Kürtler ve Türkiye muhalefeti açısından Cumhuriyetin Demokratikleştirilmesi, yeni toplumsal sözleşmenin yapılması motivasyonu ve fırsatı barındıran ama AKP/MHP içinse yaptıklarının hesaplarının sorulacağı 2023 genel seçimleri bitti.
HDP ve Yeşil Sol Parti bazı taktiksel hatalar nedeniyle isteği sonucu sandığa yansıtamadı. AKP/MHP ise devletin rant ve şiddet tekelini de kullanarak bütün kirli yöntemleri devreye sokup sandıktan istediğini almaya çalıştı.
Ancak bu seçimin gündemi Kürtlerdi. Hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı; Kürtlerin meşru hak taleplerini kriminalize ederek birbirlerine saldırdılar. AKP/MHP ittifakı da Kürt düşmanlığı üzerinden iktidarlarını kurtardılar.
Bunun yanında AKP/MHP ile doğrudan veya dolaylı olarak birlikte hareket ve Kürdi oluşum olduğunu iddia edenler; Kürt siyasal hareketinin Kürtlerin taleplerini göz ardı ettiğini, AKP, Hüda Par aracılığıyla Kürtlerin taleplerinin dikkate alındığını ve Hüda Par’ın Kürt siyasal hareketinden daha Kürdi olduğunun propagandasını yaptılar.
Peki gerçekten AKP/Devlet Kürtlerin bireysel ve kolektif haklarını Hüda Par aracılığıyla tanıyıp anayasal güvenceye alacak mı? Ya da Hüda Par, Kürt siyasal hareketinden daha fazla mı Kürdi? Yoksa AKP/Devlet’in Hüda Par’ı öne sürmesinin nedeni Hüda Par’a yüklenen yeni misyonlar ve verilen yeni görevler mi?
Siyaset sosyolojisi bir toplumu tanımlarken etnik, kültürel ve politik kimlik olarak tanımlar. Bu tanımlamalar toplumun kendisini ifade etme biçimine ve günlük tutumlarına göre yapılır.
Bu nedenle bir oluşuma Kürt denilmesinden ziyade Kürdü nasıl tanımladığınız önemlidir. Kürtleri de kolektif haklara yaklaşımı açısından üçe ayırabiliriz. Etnik Kürt, kültürel Kürt ve politik Kürt.
Etnik Kürt DNA’sı Kürt olan Kürt’tür. Bu grupta Kürt’ün değerlerine saldıran korucuları veya pasifize edici yöntemleri kullanıp Kürtleri asimile eden bir kısım cemaatler ve tarikatlar da bulunmaktadır.
Kültürel Kürt, Kürdün folklorunu, kültürünü, dilini, değerlerini sahiplenir. Ama Kürdün diline, kültürüne, folkloruna, değerlerine bir saldırı olduğu zaman Kürdün değerlerini savunmaz.
Politik Kürt ise kendisinin insan olmasında kaynaklı temel haklar ya da bir halk olmasından kaynaklanan kolektif haklarına bir saldırı olduğu zaman Kürdün değerlerini savunan Kürtlerdir.
Dolayısıyla bu anlamda birini Kürt olarak tanımlarken Kürt dili, kültürü, statüsü gibi kolektif haklarına saldırıldığı zaman savunabiliyor mu? Yoksa devlet aklı ile birlikte hareket eden bir oluşum mu? Öncelikle buna bakmak gerekiyor.
Peki Hüda Par bu tanımlamaların neresinde, Kürt siyasal hareketi bu tanımlamaların neresinde yorumu ve değerlendirmesi size bırakıyorum.
Hüda Par’a yüklenen misyon ve verilen yeni görev nedir?
Osmanlı’da merkezileşme II. Mahmut dönemiyle başladı. Osmanlı merkezileşmeye giderken de Kürt Mirliklerini tasfiye etti. Kürt Mirliklerinin tasfiyesi ile Kürdistan’da otorite boşluğu çıktı. Devlet aklı da 1850 yılları itibariyle otorite boşluğunu Kürdistanı muhafazakarlaşma politikasıyla kendi lehine çevirmek için tarikatlar ve cemaatleri Kürdistan’a yerleştirerek onlara lojistik destek sağlayıp önlerini açtı.
Devletin o günden bugüne Kürdistan coğrafyasındaki bütün tarikatlarla ilişkisi vardır. Bu ilişkiler bazen Nakşi tarikatlar, bazen Nurcu Cemaatler bazen de Hizbullah gibi oluşumlar oldu. Devlet aslında muhafazakarlaşma politikası ile Kürdü, Kürde ve Kürt değerlerine karşı kullanıyor.
1990’lı yıllarda Kürt hareketi Kürt toplumunun kolektif haklarının mücadelesine başladığı andan itibaren çok yüklü saldırıya uğradı. Kültürel/siyasal soykırımlar, köy yakmaların yanında devletin paramiliter resmi gücü olan JİTEM’le faili meçhul(!) cinayetler işledi. İnanan Müslüman Kürtlerin kolektif hakların savunmasının önüne geçmek için de Hizbullah’ı kullandı.
Bugün geldiğimiz noktada bunu görmek gerekiyor. Yani AKP bir Kürt partiyi mi Meclis’e taşıdı yoksa Süleyman Soylu’nun seçim sürecindeki ‘Devletin son yıllarda attığı en önemli adım HÜDA Par’dır. Hüda Par adımıyla hangi stratejik akılla atıldığını, kimlerin önünü tıkatıldığını ve Doğu Güneydoğu’da muhafazakarlık aksının devreye gireceği, bunun için Hüda Par oylarının sayısının önemli olmadığı ve devlet için nicelik değil nitelik önemlidir’ beyanlarında olduğu gibi esasen bir plan çerçevesinde mi Hüda Par’ı Meclis’e taşınmıştır?
Bu planla mütedeyyin Kürtleri manipüle edip, Kürt siyasal hareketini din karşıtı gösterip, dincilik üzerine yeni bir nefret algısı oluşturarak Kürdü Kürde karşı kullanmak, Kürdün kolektif haklarının edinmesini engellemek ve Kürdü Kürde kırdırmaya çalışmaktır.
Hüda Par’a oy veren samimi Müslüman Kürt bu oyunu görmelidir
Buradan şunu söyleyebiliriz. Bir şekilde dini saiklerle Hüda Par’a oy veren Kürtlerin devletin cemaatleri, tarikatları Kürtlere karşı kullandığını ve Süleyman Soylu’nun Hüda Par’ı hangi amaçla Meclis’e taşıdığını görmesi gerekiyor. Süleyman Soylu devlet aklına güvenin diyor, devlet aklı Hüda Par’ı Meclis’e taşıdı diyor. Devlet aklının Kürtlerin lehine iyi bir şey yapmadığı deneyimlerle sabittir. İnançları kullanılarak manipüle edilen mütedeyyin Kürtler şunu bilmelidir ki; zulmün karşısında susan bir anlayış varsa o anlayışta İslami bir referans yoktur.
Hüda Par Kürt olarak Meclis’e taşınmıyor. Devlet aklı Hüda Par’ı devletin bir aparatı olarak gördüğü için onu Meclis’e taşıyor. Devletin Kürtleri muhafazakarlaşmayla asimile etme ve yok etme planı deşifre olmuştur, sıra bu planı bozmakta.