Revire kolay kolay çıkarılmayan mahpusların, revir doktorundan hastaneye sevk aldıklarında, bunun hayata geçirilmesi çok geciktirilebiliniyor. Bu yüzden, tedavisi erken başladığında sağlığına kavuşabilecekken mahpusun -maalesef- hayatını kaybettiği örnekleri çok yaşıyoruz
Hüseyin Aykol
Günümüzde cezaevlerindeki sorunların başında hasta mahpusların revir ve hastaneye erişim hakkı geliyor sanırım. Revire kolay kolay çıkarılmayan mahpusların, revir doktorundan hastaneye sevk aldıklarında, bunun hayata geçirilmesi çok geciktirilebiliniyor. Bu yüzden, tedavisi erken başladığında sağlığına kavuşabilecekken mahpusun -maalesef- hayatını kaybettiği örnekleri çok yaşıyoruz. Dahası tedavi olsun diye, geçici olarak tahliye olması gereken ağır hasta mahpuslara ya Adli Tıp Kurumu’ndan bu yönde rapor verilmiyor ya da bu yönde rapor olsa da, tahliyesi gerçekleştirilmeyen hasta mahpuslar var. Böylesi tasarrufların sonu ölümle sonuçlanabiliyor maalesef.
Cezaevlerinde çözüm bekleyen ikincil acil sorun ise Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nca şartlı tahliye günü gelen mahpusların ‘ıslah olmadığı’ gerekçesiyle tahliyelerinin ertelenmesidir. Ağırlığını hukukla ilgisi olmayan kişilerin oluşturduğu bu kurullar, aldıkları keyfi kararlarla, sadece bugüne değil, geleceğe dönük sorunlar, adeta kişisel kan davaları biriktiriyorlar. Kişisel gıcıklık üzerinden alınan tahliye erteleme kararları, gerçekten büyük sorunlar biriktiriyor. “Bu konuda yasa var, söz konusu kişiler yasayı uyguluyor”, denilemez. İlgili yasada zaten disiplin cezalarının nasıl ve niçin verileceği son derece açıkken, hukuk normu olmayan kişilerin verdiği bu kararlar kesinlikle keyfidir ve uzun dönemli sorunlar biriktiriyor. İlgili makamlar bu sorunu duysun istiyoruz.
Son dönemlerin gittikçe acilleşen bir başka sorunu ise mahpusların iletişiminde yaratılan zorluklar olmalı. Geçen hafta burada yazdım. Ankara büromuzdan tutuklanan gazeteci arkadaşlarımıza gönderdiğim savunmalarında gerekli belge nitelikli kimi yazılar, bekletildi ve duruşma öncesinde kendilerine verilmedi ve duruşma sonrasında ise -şahıs tahliye oldu notuyla- bana iade edildi.
Bu hafta da, Diyarbakır 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan Abdurrahman Gök’ün bana yazdığı mektubunun ‘sakıncalı’ bulunarak bana gönderilmediği ortaya çıktı. Kendisinin bana gönderdiği boş mektup, ilgili yetkililere çok zarif bir uyarıdır. Gazetecileri haberleri yüzünden tutuklamak hukuken bir skandaldır; onların mektup göndermesine ve almasına engel olmaya çalışmak skandalın üzerine tuz-biber ekmektir. Yetkililer umarım duyar!
* * *
Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlik Cezaevi’nde bulunan Mehdi Boz, 28 Mayıs 2023 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “Arkadaşımız Kamil Turanlıoğlu, 20 yıldan fazladır içerideydi. Birçok sağlık sorunları vardı. 25 Mart 2023 günü Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi’nden buraya sürgün geldi. 16 Mayıs 2023 günü bulunduğu hücrede kalp krizi geçirdi ve Kamil arkadaşımızı sonsuzluğa uğurladık. Hepimizin başı sağ olsun. Kamil ile aynı hücrede kalan arkadaşların anlatımına göre, Kamil bir süredir kalbinde ağrıların olduğunu söylemiş. Bu nedenle, revire çıkmış. Revir doktoru kendisini hastaneye sevk etmiş; ancak aradan haftalar geçmesine rağmen hastaneye götürmemişler.
16 Mayıs 2023 günü öğleden sonra Kamil, havalandırmada sigara içiyormuş. Yanındaki arkadaşlardan biri üst katta, diğeri ise alt kattaymış. Kamil’in aniden yere düştüğünün sesini duymuşlar. Hemen yanına koşmuşlar. Biri Kamil’in kalbine masaj yaparken; diğeri odanın ziline basmış gardiyanlar gelsin diye. İdare gelip, Kamil’i alıp götürüyor. Akşama doğru cezaevi savcısı hücreye gelerek, Kamil’in oda arkadaşları Murat Ergen ve Enes Teker’e Kamil’in yaşamını yitirdiğini söylüyorlar. Sonra da arkadaşların ifadesine başvuruyorlar; nasıl oldu, diye. Arkadaşlarımız, revire gittiğinde hastaneye yapılan sevki gerçekleşseydi, bugün böylesi bir ölüm yaşanmazdı, diyorlar haklı olarak.”
* * *
Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP eski MYK üyelerinden Bülent Parmaksız, birçok partili arkadaşıyla birlikte Kobanê komplo davasından tutuklu olarak yargılanmakta. Kendisi bana yazdığı 28 Mayıs 2023 tarihli mektubunda, seçim sonuçlarının HDP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına ve Kobanê davasında ağır cezalar verilmesine yol açacağından endişe ettiğini belirtiyor, haklı olarak. Ancak halkın en az yarısının bu iktidara karşı olmasını olumlu bir sonuç olarak değerlendirdikten sonra iktidarın gerek kendi yarattıkları ekonomik kriz gerekse de uluslararası dengeler açısından uzun süre iktidarda kalamayacağını öngörüyor.
DÜZELTME: 28 Mayıs 2023 tarihli köşemizde Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu’nun adresini yanlış yazmışım. Doğrusu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’dir. Okurlarımıza duyurur; gazeteci arkadaşımızdan bu hatamızdan dolayı özür dilerim!
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Dicle Müftüoğlu – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Abdurrahman Gök – Diyarbakır 1 nolu Yük. Güv. CİK
Mehdi Boz – Elazığ 2 nolu Yük. Güv. Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi