Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçim Sonuçları üzerine eleştiri ve özeleştiri süreçleri başladı. Bu konuda çok sayıda görüş yayınlandı, röportajlar yapıldı ve partilerin yeniden yapılanma süreçleri üzerine tartışmalar yaşanmaya devam ediyor.
Bu süreçte Yeşil Sol Parti İstanbul 2. Bölge milletvekili adayı olarak yaşadıklarım benim için öğretici idi. Seçim sürecinden önce partili arkadaşlar ile yaptığımız değerlendirmelerde ortaya dile getirdiğimiz çeşitli önerilerimiz ve özellikle de halkın beklentilerinin karşılanamadığı bir durumla karşılaştık. Peki niçin böyle oldu?
İnsan hakları alanında uzun zamandır mücadele eden bir insan hakları savunucusu olarak Türkiye’deki rejimin karakterini ve bu rejimi ayakta tutmak için devlet örgütlenmesinin gerek organik gerekse de fikriyat olarak ne kadar örgütlü olduğu gerçeğine vurgu yapmak isterim.
Türkiye’de özellikle 2014 yılında oluşturulan ve pratikte 2015 ile birlikte hayata geçen AKP-MHP-Ulusalcılar ve ulusolcular koalisyonu/ittifakı resmi devlet ideolojisini yaşatmak için her türlü tedbiri almışa benziyor. Ancak 14 Mayıs 2023 seçim sonuçları göstermiştir ki halkın büyük çoğunluğu (seçim ve sandık güvenliği olmaması nedeni ile yaşanan büyük manipülasyona rağmen) artık bu rejimin demokratikleşmesi gerektiği konusunda hemfikir. Bu koalisyonun fikriyatının sadece Cumhur İttifakı ile Ata İttifakı’nda olduğunu sananlar büyük yanılmıştır. Bu koalisyon aynı zamanda Millet İttifakı’nda da baskın olarak kendisini göstermiştir. Nitekim özellikle CHP Genel Merkezi’nin seçim sürecinde sandık ve seçim güvenliği konusunda “her türlü tedbir alınmıştır” sözünü tekrarlayıp seçim akşamı bu sözünü tutamaması ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre 20 binin üzerinde sandıkta görevlisinin olmaması bir ihmal olarak değerlendirilemez. Anlaşılan ulusalcı ve ulusolcular kendilerinden beklenen görevi layıkıyla yerine getirmişlerdir.
Benim için şaşırtıcı olan ise Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu basit gerçekliği kavramadan, Millet İttifakı adayı üzerinden seçimi kazanabileceğini zannetmesidir. Halbuki, Emek ve Özgürlük İttifakı bir üçüncü seçenektir. Bu seçenek kendi programına uygun olarak kendi adayıyla ve kendi sandık güvenliği teşkilatını kurarak daha hazırlıklı olabilirdi. Tabi bir de tek liste ile girmesi gerekirdi.
Yeşil Sol Parti bünyesinde yaşanacak eleştiri ve özeleştiri toplantılarında paylaşacağım metni çoktan hazırladım. Tabi bu arada geçen zamanda kamuoyuna yansıyan eleştiri ve özeleştiri metinlerinin esasında çoğunun ortak noktalarda buluştuğunu da belirtmek isterim. Bu durum esasında partide görevli siyasetçiler dışında halk tabanının olup biteni rahatlıkla gördüğünü kanıtlıyor.
Seçim sonuçları şunu söylemektedir: Türkiye gibi ülkelerde demokratikleşmeye giden yol gerçek bir çatışma çözüm sürecine girip barış anlaşması ile mümkün olabilir. Son 8 yılda yaşanan 3 seçim bu durumu adeta kanıtlamıştır. Dünyada geçerli bir kural vardır; Kiminle savaşıyorsan onunla barışırsın. Dolayısıyla seçimler yoluyla barış yapacağın iktidarı belirleme şansın yoktur. Nitekim Türkiye’de devlet aklı ne yapıp edip bu seçimi yeniden Cumhur İttifakı’na vermiştir. O halde yapılması gereken şey gerçek anlamda bu iktidardan rahatsız olan çoğunluğun itirazını örgütlemek ve yeni bir barış sürecini inşa etmek gerekir. Cumhur İttifakı’nı yeni bir barış sürecine mecbur bırakmaktan başka bir seçenek şimdilik gözükmüyor. Barış için daha fazla mücadele etmeliyiz.