14 Mayıs seçimlerinde ortaya çıkan kırmızı, sarı, mor, renkli siyasi harita nasıl bir ülkede yaşadığımızı bize bir kez daha teyit etti.
Seçimlerden önce siyasi iktidarın yapabileceği her türlü manipülasyonu tahmin ediyorduk. Devlet partisi ile seçime girildiği zaman eşit, adil, güvenilir bir seçim olmayacağını da biliyorduk.
HDP kapatma davasında ortaya konan senaryonun amacı ve mevcut siyasi partiler yasasının neden sürekli değiştirildiğini de biliyorduk.
Bilmediğimiz, konuşmadığımız hemen hemen hiçbir konu yoktur.
Bu nedenle 14 Mayıs seçimlerinde ortaya çıkan tablo değerlendirilirken bildiğimiz konuları tekrar ederek “mazeretli” zaman kaybetmeye gerek yoktur.
14 Mayıs seçim sonuçları ile elimizde anketlerin ötesinde çok kapsamlı veriler var.
Bu veriler bize 28 Mayıs’ta referandum niteliğinde yapılacak seçimin kazanılmasının mümkün olduğunu işaret ediyor.
Üçüncü Yol siyaseti etrafında enerjisini birleştirenler, Erdoğan rejimini durdurdu
14 Mayıs seçimleri ile ilgili yapılan tartışma ve değerlendirmelerde bu dönemin siyasi aktörlerinin 28 Mayıs’ta da Erdoğan’ın kaybetmesi için gösterecekleri çaba ile Türkiye halklarına en gerçekçi ve samimi özeleştiriyi vermiş olurlar.
Depremde ortaya çıkan rezalet, ekonomik kriz, işsizlik, yolsuzluk, mafya siyaset ilişkileri, ekolojik kırım, milyonlarca işsizin varlığı Erdoğan rejimine kaybettirdi, fakat muhalefete kazandırmadı. Beka söyleminin toplumda karşılık bulması ve muhafazakârların AKP’ye bağlılığının her türlü olanakla güçlendirilmesi var olan yaşamsal sorunların üstünü kısmen örtmeyi başardı.
Millet İttifakı’nın baştan beri belirlediği seçim stratejisi toplumsal değişim talebini sandıklara yansıtamadı
Dünyada gelişen mülteci karşıtlığı ve sağ popülist söylemlerle ırkçılığı yeniden hortlatan neo faşistlerin Türkiye siyaset sahnesinde yeni misyon üslendiklerini görüyoruz.
Irkçı siyasi merkezlerin ortaya koydukları siyaset, bu ülkenin farklı kimlik ve kültürlerini yok etme üzerinedir. Erdoğan seçimleri kaybetmeme uğruna geleceğini bu siyasi aktörlere teslim etmiştir.
Sayın Kılıçdaroğlu ve kurmayları da seçimleri kazanma uğruna sırtını ırkçılara dayayarak seçimi kazanacağını düşünüyorsa büyük hata yaparlar.
Anlaşılan o ki Erdoğan kaybetmemek için iktidar olanaklarını tekrar devreye sokacağı bir kampanya yürütecek. Erdoğan açısından seçimi kazanmak için her yol mubahtır. Devletin bütün olanakları elindedir.
Bu nedenle otoriter bir rejimin siyasi aktörleri ile seçimde yarışmak sadece sandıkta oy kullanmaktan ibaret değildir. Aynı zamanda otoriteye, faşizme, baskı ve suiistimallere inat direnme kararlılığımızı hiçbir tereddüde meal bırakmadan ortaya koymaktır.
Bu seçimlerde Erdoğan’a kaybettirmek demokrasi önüne kurulan en önemli barikatı yıkmak demektir.
Siyasi iktidar partisinin 28 Mayıs’a kadar yapacağı tek şey, kitlelerin kazanma iradesini kırmak, onları yıldırmak ve sandıktan uzak tutuma siyasetidir.
Bizim siyasetimiz faşizme karşı demokrasiyi geliştirme siyasetidir.
Siyasete ve seçimlere dahil olma sadece siyasi partilerle sınırlı değildir. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, ekoloji platformları, gençlik, üniversite öğrencileri, kadınlar, sivil demokratik inisiyatifler ile birlikte harekete geçmek durumundayız. Bu haftanın en önemli sloganı: “Harekete geç faşizmi durdur! Başka bir ülke mümkündür.”