Kızamık hakkında uyarıda bulunan TTB, ‘Kızamık olan bir kişi, aşılanmamış yakın temasta bulunduğu 10 kişiden 9’una bu hastalığı bulaştırabilirdedi’ diyerek alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Merkezi’nde TTB MK Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Esin Şenol’un katılımıyla kızamık hastalığına dair açıklama yapıldı.
Kızamık hakkında kısa sürede yapılması gerekenleri açıklayan Şenol, “Sağlık Bakanlığı’nın reddiyeci ve şeffaflıktan uzak tutumu ülkemizde Kızamık salgınının başladığı 2010 Aralık yılından itibaren değişmemiştir.Toplum aşı konusunda bilgilendirilmeli, yanlış/ yanlı haberlerin sağlık bakanlığı yetkileri tarafından da üzerine gidilmelidir” diye konuştu.
‘10 kişiden 9’una bulaşabilir’
Şenol, “Kızamık olan bir kişi, aşılanmamış yakın temasta bulunduğu 10 kişiden 9’una bu hastalığı bulaştırabilir. Deyim yerindeyse anahtar deliğinden bakana dahi bulaşabilecek kadar bulaşıcıdır. Virüs, havada veya enfekte yüzeylerde iki saate kadar aktif ve bulaşıcı kalır. Eksik aşılı ve aşısız, hatta aşılı kişilere dahi bulaşabilecek güçtedir” dedi.
‘1-9 yaş arası çocuklarda yüksek’
Türkiye’nin, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün Avrupa Bölgesi Kızamık ve Kızamıkçık Raporuna göre, son bir yılda 457 Kızamık vakası ile Rusya ve Tacikistan’ın ardından üçüncü ülke olduğunu belirten Şenol, “Ülkemizde 2023 yılı ilk dört ayında Kızamık ön tanısıyla 2005 kişi incelenmiş ve bunların 1440’ında Kızamık laboratuvar tanısı ile doğrulanmıştır. Kızamık vakalarının büyük çoğunluğu 1-9 yaş grubundadır” dedi.
‘242 kişinin hastaneye yattı’
Kızamık nedeniyle 242 kişinin hastaneye yattığını belirten Şenol, kızamık ön tanısıyla incelenen olgularda aşısız ve eksik aşılıların çoğunlukta olduğunu ifade etti. Şenol, “Özellikle Kızamık komplikasyonları ve ölüm açısından en riskli 5 yaş altında aşılanma durumu açısından vakalar değerlendirildiğinde: 1 yaş altında vakaların neredeyse tümü, 1-4 yaşta ise yarısından fazlası aşısızdır” dedi.
Aşının milyonlarca sakatlık ve ölümü önleyen en başarılı koruyucu halk sağlığı uygulaması olduğunu hatırlatan Şenol, “Ülkemizde bağışıklama programının uygulanması ile yaklaşık 3 milyon çocuk aşı ile önlenebilir hastalığa yakalanmaktan; 30.000 çocuk da bu hastalıklar nedeniyle ölümden kurtarılmıştır” dedi.
Alınması gereken önlemler
“Her çocuğun aşı ile önlenebilir hastalık riskinden arındırılmış bir ortamda doğma ve büyüme hakkı vardır, ödevlisi devlettir” diyen Şenol, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
* Vaka görülen bölgelerde 6/9 ay – 15 yaş arası tüm çocuklara aşılı olup olmadığına bakılmaksızın mutlaka bir doz aşı yapılmalıdır
* Henüz vaka görülmeyen bölgelerde 9 aydan itibaren eksik aşılı çocukların kızamık aşıları tamamlanmalıdır.
* Özellikle ikinci doz kızamık aşı kapsamının yükseltilmesine yönelik özgün bir program geliştirilmelidir.
* İkinci dozun ilkokul birinci sınıftan 48. aya çekilmesi ve sorumluluğunun aile hekimlerine devredilmesi ile performans dışı tutulmasının ortaya çıkardığı 2,5 milyonu bulan aşısız okul çağı çocuk bir an önce aşılanmalıdır.
* Aile sağlığı birimlerinde hemşire-ebe açığı bir an önce giderilmelidir. Hizmet gereksinimi yüksek olan bölgelerde mevcut bir aile hekimi bir aile sağlığı çalışanı yaklaşımından vazgeçilmeli, bu bölgelerde aile hekimi ve hemşire/ebe sayısı artırılmalıdır.
* Tüm döküntülü hastalık yakınmaları kızamık yönünden değerlendirilmelidir.
* Hastanelerde kızamık hastalığının yayılmasının önüne geçilmelidir. Bu bağlamda Sağlık çalışanlarının kızamığa karşı bağışıklanması, döküntülü hastalık yakınmasıyla gelenlerin hızlıca, bekleyenlerle temas süresini en aza indirecek bir akış- mekan düzenlemesiyle hizmet alması, hizmet aldıkları ortamın havalandırılması önemlidir
* Salgın gerçekliğinde yürütülecek aşı kampanyasının bölge tabanlı yapılması zorunludur. Vatandaşın başvurusu ile sınırlı kalınmamalı, sahaya çıkılmalıdır. Mobil aşı istasyonları ile kısa sürede aşı oranı yükseltilmelidir.
* Toplum aşı konusunda bilgilendirilmeli, yanlış/ yanlı haberlerin sağlık bakanlığı yetkileri tarafından da üzerine gidilmelidir.
* Mülteci-göçmen nüfusa yönelik koruyucu hizmetlere yoğunlaşılmalı, aşısız çocuk bırakılmamalıdır.
* Deprem bölgesinde depremzede sağlık çalışanlarını rahatlatan uzun süreli sağlık çalışanı görevlendirmeleri yapılmalıdır. Bu bölgede yaşam ve çalışma koşullarının zorluğu dikkate alınarak teşvik uygulamasına gidilmelidir. Bu bölgede aşının sağlanması ve korunmasına yönelik teknik destek mutlaka verilmeli, tüm aile sağlığı merkezleri ve geçici yerleşim alanlarında aşılar yapılabilir hale getirilmelidir.”
HABER MERKEZİ