Kürt sorunu çözülmeden demokratik siyasetin yapılamayacağını belirten KCDK-E Eş Başkanı Yüksel Koç, ‘Kürt Sorunun çözümünde temel aktör Öcalan’dır’ dedi
Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarına geri döndüğü 2015 yılında savaş konseptini yeniden devreye koyan AKP, Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlere giderken ittifak adı altında bir araya geldiği partilerle Kürt karşıtlığını sürdüreceğinin işaretini verdi. Bu politikaları nedeniyle Kurdistan’da kurulan sandıklarda 21 yıllık iktidarının en düşük oyunu alan AKP, genel olarak iktidara geldiği 2002 yılında aldığı toplam oy oranına düştü.
Mezopotamya Ajansı’ndan Yüsra Batıhan’a konuşan Avrupa Demokratik Kürt Toplum Kongresi (KCDK-E) Eş Başkanı Yüksel Koç, Kürt sorununda çözümsüzlüğü sürdüren, İmralı tecrit sistemini derinleştiren AKP’nin de başını çektiği Cumhur İttifakı’nın İttihat Terakki anlayışının birleşimi olduğunu belirtti. Türkiye’deki krizlerin temelinde Kürt sorununda çözümsüzlük olduğuna işaret ederek, çözümün asıl adresinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ağır tecrit koşullarında tutulduğu İmralı Adası olduğunu söyledi.
‘Erdoğan anti Kürt siyaseti yürüttü’
Kürt sorunu çözülmeden demokratik siyasetin yapılamayacağını belirten Koç, “Toplumu Kürt düşmanlığı üzerine dizayn etmeye çalışan anlayış, sorunların, kaosların ve krizlerin büyümesine neden oluyor. AKP-MHP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün devlet olanaklarını kullandı. Anti Kürt siyaseti üzerinden kampanya yürüttü. Oysa köylünün, emekçinin, yoksul insanların, öğrencilerin, emeklilerin bu kadar sorun ve sıkıntı yaşamasının nedeni, özellikle Kürtlere karşı savaş harcamalarıdır. Toplum bunun üzerinden kamplaştırılıyor, uluslararası ilişkiler bunun üzerinden dizayn ediliyor. Bu anlamda Türkiye’deki sorunların çözüm anahtarı Kürt sorununun çözümünden geçiyor. Bu seçimlerde bunu bir kez daha gördük” dedi.
‘Şer ittifakı oluştu’
İktidarın kutuplaştırma siyaseti üzerinden kısa vadeli hesaplar yaptığını ve bununla toplumun daha büyük bir kaosa sürüklendiğini belirten Koç, “Mafya devletine dönüşen yapı çözüm üretemez, kendisini tekrarlar. Sorunları daha da büyütür ve krizin ortaya çıkmasına neden oluyor. Şu anda kafatasçı İttihat Terakki anlayışı ile biat kültürüne dayanan, kendinden olmayan herkesi katleden, herkesi hizaya getirmeye çalışan, toplumu biat kültürü ile yönetmeye çalışan DAİŞ anlayışı birleşmiş ve bir şer ittifakı oluşmuştur. Bu ittifak krize, çelişkilerin büyümesine neden olmaktadır” diye konuştu.
‘Kürt sorunun çözümünde temel aktör Öcalan’
Kürt sorununun çözümünde temel aktörün PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğuna işaret eden Koç, “çözüm” adı altında yürütülen süreçte Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye toplumunda sorunların diyalog yoluyla çözülebileceği anlayışının hakim olduğunu hatırlattı. Koç, şöyle devam etti: “Temel aktör Başkan Abdullah Öcalan, 93’ten beri sorunun demokratik ve diyalog yoluyla çözülmesi için adımları atmış, ateşkesler ilan etmiş, başka ülkelere çağrı yapmış ve Demokratik Cumhuriyet projesiyle Kürt halkının kendi kimliğiyle Türkiye sınırlarında yaşamasına dair bir çözüm önermişti. Egemen güçlerin ulus devlet projesine karşı geliştirilen demokratik ulus projesi, özgür yaşam modelini önerdi. Tek çözüm modelinin bu olduğu, başta Kürtler, daha sonra Ortadoğu halkları ve dünyadaki aklı başında tüm çevreler tarafından kabul edildi. Bugün Rojava’da bu model uygulanıyor. Bütün farklı kimlik ve inanç grupları özgür bir yaşamı birlikte inşa ediyor. Türkiye’de çok kimlikli, çok inançlı bir ülke. Türkiye’nin sorunlarını tekçi anlayışla çözemezsiniz. Bu anlamda çözümün asıl adresi İmralı’dır. Kürtlere yaklaşım İmralı’dan geçiyor, çünkü Başkan Apo sıradan bir tutuklu değildir. Milyonlarca Kürt’ün iradesini temsil eden Kürt halkının önderidir.”
‘Asıl mücadele bundan sonra başlıyor’
İktidarın seçimde başarısız olduğunu dile getiren Koç, “Bu kadar manipülasyona, hileye, baskı yöntemlerine rağmen Kürt halkı demokrasinin sınavına öncülük etmiştir. Savaşa, katliama, inkara, faşizme ‘hayır’ demiştir. Demokrasiden, ortak yaşamdan yana tavır koymuştur. Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye’de değişimden, dönüşümden yana olan kesimlerin yüzde 50’si baskılara rağmen bu hükümeti istemiyorum demiştir. Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, bugünden itibaren tartışılmaya başlamıştır. Çünkü demokratik olmayan, eşi benzeri görülmeyen adaletsiz bir seçim olmuştur. Kürtler, kamplaştıran siyasete karşı birleşen, demokrasiye öncelik eden, özgür eşit yaşama esas alan bir tavır ortaya koymuştur. Bu da selamlanması gereken bir tavırdır. Şer ittifakı Türkiye’nin sorunlarına çözüm getiremeyeceği gibi, ömürleri de uzun olmayacaktır. Uzun vadede demokrasi ve eşitlik isteyenler kazanacaktır. Bu seçimlerde ırkçı, kafatasçı şer cephesi yenilgi almıştır. Asıl mücadele bundan sonra başlıyor” dedi.
ANKARA