Depremzedeleri yaşam alanlarından koparıp, dar alanda depolayarak, barınma sorunu çözülmez. İnsanlar; depolanacak nesneler değildir
Mevlüd Oruç
Depremden bu yana; depremzedeler için, depolama alanları olan, “Çadır Kent”, “Konteyner Kent” ve “Toplu deprem konutları” vb sözler havada uçuşuyor. Deprem bölgesinde; barınma sorunu hala devam ediyor. Çünkü; iktidarın depremzedelerin barınma sorununu çözme diye bir gündemi yoktur. Depremzedeleri yaşam alanlarından koparıp, dar alanda depolayarak, barınma sorunu çözülmez. İnsanlar; depolanacak nesneler değildir. Depremi, fırsata çeviren inanç ve etnik ayrımcı ve avantacı rejimin; depremzedeyi mülkünden koparıp, balık istifi depolamasının ardında; çoğulcu kültürel yapıyı dağıtma ve yüzdelik rant hesapları vardır. “Tekçi resmî ideoloji” üzerine inşa edilen, “Irkçı Müesses Nizamın” en sadık uygulayıcısı, yüzdelikçi tek adam rejimi; barınma sorununu çözemez. Çünkü; depremzedelerin, konteyner kent (!) veya deprem konutları vb; dar alanda depolanmalarının nedeni barınma sorununu çözmek değildir. Tek ırkçı, tek mezhepçi ve yüzdelik komisyoncu rejim için; demografik yapıyı değiştirme ve geniş yaşam, tarım ve zeytinlik alanları, şirketlerin tasarrufuna bırakıp, avantayı cebe atma, önceliklidir.
Yerinde dönüşüm esastır
Çözüm için; çadırlar, konteynerler veya deprem konutları; barınma sorunu olan depremzedenin kendi yaşam alanına, yaşadığı yere, kendi sokağına, ikametgâhına, bahçesine, tarlasına, hayvancılık yaptığı yere ya da yaşamak istediği yere kurulmalıdır. Toplu konteyner, toplu çadır veya toplu deprem konutları vb barınaklarda (depremzede depolarında) kalıp kalmamak; depremzedenin kendi isteğine bırakılmalıdır. Kendi yaşam alanından kopmak istemeyen depremzedeyi; zorla depolama alanlarına mahkûm etmek, insan haklarına ve onuruna aykırıdır. İktidarın görevi; depremzedenin kendi yaşam alanında, imara uygun ve depreme dayanıklı yapılar inşa etmesine yardımcı, destekleyici olmak ve denetlemektir. Yüzyılı aşkın bir süreden beri yolsuzluk rejimlerinde; sık sık yaşanan ekonomik krizlerinden çıkış için, Ermenilerin, Hristiyanların vd. azınlıkların, Alevilerin, Kürtlerin malına mülküne çökme uygulamasına başvuruluyor. Yolsuzluk rejimi; elini azınlıkların emeğinden, birikimlerinden ve yaşam alanlarından çekmelidir. Deprem öncesini ve deprem sonrasını; yönetme kabiliyeti olmadığı anlaşılan, yüzdelikçi komisyon rejimi doğa olayı olan depremi, afete çevirmiştir. Yüzdelik komisyon rejiminin; kentleri, depreme dayanıklı hale getirmediği halde, deprem vergisini, nereye harcadığı ile ilgili muamma sürüyor. Depremden sonra; en hayati müdahale olan arama kurtarmanın, 4 gün geciktirilme acımasızlığının altında ne var? Arama kurtarma ekiplerinin sahaya inmesine kim ve niye engel oldu? On binlerce vatandaşın neden ölüme terk edildiğine ilişkin muamma devam ediyor. Toplumdan ne saklanıyor? Yetkisi ve mevkisi ne olursa olsun; on binlerce vatandaşın ölümüne neden olan gecikmenin müsebbipleri, er geç, yargı önüne çıkıp hesap verecektir.
Endemik kültürlere pogrom
Türkiye’nin, endemik kültürlerinin; en önemli yaşam alanlarından Antakya, Defne ve Samandağ ilçelerimizde, pogromist rejimin, yeniden yapılandırma(ma) uygulamaları, fiili olarak etnik arındırma barındırıyor. Pogrom: dinsel ve etnik nedenlerle bir veya birçok grubun; evlerini, iş yerlerini, ibadethanelerini işgal etmek, el koymak, tahrip etmek, dağıtmak ve göçe zorlamaktır. Depremi fırsata çeviren, toplum mühendisi tekçi rejim; Hatay’da, yapılandırma adı altında azınlıkların habitatlarını dağıtmakta ve bozmaktadır. Evlerine, iş yerlerine mülklerine el koyarak, yandaş şirketlere işgal ettirerek, azınlıklara yaşamı dar ederek göçe itelemek, bölgeyi etnik arındırmadır. Antakya’yı Antakya yapan; Yahudi cemaatinin, Ortodoks, Katolik ve Protestan Hristiyanların, Arap Alevilerinin, Sünnilerin, Türklerin, Arapların, Kürtlerin, Ermenilerin yaşam ve geçim alanı “Kadim Antakya”, seçilmiş otokratik rejimin, yeniden yapılanma soslu saldırıları altındadır. Kadim Antakya’yı kapsayan, 307 hektarın kentsel dönüşüm amaçlı, riskli alan ilan edilmesine ilişkin 4 Nisan Cumhurbaşkanlığı Kararı iptal edilmelidir. Ayrıca, Antakya merkeze bağlı “Dikmece mahallesinde”; toprakların %75’nin acele kamulaştırmaya tabi tutulması, demografik yapıyı değiştirme amaçlı, Arap Alevi yaşam alanını TOKİ’leştirme uygulaması, iptal edilmelidir. Arap Alevi, Arap Sünni, Kürt, Ermeni, Hristiyan vb ülkemizin; kültürel çoğulculuğunun habitatlarında, geri dönüşü imkânsız tahribata neden olacak bütün karar ve uygulamalar geri alınmalıdır.