Cezaevinde sağlık durumu ağırlaşan tutuklulardan olan ve iki eli bulunmayan Ergin Aktaş’ın durumuna dair bilgi veren avukatı Gülizar Tuncer, ‘Özellikle Aktaş gibi tutuklulara yönelik intikamcı bir anlayış söz konusu’ dedi
Keyfi uygulamaların arttığı cezaevlerinde özellikle hasta tutukluların sağlık durumu giderek kötüleşiyor. Durumu ağırlaşan tutuklulardan biri ise İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) ağır hasta tutuklular listesinde yer alan tutuklu Ergin Aktaş.
Her iki eli de yok
2011 yılında tutuklandıktan sonra 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Aktaş, şu an Metris R Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Aktaş, her iki eli bileklerinden itibaren olmadığı için kişisel ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
Başvurular sonuçsuz kaldı
Cezaevindeki kötü koşulları nedeniyle tüberküloz hastalığına yakalanan Aktaş, aynı zamanda KOAH ve zatürre hastası. Adli Tıp Kurumu (ATK) bugüne kadar hakkında 6 kez “cezaevinde tek başına yaşamını idame edemez” yönünde rapor vermesine rağmen Aktaş’ın tahliyesi, “Toplum güvenliği için tehlike teşkil ediyor” iddiasıyla engellendi. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurulardan da sonuç çıkmadı.
18 kez başvuru yapıldı
Aktaş’ın durumuna ilişkin bilgi veren avukatı Gülizar Tuncer, Aktaş’ın 2011 yılında henüz 18 yaşında iken “Emniyet Müdürlüğü’ne bomba attı” iddiasıyla tutuklandığını belirtti. Tuncer, “Bir eli bilekten diğer kolu da dirsekten ampüte (kesik) olmuş vaziyette. Dolayısıyla engelli konumda olduğu için tek başına yaşamını idame ettiremeyeceğine dair ATK’nin verdiği raporlar var. Toplam da 18 kez başvuru yaptık. Ancak tüm başvurular ret edildi” diye belirtti.
İlk olarak Öcalan için uygulandı
Ceza İnfaz Yasası’nın 16’ncı maddesine göre ATK’den “Tek başına yaşamını idame ettiremeyeceğine” dair rapor alındığında hükümlünün serbest bırakılması gerektiğine dikkat çeken Tuncer, buna rağmen Aktaş’ın bırakılmadığını belirtti. Aktaş’ın serbest bırakılmama nedeninin ağırlaştırılmış hapis cezası alanlara özgü şartla salıverme yasağına dayandırıldığını belirten Tuncer, “Bu yasa Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildikten sonra çıkarılan bir yasadır. Daha önce idam cezası almış olanlar bir kereye mahsus şartla salıverme ile 10 yıl yatıyorlardı. Sonraki süreçlerde de 36 yıldı yani belli bir süre vardı. Şartla salıverme yasağı diye bir şey yoktu. Ama Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonraki süreçte bu ölünceye kadar hapse dönüştürüldü ve ağır hasta konumunda olsa bile ‘cezaevinde öleceksin’ denildi. Kesinlikle dışarıya çıkarılmıyorlar” dedi.
İntikamcı bir anlayış söz konusu
ATK’nin siyasi otoriteye bağlı olduğunun altını çizen Tuncer, ATK’nin taraflılığını defalarca kez açık bir şekilde açıkladığını dile getirdi. ATK’nin hasta tutuklular için “Cezaevinde kalamaz” raporunu vermesinin istisnai bir durum olduğunu belirten Tuncer, ” Özellikle Aktaş gibi tutuklulara yönelik intikamcı bir anlayış söz konusu. Bu zihniyet yargı organlarının verdikleri kararlara da yansıyor” diye belirtti.
AİHM ile Türkiye aynı zihniyet
Aktaş’ın tek başına hücrede kaldığını anımsatan Tuncer, “Sonraki süreçte kolları olmayan Aktaş’ı, ayakları olmayan felçli hasta tutsağın yanına verildi. 2 ağır hasta konumundaki tutsak, birbirlerine bakmaya mahkum edildi. Böyle bir acizlik içindeydi devlet. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesindeki işkence yasağının ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduk ancak AİHM başvuruyu ret etti. Yine Anayasa Mahkemesi (AYM) ve İdari Mahkemesi de başvurumuzu ret etti. Türkiye’deki anlayışla, Avrupa’nın anlayışı çok fark etmiyor” dedi.
Cezaevleri toplumsal mücadelenin bir parçası
Tüm muhalif kesimlere seslenen Tuncer, “Toplumsal mücadeleden bahsedilecekse o toplumsal mücadeleyi en direngen haliyle cezaevinde yaşıyorlar ve yaşatıyorlar. Yani tutuklulara toplumsal mücadelenin parçası olarak bakıp sahip çıkılması gerekiyor” dedi.
İSTANBUL