İran ve Rojhilat kentlerinde devam eden halk ayaklanmasını değerlendiren gazeteci Ali Sobati, rejimin şeriat ilanından sonra ilk defa yıkılma tehlikesi geçirdiğini ifade ederek, artan baskıların da bu korkudan kaynaklandığını ifade etti
Geçtiğimiz Eylül ayında saçının görüldüğü gerekçesiyle “Ahlak polisi” tarafından katledilen Kürt kadın Jîna Emînî’nin ardından başlayan protestolar İran ve Rojhilat kentlerinde devam ediyor.
Rejime karşı öfke patlamasının yaşandığı İran’da, son 5 ayda en az 200 kişi idam edilirken, birçok aile, başkent Tahran olmak üzere birçok kentte idam uygulamasına karşı cezaevleri ve yargı binaları önünde eylemini sürdürüyor.
İran’da yaşanan gelişmelere dair bilgi veren gazeteci Ali Sobati, rejimin ik defa yıkılma tehlikesi geçirdiğine işaret etti.
Daha çok azınlıklara yöneldiler
İdamların daha çok Kürt, Beluc ve Araplar’a yönelik olduğunu aktaran Sobati, “Protestolar ilk günden bu yana Zahidan’da devam ediyor. Bunun nedeni kentin Sünni bir çoğunluk olmasıdır. Zahidan, her Cuma sabahı toplu duaların hemen ardından rejime karşı öfke dolu tüm ülkedeki en amansız protesto bölgesine çevrildi” dedi.
Amaç sindirmek
Kürtler ve Arapların rejim tarafından ötekileştirildiğini dile getiren Sobati, “Tutuklanan, idam edilen, kaçırılan, tutuklanan ve benzeri görülmemiş yüksek sayıda insandan da anlaşılacağı gibi, İran’ın en huzursuz ve en çabuk protesto edilen bölgeleri arasında yer aldıklarını kanıtladılar. Hatta bu bölgelerde birçok insan acımasız işkence altında öldürüldü. İnfazların, özellikle de uyuşturucu bağlantılı infazların yukarıda belirtilen bölgelerde artmasının, rejimin muhalif vatandaşlarını sindirmek ve susturmak için bu bölgelerde kapsamlı korku kampanyaları başlatmaya yönelik kasıtlı stratejisi, bir hedef olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.
Kürt kentlerinde kanlı saldırılar yapıldı
Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından idamlarda artış yaşandığına dikkat çeken Sobati, “Rejim, eylemler sırasında Javanrud, Mahabad, Paveh, Saqiz, Sanandaj ve diğer bölgelerdeki Kürt direniş merkezleri gibi şehirler üzerindeki tüm kontrolünü ciddi bir şekilde kaybetmek üzereydi. Bu şehirleri geri alabilmek için fiilen askeri cephaneye başvurdu. Bölge halkına yönelik kanlı saldırılar gerçekleştirdi” diya ifade etti.
İnfazlar yoluyla korku yayılmak istendi
Şeriatın ilanı sonrası ortaya çıkan tabloda rejimin ilk kez yıkılma tehlikesi yaşadığını belirten Sobati, “Rejim bu eylemlerle birlikte bastırma mekanizmasına olan güvenini büyük ölçüde kaybetti. Bu rejimin çaresiz kaldığında başvurduğu telafi edici mekanizmalardan biri, göstermelik mahkemeler, zorla itiraflar ve aceleci infazlar yoluyla korku yaymaktır” diye belirtti.
Mücadele edenler tek başına bırakıldı
İran’da idam uygulamalarına karşı eylemlerin sürdürüldüğünü aktaran Sobati, “Sıradan protestocular da sık sık hapishanelerin önünde toplanarak, planlı infazları protesto ediyor. Jîna hareketi başarısız olursa, daha karanlık, daha kökten dinci, daha mezhepçi, otokratik, gerici ve daha az hoşgörülü bir süreç beklemeliyiz. Uluslararası devletler İran’daki durumun daha da kötüleşmesine katkıda bulundu ve mücadele edenler tek başlarına kaldı” diye konuştu.
Haber: Berivan Kutlu / MA