Seçim sonuçlarına ilişkin yapılan tahlilleri, değerlendirmeleri günlerdir yakından takip etmeye çalışıyorum. Çok kıymetli, dikkate alınması gereken değerlendirmeler ve samimi eleştiriler mevcut. Başarılı olmak isteyen her siyasi parti ve çevre mutlaka bu kıymetli öneri ve eleştirileri esas almak durumundadır.
Seçimden önce olduğu gibi seçimden sonra da toplumun esasında rejim ve iktidarı göndermeye endeksli değişim iradesi ve isteği sürüyor. Fakat bazı kesimlerin “değişim talebinin” yönü ve yörüngesi farklılaştı. Bu kesimler açısından iktidarı ve rejimi değiştirmek amacıyla başlayan motivasyon seçimden sonra “muhalefeti değiştirme” isteğine dönüştü. Elbette değişme-değiştirme iradesi devrimci bir tutumdur ve değişim için yola çıkanların değişmekten korkması söz konusu olamaz. Çok basit bir çıkarım ama; değişmeyen değiştiremez ya da değiştirmek isteyen mutlaka değişmek zorundadır. Bu açıdan hangi amaç ve saikle yapılıyorsa yapılsın bu değişim iradesi ve isteğini bir fırsat olarak görmek, yenilenmek, güçlenerek yeni döneme hazırlanmak özellikle muhalefet ve dahi değişimin öncülüğünü yapan Kürt siyaseti için elzem ve kaçınılmaz hale gelmiştir. Şimdi hepimizin, herkesin şapkasını önüne koyarak meselelere daha köklü çözümler üretmesi, düşünce biçimini, eylem tarzını, siyaset yöntemini yenilemesi hem bir görev hem de herkesin faydasınadır. Bunu yaparken muhalifler hiç kimsenin tesirinde kalmadan manipülasyonlara, yönlendirmelere fırsat vermeden büyük bir özgüvenle bu değişimi gerçekleştirmek durumundadır.
Çünkü değişim iradesine yönelik çok uzun süredir planlı, örgütlü, ince hesaplanmış operasyonlar yapılıyor. Bunu en açık şekilde seçim sürecinde deneyimledik. Toplumun büyük bir kesiminin değişim iradesine derin devlet destekli sağcı-milliyetçi operasyonlar düzenlendi, toplum kuşatıldı. Algı operasyonları ile her türlü dezenformasyonla, değişim bir tehdit ve tehlike olarak pazarlandı. İktidarın gidişi, rejimin değişme ihtimali toplumun yarısına yakını tarafından “beka sorunu” olarak alıcı buldu. CHP ve onun içerisindeki devletçi kanat da bu manipülasyona dünden razı gelerek Türkiye’yi daha da demokratikleştirecek bir dil, söylem ve siyasi hat izlemek yerine özellikle ikinci turda iktidarla milliyetçilik yarışına girdi, “Kim daha milliyetçi?” yarışını haliyle ırkçılık düzeyindeki operasyoncu klikler kazanmış oldu. Operasyonun amacı toplumsal dinamiklere ve dengelere müdahale ederek, muhalefeti de iktidarı da milliyetçi-ırkçı kuşatmaya alıp etkisizleştirmekti, parolası Özdağ-Oğan ikilisinin ifade ettiği gibi “Plana sadık kal” idi ve oyunu kuranlar bu açıdan başarılı oldu.
Seçimden hemen sonra planın-operasyonun ikinci aşaması için düğmeye basıldı. Bu aşamada her şeye rağmen tercihleri, idealleri, gelecek tahayyülleri ve değişim iradeleri teslim alınamayan toplumun yüzde 60’lık kesimi tebaa haline getirilmek isteniyor. Hedefte değişim iradesine öncülük eden Kürt siyaseti başta olmak üzere bütün muhalif toplumsal dinamiklerde bulunuyor. Yöntem basit: Alabildiğine “yenilmişlik” psikolojisini derinleştirmek, iktidarın değişmezliğini, yenilmezliğini geniş kitlelere kabul ettirmek, değişim isteyenlerin mücadele yol ve yöntemlerini tartışmak yerine ahlaki değer yargılarını ve bu kesimlerin varlık sebeplerini sorgulatır hale getirmektir. Aslında iktidar ve etrafında öbeklenen milliyetçi gruplar nasıl ki seçimin ikinci turunda CHP’ye “daha fazla milliyetçi olması gerektiğini” kabul ettirdiyse şimdi bütün muhalefeti kendisine benzetme amacını güdüyor. Türkiye karanlık bir girdaba girerken, kriz derinleşirken, muhalefeti kendi iç çelişkileriyle uğraştırmak; buna karşı koyabilecek kitlelerin enerjisini iç tartışmalarla sönümlendirmek operasyonun en büyük gayelerinden biri olarak kendisini dışa vuruyor. Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği “Türkiye’de muhalefet boşluğu var”, “Yerli ve milli bir muhalefet yok” gibi değerlendirmelerinin gerekleri yerine getirilerek, “yerli, milli, milliyetçi” ve gerektiğinde HÜDA PAR, DSP, Oğan gibi muhalif gözükseler de günün sonunda sarayın korkuluğu, demir bariyeri haline gelebilecek bir muhalefet hedefleniyor. Seçimin aynı zamanda kazananın Oğan, HÜDA PAR, DSP gibi yapılar olduğu kabulü başka türlü bir sonuç doğmasına fırsat vermez, veremez. Operasyona muhalif gibi gözüken bazı kesimlerin dahil olması bu bilinç bulanıklığının bir yansımasıdır. Halk TV gibi muhalif gözüken bazı kanalların HDP’deki aktörleri karşı karşıya getirme gayretleri, isimsiz, cisimsiz, belirsiz kaynakları konuşturarak çelişkileri derinleştirmesi bu operasyonun amacına hizmet etmiyorsa başka türlü nasıl tanımlanabilir?
Evet değişim şarttır, gereklidir, gönüllü bir şekilde her zaman yerine getirilmesi gereken devrimci bir eylemdir. Ancak seçimin meşruiyetini, iktidarın yaşadığı çıkmazları, çözümsüzlüğü sorgulamadan, toplumun karşı karşıya kaldığı tehlikeleri görmezden gelerek yaşanacak bir değişim, değişim olmaz; statükoyu kalıcı hale, mevcut durumu Türkiye açısından kader haline getirir. Sosyal medya üzerinde yürütülen tartışmalar, birbirine laf yetiştirme telaşı operasyoncuların ekmeğine yağ sürer. Değişimin yolu da yöntemi de yetkili kurulların işletilmesinden, halkın ve toplumun ferasetine başvurmaktan geçer. Kendi adıma değişime evet operasyona hayır, değişime evet iktidara ve türevlerine benzeşmeye hayır diyorum.