süre görmemize izin vermediler, daha sonra cezaevi hastanesine nakledildi” ifadelerini kullandı.
Kızımın öleceğini anlamıştım
Sema Yüce’nin cezaevinde rahatsızlandığını hatırlatan anne Yüce, “Daha sonra başka bir hastaneye gönderdiler. Oğlum Vefa, Sema’yı görmek için gelirken yolda kaza yaptı. Bir odada Sema, bir odada oğlum yatıyordu. Hangisinin yanında kalacağıma şaşırıyordum. Sema daha sonra tekrar ameliyat oldu. Aslında ameliyatlık bir şeyi yoktu bilerek öldürmek için ameliyat ettiler. İki gün sonra hastanede onu görmeye gittik, Sema’nın gırtlağını kesmişlerdi nefes alması için artık konuşamıyordu. Yanına gittiğimde Sema’nın öleceğini anladım. Kızımla vedalaştım, daha sonra beni oradan çıkardılar. Ertesi gün hastaneye gittiğimizde babası Sema’nın öldüğünü söyledi” şeklinde konuştu.
Ben kızıma söz verdim
Anne Yüce, kızını defnettikten sonra ona bir söz verdiğini söyleyerek, “Ölene kadar senin yolunda olacağım, senin yolundan dönmeyeceğim dedim. Ailemiz hiçbir zaman partiye ihanet etmedi ve onu büyütmek için çalıştık. Yıllardır bu evde tek kalıyorum, ben ölene kadar onun yanında olacağım, onun davasından dönmeyeceğim. Sema gibi 10 tane çocuğum olsaydı ve bu yolda ölseydi üzülmezdim. Canımız yandı ama gülüşümüz eksik olmadı” dedi.
AGİRÎ