İşte bu noktada Türkiye’deki demokrasi ve halkın hakları mücadelesi ile Kürt demokratik siyasi hareketi aynı kavşakta buluşuyor. Kürt demokratik hareketinin Erdoğan’ın hilesini yenememesi halinde Türkiye halkının bütününü yenik sayacak!
Yıllarca “seçim” gündemlerini başlarından savmaya çalışan, parlamentodan, parlamenter politikadan uzak durmaya çalışan Halkevcilere Haziran İsyanı sonrasında bir şeyler oldu. 7 Haziran ve 1 Kasım’da HDP’ye verdikleri destek yetmezmiş gibi 24 Haziran seçimlerinde hem destek veriyorlar hem de eski Genel Başkanlarını HDP listesinden aday gösteriyorlar.
Ne oldu da Halkevciler sandıkla bu kadar yakından ilgilenmeye başladılar? Halkın Hakları Mücadelesini tatil mi ettiler? Parlamentoculuğa mı kayıyorlar? Kürt halkının sırtından milletvekilliği kazanmaya mı tamah ettiler? Kürt siyasetinin kuyruğuna mı takılıyorlar?
Halkevciler ne yapmakta, nereye varmak istemektedirler?
Öküz altında buzağı aramaya gerek yok; Halkevcilerin seçimler karşısındaki bu tutum değişikliğinin basit bir altyapısı, sade bir mantığı var.
Haziran İsyanı’nın ardından Türkiye’yi adım adım açık faşizme sürükleyen bir süreç başladı. Erdoğan’ın liderliğini yaptığı bu süreç Türkiye’deki bütün siyasi ve toplumsal mücadeleler için belirleyici bir baş mesele haline geldi. Ve ilginç bir biçimde Türkiye tarihinde ilk defa “açık faşizme geçiş” egemen sınıfların iç çelişkilerinin derinliği ve halkın çok büyük bir çoğunluğunu açıkça karşısına alarak yürütülmesi nedeniyle bu kez “durdurulabilir” nitelikte.
Yine ilk kez ve özgün bir biçimde, seçimler ve referandumlar, açık faşizme geçiş sürecinin kilometre taşları arasında yer alıyor. Erdoğan tek adam diktatörlüğüne geçebilmek için “meclis çoğunluğu oluşturmak”, “referandumdan onay almak”, “başkan seçilmek” zorunda. Ama artık çoğunluğu yok. O yüzden zora, tehdide, hileye başvuruyor. Erdoğan en büyük hilesini de Kürt kartıyla yapıyor. Bu kartla Gülen’in yerini MHP’yle, Ergenekon’la dolduruyor. Kürtlerin hakkı olan milletvekilliklerini gaspederek azınlığını çoğunluğa dönüştürmeye çalışıyor.
İşte bu noktada Türkiye’deki demokrasi ve halkın hakları mücadelesi ile Kürt demokratik siyasi hareketi aynı kavşakta buluşuyor. Kürt demokratik siyasi hareketinin Erdoğan’ın hilesini yenememesi halinde Türkiye halkının bütününü yenik sayacak! Erdoğan Kürtlere karşı savaşıyormuş gibi yapıp tüm Türkiye’yi dize getirmeye çalışıyor.
Ama Erdoğan’ın bu hilesinin Türk ve Kürt halkı tarafından yenilmesi halinde Türkiye faşizminin tarihsel yenilgisi de başlayabilir. Bu galibiyetin (yeter şartı değil ama) gerek şartı HDP’nin barajı geçmesi.
HDP’nin barajı geçmesi için birincisi, oylarının %10’lar seviyesinin 3-4 puan önüne taşınması (hile payı) ve ikincisi Kürt demokratik siyaseti üzerindeki ablukanın kırılması gerekiyor.
Halkevciler işte bunu görerek halkın hakları mücadeleleriyle halk saflarında ve solun en geniş kitlesi nezdinde elde ettikleri meşruiyeti, HDP’nin siyasi meşruiyetinin desteği haline getirmeye karar vermişler ve Halkevleri ile özdeş bir kadrolarının HDP’den aday gösterilmesi talebine olumlu yanıt vermişlerdir. Böylece HDP’nin Kürt düşmanlığı üzerinden yalıtılmasına karşı (karınca kararınca) bir “canlı kalkan” oluşturmuşlardır. (Türkiye sosyalist hareketinin çok sayıda canlı kümesi ve diktatörlüğe karşı direnişin simgesel isimlerinin aynı tutum etrafında yan yana geldiği ve ciddi bir anti-faşist sinerji yarattığı da görülmüştür.)
Halkevciler, HDP’nin Kürt sorununa odaklı siyasi programını paylaşmamaktadırlar. Halkevciler, HDP’nin siyasetinde ağırlığı hissedilen liberal yaklaşımın Kürt sorununun çözümü açısından da Türkiye’deki demokrasi ve halkın hakları mücadelesi açısından da doğru olmadığını düşünmektedirler. Ama bu içinde bulunduğumuz anın sorunu değildir. İçinde bulunduğumuz anın sorunu açık faşizme geçişin durdurulmasıdır.
HDP’ye verilen bu desteğin tek anlamı HDP’nin etrafındaki ırkçı-gerici ablukayı kırmak da değildir.
Sandıkta başarılı olmak yetmeyecek. 24 Haziran sonrasında da 8 Temmuz sonrasında da Türkiye’yi büyük bir siyasi fırtına bekliyor. Anti-faşist güçlerin kararlı ve en geniş birliği olmaksızın; ezilen halkın çıkarlarını esas alan güçlerin siyasi mücadelenin bütün mevkilerinde omuz omuza mücadelesi olmaksızın bu fırtınada demokrasiye yol aldırılamayacağı açık. Halkevciler kimi zaman aralarına kama sokulabilen bu heterojen güçler arasında köprüler kurulmasında ve oluşan köprülerin tahkim edilmesinde yararlı olabilirler.
Açık faşizme geçişin durdurulması mücadelesinde oluşturulacak bu yoldaşlıkların faşizmin krizini derinleştirmesi ve halkın demokratik iktidarı için kurucu bir merkezin oluşumuna hayat vermesi mümkündür.
Yani, 24 Haziran’dan ve 8 Temmuz’dan sonra başta HDP milletvekilliği olmak üzere diktatörlük karşıtı vekilliğin rahat bir makam, statü aracı değil ağır ve tehlikeli bir bayrak taşıma görevi olacaktır.
Halkevciler HDP’ye verdikleri bu destekle işte bu mücadele cephesine, faşizmin durdurulacağı geçit noktasına taş taşımakta, varlıklarını faşizme karşı mücadeleye armağan etmek istemektedirler! Faşizme karşı mücadeleye uzanan her eli tutmaya, hamle yapan her omuzu desteklemeye hazır olmalıyız.
Not: Bu yazının geniş versiyonu zamandaş olarak www.sendika62.org’da yayınlanmıştır.