Muhalefetin daha oylar sandığa girmeden yapılan akıl almaz hilelerle ilgili iddialarını hepimiz biliyoruz. Bu iddiaların yüzde biri bile gerçek olsa, birinci turun da ikincisinin de hiçbir meşruiyeti kalmaz.
Kalmamıştır. 14 Mayıs-28 Mayıs seçimleri kesinlikle meşru değildir. Aklınıza şu soru gelebilir: “Ya Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa ona da mı meşru değildir diyeceğiz?”
Kılıçdaroğlu’nun kazanması başka, seçimlerin meşruiyeti başka şeydir. Meşru olmayan, Anayasa’yı, yasaları çiğneyerek yapıldığı halde muhalefetin bütün hileleri, sahte seçmenleri aşıp seçimi kazanması, seçimi kazanan muhalefeti, onun Cumhurbaşkanı adayını bir değil, yüz defa meşru kılar. Ama seçimlere fesat karıştıranların hukuk ve seçmen iradesi karşısında suçlarını ortadan kaldırmaz.
İktidar seçim kampanyası öncesinden başlayarak, attığı bütün adımlarla suç işlemiştir. Seçimlere fesat karıştırmıştır. Halk iradesini gasp etmeye yeltenmiştir. Azınlığa çoktan beri düşmüş olduğu halde seçimi hileyle, YSK denilen “sivil cuntayla”, emrindeki polis teşkilatı ile, muhalefet saflarına sızdırdığı ajanlarla ve en aşağılık propaganda yöntemleriyle zorla kazanma yolunu tutmuştur.
Faşist rejime “seçimle son verilebilir.” Ama faşist rejimde hiçbir seçim meşru değildir. Lekelidir. Normal koşullarda bir birim enerjiyle seçimi kazanmak mümkünse, faşizm koşullarında bin birim enerji harcamadan seçimi kazanmak mümkün değildir.
Yasalara uygun bir seçimde, kesin olarak iddia ediyorum ki, Yeşil Sol Parti TBMM’ye en az 100 vekille girerdi. Kılıçdaroğlu ilk turda kesinlikle açık farkla seçilirdi.
28 Mayıs’ta seçmenler meşru olmayan, Anayasa ve yasa dışı bir seçimde oy kullandıklarını bilmelidirler. Seçimi meşru olmadığı halde kazanma azmi, inancı, kararlılığı ile kazanmak için oylarına sahip çıkmalıdırlar.
Bu seçimler meşru değildir. Anayasa ve yasa dışıdır. Erdoğan iktidarı çok ağır suçlar işleyerek bu seçimleri meşru olmaktan çıkarmıştır. O nedenle Kılıçdaroğlu seçimden zaferle çıktıktan sonra, meşru olmayan bir seçimde, bütün kanunsuzlukları göğüsleyerek seçimleri kazandığını, o nedenle YSK’yı yeniden örgütledikten, seçmenleri belirleyen nüfus memurluklarını hırsızlardan temizledikten, polisin ve jandarmanın yönetimini gasp edenleri ayıkladıktan, Anadolu Ajansı’nı tarafsızlaştırdıktan ve daha nice önlemleri aldıktan hemen sonra, yeniden ve tümüyle meşru seçimlere gideceğini açıklamalıdır.
Eğer ikinci tur seçimi de, tıpkı birinci tur gibi Anayasa ve yasa dışı bir seçim olur, Erdoğan “atı çaldım, Üsküdar’ı aştım” demeye kalkarsa, tüm muhalefet bu gaspı sineye çekmemeli, seçimin gayrı meşru sonucunu tanımamalıdır. Bütün seçim yolsuzluklarını gözler önüne sermeli, Anayasa’ya, yasalara uygun demokratik bir seçim talep etmeli, rejimi buna zorlamak için “sine-i millete çekileceğini” açıklamalıdır.
Çıplak gerçek şudur: Erdoğan ve avenesinin gerçek oyu, AKP’nin aldığı yüzde 35’lik oy kadardır. Rejim halk çoğunluğunu kaybetmiştir. Bütün rezilliklere rağmen Erdoğan birinci turda seçilememiş, halk çoğunluğu ona karşı oy kullanmıştır. Şu anda yapılan bütün provokasyonlara, dayatılan bütün “kayyımcı protokollere” rağmen Yeşil Sol Parti seçmeni, bilelim ki tehlikeyi farketmiş, birinci turdan daha büyük bir katılımla Erdoğan’a karşı oy kullanacaktır. Yüzde doksanı Erdoğan’a ölümüne karşı olan Ata İttifakı’nı Erdoğan’a peşkeş çekmeye kalkan Sinan Oğan kepaze olmuş, bu ittifakın yüzde 5’i geçen oyları daha şimdiden Kılıçdaroğlu’na akmıştır. İlk okulun birinci sınıfındaki çocuk bile Kılıçdaroğlu’nun yüzde 45’i aşan oyuna bu yüzde 5’lik oyun akmasıyla yüzde 50’yi aşan bir çoğunluk olacağını hesaplayabilir.
Erdoğan bu seçimi kesinlikle kazanamaz.
YSK “adam kazandı” derse bu karar kesinlikle meşru olamaz.
Bu gerçekleri bilerek sandığa gidelim. Ve bu gerçeklere rağmen oyumuzu kullanıp, ona sahip çıkalım.
Bir kere daha vurgulayacağım: Faşist rejimde yapılan hiçbir seçim meşru değildir. Çünkü faşist rejimin kendisi meşru değildir. Buna karşılık meşru olmayan seçimi bile halkın birleşik gücü kazanabilir.
Kazanalım.
Seçim çalınırsa ne olur?
Şöyle söyleyeyim: Seçimin yapılmamış olduğunu farzederiz. Öyle ya, seçim yapılmasaydı Erdoğan rejimi yaptıklarını yapmaya, biz de ona karşı direnmeye devam etmez miydik?
Seçimin çalınması demokrasi mücadelesi açısından dünyanın sonu değildir. Özgürlüğünüz çalınmış, refahınız çalınmış, malınız mülkünüz çalınmış, hatta canınız çalınmış, seçim çalınsa ne olur ki?
O halde çalınan neyimiz varsa sandık başına gidelim ve bu defa seçimi çaldırmayalım.