Sinan Oğan’ın “milliyetçi” bir siyasetçi olarak yüzde 5 civarında oy almış olması CHP içinde Kılıçdaroğlu’nun seçilebilmesi için milliyetçi bir yere doğru söylemini kaydırması gerektiği kanaatini oluşturmuş olmalı. Birinci turdan hemen sonra bir iki gün sessiz kalan Kılıçdaroğlu önce Sinan Oğan ve bugün de Ümit Özdağ ile görüştü. İkili, toplantı sonrasında “güzel ve verimli” bir görüşme olduğunu söylemekle yetindi.
Bu toplantılarda, Kılıçdaroğlu’nun Sünnileri, Alevileri ve Kürtleri yanına alma gayretlerini doğru bir siyaset olduğu üzerinden alkışlayan benim gibi insanlar açısından neler konuşulmuş olabilir dersiniz? Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan ifadelerinden anlaşılan konuşulanlar;
1) Teröristlerle masaya oturmayız,
2) Göçmenler gidecek! gibi, ülkenin temel sorunlarıyla ilgili milliyetçi cenahın görüşleri olduğunu tahmin etmek zor değil.
Türkiye’de barıştan söz eden herkesi “terörle” ilişkili olduğu algısını yaratmış olan Erdoğan ve arkadaşlarının söylemini kullanarak Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği politika aslında “Kürt sorunu” denilen sorunun çözülmesiyle ilgili topu taca atan “çözümsüzlük politikasından” başka bir şey değildir. Çözümsüzlük politikası ise ülkedeki “aksak demokrasinin” iyileştirilmesini önlediği gibi iktidarın demokrasi karşıtı eylem ve uygulamalarının da gerekçesini oluşturdu. Bu nedenlerle de “Kürt sorunu” denilen sorun ülkenin en acil demokrasi sorunudur.
İkinci olarak göçmenleri geri göndereceğim tutumu da kabul edilebilir değil. Evet ülkenin böyle ciddi bir sorunu var ama çözüm onların kendi ülkelerine zorla gönderilmeleri değil, onların böyle bir tercihi yapabilecekleri koşulları yaratmak sorunudur. Oysa Türkiye’deki milliyetçilerin böyle bir tercihleri yoktur. Aksine göçmenlerle Türk ırkının safkanlığının bozulacağı nedeniyle onların “zorla da olsa” gönderilmelerini istemekteler. Ümit Özdağ değil miydi bunları söyleyen? İçeriğini bilmesek de Kılıçdaroğlu-Özdağ arasındaki “güzel ve verimli” toplantıda bunlar konuşulmamış olabilir mi?
Yazımın tam burasında Serkan Alan’ın Gazete Duvar’da yayınlanan Kılıçdaroğlu-Özdağ kulis haberini okudum. Habere göre Özdağ, Kılıçdaroğlu’na 4 soru sormuş. İki sorusu benim yukarıda tahmin ettiğim iki soru: biri HDP ile bir anlaşma var mı? İkincisi de “sığınmacılar” yani göçmenlerle ilgili. Diğer iki soru da nasıl bir yönetim olacağı ile bir de anayasanın ilk dört maddesinde bir değişiklik yapılıp yapılmayacağı.
Tamam! İyi de Kılıçdaroğlu Erdoğan değil dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet haklısınız!
Aramızda benimsediği değerler bakımından bize -eski bir HDP milletvekili olarak bana- çok daha yakın olan Kılıçdaroğlu. O nedenle de onu desteklemeye devam edelim. Ama bizim siyasi duruşumuzun farklılığını hiç ifade etmeyelim mi? Örneğin en azından AİHM kararları uygulanmalıdır gibisinden, en azından bu ülkede yaşayan Türklerden başka insanlar da var gibisinden. Ne bileyim, bizim en azından 3. Yol siyasetini izleyen bir siyaset olduğumuzun altını çizmek gibisinden…
Öyle görünüyor ki bizim dışımızdaki iki yol da ülkedeki demokrasi ve barış konularında faydalı olmayacaklar. İkisi de kendilerini devletin sahibi olarak görüyor, farklı talepler, eğer onların işlerine gelmiyorsa onları pek ilgilendirmiyor. Durum bu!
Bu durumda bizi nasıl bir gelecek bekliyor dersiniz? “Her şey güzel olacak” mı sahiden? Yoksa Sysyphus efsanesinde olduğu gibi kayalar yeniden aşağıya mı yuvarlanacak ve bizler kayaları yeniden tepeye çıkarmaya mı çalışacağız? Bilmiyorum. Ama umarım bu sorulara cevabı olanlar vardır ve bizi aydınlatırlar.